Komünist Parti Üzerine Dokuz Yorum – 1. Bölüm

Komünist Partinin Ne Olduğuna Dair
 
Facebook Logo LinkedIn Logo Twitter Logo Email Logo Pinterest Logo

Önsöz

Beş bin yıldan fazla bir süredir Çin halkı Sarı Nehir ve Yangtze Nehri ile beslenen topraklarda görkemli bir medeniyet yaratmışlardır. Bu uzun zaman boyunca hanedanlıklar gelmiş geçmiş ve Çin kültürü mumlanarak küçülmüştür. Çin’in tarih safhalarında büyük ve hareketli hikayeler rol oynamıştır.

Tarihçilerce genel olarak modern Çin çağının başlangıcı olarak kabul edilen 1840 yılı, Çin’in geleneksellikten modernleşmeye doğru seyahatinin başlangıç noktası olarak belirlenmiştir. Çin medeniyeti, meydan okuma ve karşılık verme açısından dört ana serüven denemiştir. İlk üç serüven 1860’ların başlarında Beijing (Pekin)’in Birleşik İngiliz Fransız güçlerince istilası, 1894’de Çin-Japon Savaşı (“Jiawu Savaşı” da denir) ve 1906’da Çin’in kuzeydoğusunda Rusya-Japon Savaşını içerir. Bu üç meydan okuma serüvenine modern mal ve silahların ithali, 1898’de [1] Yüz Gün Reformu ile yapılan kurumsal reformlar ve anayasal hükümranlık oluşturmak için Qing Hanedanlığının sonlarına doğru yapılan girişimler ve daha sonra 1911’de Xinhai Devrimi (veya Hsinhai Devrimi) [2] ile göze çarpan Batılılaşma Hareketi ile Çin yanıt vermiştir.

Birinci Dünya Savaşından galip çıkmasına rağmen Çin o zamanlar daha büyük güçler listesine dahil edilmemiştir. Bir çok Çinli yanıt vermenin ilk üç serüveninin başarısız olduğuna inanmıştır. Bunlara göre Dört Mayıs Hareketi, [3] daha önceki meydan okumalara yanıt verme hususunda dördüncü denemeye yol açacak ve komünist hareketi ve onun aşırı devrimi ile Çin kültürünün tamamen batılılaşmasının doruğa yükselmesine neden olacaktır

Bu yazı, Çin’deki son yanıt verme serüveninin sonuçları ile ilgilenmektedir, örneğin komünist hareketi ve Komünist Partinin Çin medeniyetine etkileri. Çin’in son 160 yıllık tarihinde doğal olmayan nedenlerden neredeyse yüz milyon kişinin ölmesi ve geleneksel Çin kültürünün hemen hemen tamamının yok olmasından sonra hangi sonuçların olduğunun açığa çıkması ve bunun Çinliler tarafından mı seçildiği yoksa dışardan mı empoze edildiği hususunda analizler verilecektir.

******************

I. Güç Kazanmak ve Gücü Muhafaza Etmek İçin Şiddet ve Teröre Bel Bağlamak

“Komünistler kendi görüş ve amaçlarını gizlemek için başkalarına tepeden bakarlar, onları hor görürler. Bunlar sadece tüm mevcut sosyal durumların güç ile devrilmesi ve yıkılması ile kendi sonlarının gelebileceğini açıkça beyan ederler. [4] Bu alıntı Komünist Partinin ana belgesi olan Komünist Manifestosu’nun son paragrafından alınmıştır. Komünist Partinin gücü elde etmesindeki en önemli yöntem şiddettir. Bu özellik Partinin doğumundan itibaren, Partinin tüm müteakip şekillerine de geçmiştir.

Gerçekte, dünyadaki ilk Komünist Parti Karl Marx’ın ölümünden yıllar sonra kurulmuştur. 1917’deki Ekim Devriminden bir yıl sonra (sonradan “Sovyetler Birliği Komünist Partisi” olarak anılacak “Tamamen Rus Komünist Partisi (Bolşevik)” doğmuştur. Bu parti “sınıf düşmanlarına” karşı şiddet kullanımı ile büyümüş ve parti üyeleri ile sıradan vatandaşlara karşı şiddet kullanarak kendisini muhafaza edebilmiştir. 1930’larda Stalin’in istenmeyen kişileri temizleme harekatı esnasında Sovyetler Birliği Komünist Partisi, casus ve vatan haini olarak adlandırdıkları farklı düşüncelere sahip 20 milyondan fazla insanı katletmiştir.

Çin Komünist Partisi (ÇKP), ilk olarak Üçüncü Komünist Enternasyonel’de Sovyetler Birliği Komünist Partisinin bir şubesi olarak faaliyetine başlamıştır. Dolayısıyla bu kurum doğal olarak öldürme isteği duygusunu miras almıştır. 1927-1936 yılları arasındaki Çin’in ilk Komünist-Kuomintang iç savaşı esnasında Jiangxi eyaletinin nüfusu 20 milyondan fazla iken takribi 10 milyona düşmüştür. ÇKP’nin şiddet kullanarak verdiği zarar sadece bu rakamlardan çıkartılabilir.

Siyasi güç kazanmaya çalışırken şiddet kullanmak kaçınılmaz olabilir, ancak özellikle sulh zamanında ÇKP kadar öldürmeye hevesli bir rejim daha gelmemiştir. ÇKP’nin zorbalığı nedeniyle 1949’dan beri vuku bulan ölü sayısı 1921 – 1949 arası meydana gelen savaşlardaki toplam ölü sayısını geçmiştir.

Komünist Partinin şiddet kullanması üzerine mükemmel bir örnek bu partinin Kamboçya Khmer Rouge’sına verdiği desteğidir. Khmer Rouge idaresinde, Çinli göçmenlerin ve bunların soylarının çoğunluğu dahil olmak üzere Kamboçya nüfusunun dörtte biri katledilmiştir. Çin ÇKP’nin bu soykırımdaki kötü şöhretini örtbas etmek için uluslararası toplumun Khmer Rouge’yi yargılamasını hala daha engellemektedir.

ÇKP’nin dünyadaki en acımasız ihtilalci silahlı güçler ve despot rejimler ile sıkı bağları vardır. Bunların arasında Khmer Rouge’ye ilaveten Endonezya, Filipinler, Malezya, Vietnam, Burma, Laos ve Nepal komünist partileri de bulunmakta olup bunların hepsi ÇKP’nin desteği ile kurulmuştur. Bu komünist partilerin bir çok lideri Çinli olup bunların bazıları bugüne kadar Çin’de saklanmaktadır.

Diğer Mao’cu Komünist Partilere Güney Amerika’nın Parlayan Yolu ve Japon Kızıl Ordusu dahil olup bunların yapmış olduğu zulüm tüm dünya toplumları tarafından kınanmaktadır.

Komünistlerin kullandığı teorilerden biri de sosyal Darwinizm’dir. Komünist Parti, Darwin’in türler arası rekabetini insani ilişkilere ve insanlık tarihine uygulamakta ve sınıflar arası mücadelenin toplumun gelişmesini sağlayan tek itici güç olduğunu savunmaktadır. Dolayısıyla mücadele Komünist Partinin birincil “inancıdır”, siyasi kontrolü sağlama ve muhafaza etme aletidir. Bu en güçlünün hayatta kalabileceği mantığını Mao’nun şu meşhur sözü ortaya çıkarmaktadır: “Mücadele etmeden 800 milyon insan ile nasıl başa çıkılır”.

Bunun kadar meşhur olan bir diğer Mao iddiası da Kültür Devriminin “her yedi veya sekiz yılda bir” yapılması gerekliliğidir. [5] ÇKP’nin Çin’de hükümranlığını muhafaza edebilmesi için gücün tekrar tekrar kullanılması önemli bir unsurdur. Güç kullanmanın amacı terör yaratmaktır. Her mücadele ve hareket bir terör uygulamasına hizmet etmekte ve bu şekilde Çin halkı kalplerinin derinliğinde titremekte ve teröre maruz kalarak zamanla ÇKP’nin kontrolünde esir olmaktadır.

Bugün, medeni ve hür dünyanın baş düşmanı terörizm olmuştur. ÇKP’nin aşırı şiddet içeren terörizm uygulamaları devletin aparatları sayesinde daha büyük boyutlara ulaşmış, daha uzun süreli olmuş ve sonuçları da daha harap edici özellik taşımıştır. Bugün, 21. yüzyılda Komünist Partiye miras kalan bu özelliği unutmamalıyız, çünkü bu ÇKP’nin kaderinde gelecekte bir zaman kesinlikle kritik rol oynayacaktır.

******************

II. Şiddeti Haklı Göstermek İçin Yalan Söylemek

Bir rejimdeki medeniyet seviyesi kullanılan şiddet oranı ile ölçülebilir. Şiddet kullanımına başvurmakla Komünist rejimler insan uygarlığında geriye doğru büyük adım atmışlardır. Maalesef Komünist Parti şiddetin elzem olduğuna ve toplumun gelişmesi için kaçınılmaz bir yöntem olduğuna inananlar tarafından ilerici olarak görülmüştür.

Şiddetin böyle kabul edilmesi ÇKP’nin başka bir mirası olan Komünist Partinin rakipsiz ve becerili aldatma ve yalan uygulamaları olarak görülmelidir.

“Gençliğimizden beri ABD’yi sevilebilen bir ülke olarak düşündük. Bu inancımız kısmen de olsa ABD’nin hiçbir zaman Çin’i işgal etmemiş olması ve Çin’e hiçbir saldırı yapmaması gerçeğinden kaynaklanmaktadır. Daha temeline gidersek Çin halkı ABD halkının daha demokratik daha açık fikirli olmasından dolayı ABD hakkında müspet düşüncelere sahiptir.“

Bu alıntı, ÇKP’nin resmi yayın organı Xinhua Daily’nin 4 Temmuz 1946 tarihli başyazısından gelmektedir. Bundan sadece üç yıl sonra ÇKP Kuzey Kore’deki Amerikan askerlerine karşı savaşmak üzere asker göndermiş ve Amerikalıları dünyadaki en kötü emperyalistler olarak göstererek göz boyamıştır. Ana Çin toprağındaki her Çinli 50 yıldan önce yazılan bu başyazıyı okurken şaşkınlığa uğramaktadır. ÇKP daha önce yazılan benzeri yazıları yasaklamış ve yeni yazılan versiyonları yayınlamıştır.

Gücü eline geçirdikten sonra ÇKP karşı devrimcileri (1950-1953) elimine etmek, kamu ve özel kuruluşların “ortaklığı” (1954-1957), anti-sağcı hareketi (1957), Kültür Devrimi (1966-1976), Tiananmen Meydanı Katliamı (1989), ve en son Falun Gong’a yapılan zulüm dahil her harekette benzeri hilelere başvurmuştur. En alçakça olanı da entelektüellere 1957’de yapılan zulümdür. ÇKP kendi fikirlerini sunmak için entelektüelleri çağırmış ve bunların konuşmalarını “suçlarının” kanıtı olarak göstererek bunlara “sağcı” diye zulmetmiştir. Bazıları zulmü tezgah veya “karanlıkta komplo” olarak eleştirdiğinde Mao “karanlıkta komplo yok ancak açıkta savaş hilesi var” diyerek halka ilanen bildirimde bulunmuştur.

ÇKP’nin kontrolü kazanması ve muhafaza etmesinde aldatma ve yalanlar önemli rol oynamıştır. Dünyanın en uzun ve en komple tarihine haiz olmaktan Çin gurur duyar ve Çin entelektüelleri çok eski zamanlardan beri tarihe en büyük inancı göstermişlerdir. Çin halkı, yaşanan gerçekleri değerlendirmek ve kişisel ruh gelişimi elde etmek için tarihi kullanmıştır. ÇKP, propaganda ve yayınlarında Bahar ve Güz Dönemine (M.Ö.770-476), Savaşan Devletler (M.Ö.475221) dönemine kadar inerek ve son Kültür Devrimi ile birlikte dönemler tarihini yeniden yazmıştır. Bu tarihi değiştirmek 1949’dan itibaren 50 yıldan fazla devam etmiş ve tarihteki gerçeklere yeniden sahip olmak için yapılan bütün çabalar ÇKP tarafından acımasızca bloke edilmiş, önlenmiş ve elimine edilmiştir.

Kontrolü muhafaza etmek için şiddet kullanımı çok zayıf kaldığında ÇKP aldatma ve yalanlara başvurmuş bunlar da hükümranlığın şiddet ile haklı çıkarılması ve maskelenmesine hizmet etmiştir.

Aldatma ve yalanların Komünist Parti tarafından bulunmadığı ancak Komünist Partinin utanmadan kullandığı eski alçakça hareketler olduğunu kabul etmeliyiz. ÇKP köylülere toprak, işçilere fabrika, entelektüellere hürriyet, demokrasi ve herkese sulh sözü vermiş ancak bunların hiç biri hayata geçmemiştir. Bir Çin nesli aldatılmakta ölmekte diğer nesil de aldatılmaya devam etmektedir. Bu Çin halkının en büyük üzüntüsü Çin ulusunun en bahtsız durumudur.

******************

III. Değişen İlkeler

2004’de TV’deki ABD Başkanlık Tartışmalarında bir Başkan adayı ihtiyaç duyduğunda biri taktiklerini değiştirebilir ancak hiç kimse “inançlarını” veya “ana değerlerini” yitirmemelidir, aksi takdirde “tüm kredisini kaybeder” demiştir. [6] Bu beyan gerçekten genel ilkeleri açıklığa kavuşturmaktadır.

Komünist Parti bunun tipik bir örneğidir. Örneğin 80 yıl önce kurulduğundan beri ÇKP on altı adet ulusal temsilciler toplantısı yapmış ve Parti Tüzüğünü 16 kez değiştirmiştir. İktidara geldikten sonraki 50 yılın üzerinde bir zamanda Çin Anayasasında beş kez önemli değişiklikler yapmıştır.

Komünist Partinin ideali komünist topluma giden sosyal eşitliktir. Ancak bugün komünistlerin kontrolünde bulunan Çin dünyadaki en ciddi eşitsizliklerin bulunduğu bir ülke konumuna gelmiştir. Bir çok ÇKP üyesi inanılmaz zenginliğe haiz olurken ülkede 800 milyon insan yoksulluğa gömülmüştür.

ÇKP’nin rehber teorileri Marksizm-Leninizm ile başlamış, bunlara Maoizm eklenmiş, sonradan Deng’in düşünceleri ve şimdi de Jiang’ın “Üç Temsil”i ilave edilmiştir. Marksizm-Leninizm ve Maoizm, Deng’in düşünceleri ve son zamanlarda Jiang’ın ideolojisine hiç uyum sağlamamaktadır ve gerçekte ise bunlara zıttır. ÇKP’nin uygulamaya soktuğu bu kargaşa içindeki komünist teoriler insanlık tarihinde gerçekten nadirdir.

Komünist Partinin evrim geçiren ilkeleri birbirine büyük oranda zıtlık göstermektedir. Ulus-devletinden bugünün aşırı nasyonalizmine geçen küresel entegrasyon düşüncesinden, tüm şahıs mülkiyetini ve tüm çıkarcı sınıfları partiye katılmak için kapitalistleri teşvik edici görüşlerden, dünün ilkeleri bugünün siyasetinde ters yüz olmuştur ve yarın da başka değişikliklerin olacağı beklenmektedir. ÇKP ilkelerini hangi sıklıkta değiştirirse değiştirsin amaç açıktır: iktidarı almak ve muhafaza etmek, toplum üzerinde mutlak kontrol kurmaktır.

ÇKP’nin tarihinde “yaşam ve ölüm” mücadelesi sayılan on ikiden fazla hareket olmuştur. Gerçekte bu mücadelelerin tamamı Parti ilkelerindeki temel değişikliklerden sonraki iktidarın transferine rastlamıştır.

İlkelerdeki her değişiklik ÇKP’nin karşılaştığı ve ÇKP’nin yasallığını ve hayatta kalmasını tehdit eden kaçınılmaz krizlerden gelmiştir. Bu kararların her biri ister Kuomintang Partisi, ister ABD dış politikası taraftarlığı ister ekonomik reform ister Pazar büyümesi olsun hepsi bir kriz esnasında alınmıştır ve hepsi de iktidarı kazanmak ve sağlamlaştırmakla ilişkilidir. Zulme uğrayan ve sonradan bu zulmün tersine maruz kalan her grup ÇKP’nin temel ilkelerindeki değişiklikler ile ilişkili olmuştur.

Bir Batı vecizesi şunu der “gerçeklere katlanılabilir ve yalanlar sessizleştirilebilir. Bu özdeyiş de akıl vardır.

******************

IV. Parti İnsan Doğasını Nasıl Değiştirir ve Elimine Eder

ÇKP Leninist otoriter bir rejimdir. ÇKP’nin başlangıcından beri üç temel hat oluşturulmuştur, örneğin entelektüel hat, siyasi hat ve organizasyon hattı. Entelektüel hat Komünist Partinin felsefi temeline isnat eder. Siyasi hat amaçları, hedefleri belirlemek içindir. Organizasyon hattı ise katı organizasyon formatında nasıl hedeflere ulaşıldığına isnat eder.

Bütün ÇKP üyelerinden ve ÇKP’nin idare ettiklerinden istenen tek ve en önemli gereksinim emirlere kesinlikle ve katilikle riayet etmektir. Organizasyon hattının tamamı bundan ibarettir.

Çin’deki insanların çoğunluğu ÇKP üyelerinin çift kişilikleri hakkında bilgiye sahiptir. Özel hayatlarında ÇKP üyeleri mutluluk, üzülme ve mesut olma hisleri olan normal insanlardır. Bunlar normal insanların faziletlerini ve eksiklerini taşırlar. Bunlar veli, koca, karı veya arkadaş olabilirler. Ancak insan doğasının ve hislerinin üzerinde Parti doğası vardır ve Komünist Partinin gereksinimlerine göre bu insanlıktan üstün gelir. Dolayısıyla insanlık nispi ve değişebilir, Parti ise mutlaktır ve herhangi bir şüphe veya meydan okumadan ötededir.

Kültür Devrimi esnasında babalar ve oğulların bir diğerine işkence ettikleri, karı kocanın birbiriyle mücadele ettiği, anne ve kızının birbirini ispiyonladığı veya öğrenci ile öğretmenlerin birbirlerine düşman olarak muamele ettiği çok olağan idi. Partinin doğası tüm bu durumlarda tezatlaşmayı ve kini motive etmiştir. ÇKP iktidarının ilk yıllarında bir çok üst düzey parti görevlisinin aile fertleri sınıf düşmanı ilan edildiğinde de ellerinden hiçbir şey gelmemiştir. Bu da bir kez daha Parti doğasınca destekleniyordu.

Parti doğasının gücünün kişilerin üstünde olması ÇKP’nin parti siyasetini uzun süre zorla kabul ettirmesinin sonucudur. Bu eğitim okul öncesi yuvalarda başlar, bu dönemde sağduyuya veya çocuk doğasına aykırı olarak partiyi onaylayan yanıtlar ödüllendirilir. Öğrenciler yüksek okula kadar tüm ilkokul, ortaokul, lise öğrenimleri boyunca siyasi eğitim almışlar, partiyi onaylayan standart yanıtları vermeyi öğrenmişler aksi durumlarda ise imtihanları verip mezun olmalarına izin verilmemiştir.

Bir parti üyesinin şahsen ne hissederse hissetsin halka hitaben konuşurken Parti ile tutarlı olması şarttır. ÇKP’nin organizasyonel yapısı dev bir piramit olup en üstte tüm hiyerarşiyi kontrol eden merkezi yönetim bulunur. Bu kendine has yapı ÇKP rejiminin en önemli özelliklerinden biridir, kayıtsız şartsız uymaya yardım eden özellik.

Bugün, ÇKP kendi-çıkarını muhafaza etmek için mücadele eden bir siyasi kuruma dönüşerek tamamen dejenere olmuştur. Artık komünizmin yüce hedeflerine ulaşmaya çalışmamaktadır. Ancak komünizmin organizasyonel yapısı baki kalmaktadır ve kayıtsız şartsız uyma zorunluluğu için talebi hala daha değişmemiştir. Kendisini insanlık ve insan doğasının üzerinde tutan bu parti, ister normal vatandaş ister üst düzey ÇKP idarecisi olsun kendi iktidarına zararlı olan veya zarar verme olasılığı bulunan tüm kurum ve kişileri ortadan kaldırmaktadır.

******************

V. Kötü Hayalet Doğaya ve İnsan Doğasına Karşı Gelir

Cennet kapsamında olan her şey doğma, olgunlaşma, yaşlanma ve ölmeden ibaret hayat dönemini geçirir.

Komünist rejimden farklı olarak komünist olmayan toplumlar, katı totaliter iktidar ve diktatörlük idaresi altında olsalar bile alt seviyede kendi kendini organize etme ve kendi kendini belirleyebilme haklarına sahiptirler. Eski Çin toplumu esasında ikili yapıya uygun şekilde yönetilmiştir. Kır bölgelerinde klanlar bağımsız sosyal organizasyonun merkezinde olmuşlar şehirler ise bir lonca etrafında organize olmuştur. Yukarıdan aşağıya doğru hükümet şehir seviyesinden daha uzağa inmemiştir.

Komünist rejim dışında diktatörlük kapsamında belki de en acımasız rejim olan Nazi rejimi bile özel mülkiyete izin vermiştir. Komünist rejimler Partiden bağımsız her nevi sosyal kuruluşu veya birimin kökünü kurutmuş ve bunların yerine en yukarıdan aşağıya doğru yüksek oranda merkezileşmiş iktidar yapıları kurmuştur.

En aşağıdan yukarıya doğru sosyal yapılar bireylerin veya grupların kendi geleceklerini doğal olarak kendilerinin tayin etmesine izin verdiğini farz edersek komünist rejim menşeinde doğal değildir.

Komünist Parti insan doğası için tüm dünyada kabul gören standartları benimsemez. İyi ve kötü ile kanunlar ve kurallar kavramları rast gele keyfi olarak kullanılmış maniple edilmiştir. Komünistler, Komünist Parti tarafından düşman kategorisine sokulanlar hariç insan öldürmeye izin vermezler. Sınıf düşmanı olarak sınıflandırılmış veliler hariç ana babaya karşı sevgi ve saygı hoş görülür. Hayırseverlik, yardımseverlik, doğruluk, dürüstlük, akıl ve sadakatin hepsi iyidir, ancak Parti bu geleneksel değerleri istemiyor veya göz önünde bulundurmak istemiyorsa bunlar uygulanmaz. Komünist Parti insan doğasının evrensel standartlarını tanımaz, insan doğasına karşı gelen ilkeleri kendisi yaratır.

Komünist olmayan toplumlar genelde insanlığın iyi ve kötü olan çift doğasını göz önünde bulundururlar ve toplumda dengeyi muhafaza etmek için sabit sosyal anlaşmalara dayanırlar. Komünist toplumlarda ise en tabii insan doğası kavramı inkar edilmiş ne iyi ne de kötü tanınmıştır. Marx’a göre iyi ve kötü kavramlarının elimine edilmesi eski toplumun üst yapısının (palavra üstüne üst yapısının) tamamen atılması olarak hizmet verir.

Komünist Parti ne Allah’a inanır ne de fiziki doğaya saygı gösterir. “Cennet ile harbe gir, dünya ile savaş, insanlarla mücadele et – işte bu sonsuz mutluluktur.” Kültür Devrimi esnasında bu ÇKP’nin düsturuydu. Çin halkı ve toprağına çok acı çektirilmişti.

Çinliler geleneksel olarak Cennetin birliğine ve insanlara inanır. Dao De Jing (Tao-Te Ching’de), Laozi şunu demiştir “İnsan yeryüzünü takip eder, yeryüzü cenneti takip eder, Cennet Tao’yu takip eder ve Tao ise doğal olan her şeyi takip eder.” [7] Devam eden evrende insanlar ve doğa uyumlu bir ilişki içerisinde mevcuttur.

Komünist parti bir nevi varlıktır. Ancak O doğaya, cennete, yeryüzüne ve insanlığa karşıdır. Tüm evrene karşı kötü bir hayalettir.

******************

VI. Kötü Egemenliğin Bazı Özellikleri

Komünist Parti organları üretim yapan veya yaratıcı faaliyetlere hiçbir zaman katılmaz. Bir kez iktidarı ele geçirdiklerinde kendilerini insanlara bağlarlar, sadece onları kontrol edip yönlendirirler. Kontrolü kaybetmekten korktukları için güçlerini toplumun en temel birimlerine kadar yayarlar. Üretim kaynaklarını tekelleştirirler ve toplumun zenginliğini alırlar.

Çin'de ÇKP her yere yayılmış ve her şeyi kontrol etmektedir, ancak hiç kimse ÇKP’nin kayıtlarını görmemiştir, sadece devlet, mahalli yönetimler ve kuruluşların muhasebe kayıtları vardır. Merkezi hükümetten kırsal alandaki köy komitelerine kadar belediye kadrosu her zaman komünist kadrodan düşük sayılmıştır, dolayısıyla mahalli idareler aynı seviyedeki komünist parti kadrolarının talimatlarına uymak zorundadırlar. Parti harcamaları belediye birimleri tarafından karşılanır ve belediye sisteminin hesaplarına geçer.

ÇKP organizasyonu bir gölgenin objesini takip ettiği kadar sıkı bir şekilde Çin toplumunun her birimine ve hücresine dev bir kötü ruh gibi yapışır. En iyi kan-emici aletleri ile toplumun her kılcal damarına her hücresine derinden nüfuz eder ve bu şekilde toplumu kontrol eder ve yönlendirir.

Bu kötü egemenliğin tuhaf yapısı ister kısmen ister geçici olarak geçmişte insanlık tarihinde de vardır. Ancak hiçbir zaman Komünist Parti iktidarında olduğu kadar bir toplumu tamamen kontrol etmemiş ve bu kadar uzun süre işlev göstermemiştir.

Bu nedenle Çin köylüleri böyle fakirlik ve ağır iş altında yaşamaktadırlar. Onlar sadece geleneksel belediye görevlilerini değil bir çok ve hatta daha fazla komünist kadroyu beslemek zorunda kalıyorlar.

Bu nedenle çok büyük sayıdaki Çinli işçiler işlerini kaybettiler. Her şeyin sahibi olan ÇKP’nin her yerde hazır bulunan kan emici aletleri bir çok yıldan beri fabrikaların fonlarını çekmektedir.

Bu nedenle Çinli entelektüeller hürriyetin kazanılmasını zor görüyorlar. İdarecilerine ilaveten her yerde oyalanan ÇKP gölgeleri var, hiçbir şey yapmayıp sadece insanları yönlendiriyorlar.

Egemen olan ruhun hayatta kalabilmesi için gerekli enerjiyi kurutarak çekip almak için egemenliği altında bulunanların kafalarını mutlak surette kontrol etmelidir.

Modern siyasi bilimlere göre iktidar üç ana kaynaktan gelir: güç, zenginlik ve bilgi. Komünist Parti hiçbir zaman tekelleşmiş kontrolü kullanmaktan çekinmemiş ve insanların mal ve mülklerini çalmak için güç kullanmıştır. Bundan daha da önemlisi insanları ve basını konuşma, hitap etme özgürlüğünden yoksun bırakmıştır. Gücün mutlak kontrolü için insan ruhu ve arzularının ırzına geçmiştir. Bu açıdan ÇKP’nin şeytani egemenliği toplumu öyle sıkı kontrol eder ki, bu dünyadaki başka hiçbir rejimle kıyaslanamaz.


******************

VII. Kendini İncelemek ve ÇKP’nin Egemenliğinden Kurtulmak

Komünist partinin ilk programlayıcı belgesi olan Komünist Manifesto’sunda, Marx şunu iddia etmiştir “1848’de bir hayalet Avrupa’ya musallat olmuştur – Komünizmin hayaleti.” [8] Yüzyıldan fazla bir süre sonra komünizm musallat olan bir hayaletten daha da fazlasıdır. Beton gibi fiziksel bir vücut kazanmıştır. Bulaşıcı hastalık gibi tüm dünyaya yayılmış, on milyonlarca insanı öldürmüş ve yüzlerce milyonun da mallarını, hür beyinlerini ve ruhlarını almıştır.

Komünist Partinin temel felsefesi bütün özel mülkiyeti almak ve “başarılı sınıfı” elimine etmektir. Özel mülkiyet bütün sosyal hakların temelidir ve sık sık da ulusal kültürü taşır. Özel malları çalınan insanlar hür zihinlerini ve ruhlarını da kaybeder. Sonrasında da sosyal ve siyasi hak elde etme hürriyetlerini de kaybedebilirler.

Hayatta kalabilme krizi ile yüz yüze olan ÇKP 1980’lerde Çin ekonomisinde reformlar yapmak zorunda kalmıştır. İnsanlara bazı özel mülkiyet hakları verilmiştir. Bu, ÇKP’nin muazzam büyük kati kontrol makinesinde bir delik açmıştır. ÇKP üyeleri kendilerinin özel zenginliklerini büyütmek için çaba gösterdiklerinde bu delik daha da büyümüştür.

Güç, aldatma, kendi görüntü ve imajlarının sık sık değiştirilmesi ile desteklenen kötülük içeren bir hayalet olan ÇKP şimdi bozulma ve çürüme emareleri göstermekte ve en ufak karışıklıkta bile sinirlenmektedir. Daha fazla zengin olup daha sıkı kontrol sağlayarak hayatta kalmaya çabalamaktadır, ancak tüm bu hareketler krizin daha da büyümesine yol açmaktadır.

Bugün Çin daha refah görünmektedir ancak sosyal zıtlaşmalar daha önce hiç görülmeyen bir seviyede birikmiştir. Geçmişteki siyasi entrikaları kullanan ÇKP, Tiananmen Meydanı Katliamını veya Falun Gong’u yeniden süsleyip püsleyerek veya başka bir grubu düşmanı ilan ederek bazı geri çekilmeleri deneyebilir ve bu şekilde terör gücünü uygulamaya devam edebilir.

Geçen yüzyıldan fazla bir süreden beri meydan okumalarla yüz yüze kalan Çin ulusu, silah ithal ederek, sistemlerinde reforma giderek ve şiddet içeren uç devrimlere yasa çıkararak karşılık vermiştir. Sayısız canlar kaybedilmiş ve geleneksel Çin kültürünün çoğunluğu terk edilmiştir. Bu karşılık vermelerin başarısız olduğu gözükmektedir. Çinli zihnini acı, üzüntü, korku ve endişe kapladığında ÇKP sahneye girme fırsatını kullanmış ve dünyada üzerinde hayatta kalan en eski medeniyeti kontrol altına almıştır.

Gelecekteki meydan okumalarda Çin halkı kaçınılmaz olarak tekrar seçme zorunluluğu altında kalacaktır. Seçim ne şekilde yapılırsa yapılsın her Çinli şunu idrak etmelidir ki, ÇKP üzerinde takılıp kalan ümitler sadece Çin ulusuna verilen hasarı arttıracak ve bu, içinde kötülük olan ÇKP’ne yeni enerji verecektir.

Tüm hayallerden arınmamız, kin, açgözlülük ve aşırı isteklerden etkilenmeden kendimizi tamamıyla incelememiz şarttır. Sadece bu şekilde son 50 yıldaki bu ÇKP’nin egemen ruhunun oluşturduğu gece kabusundan kendimizi kurtarabiliriz. Hür ulus adına insan doğasına saygı ve herkes için merhamet ve hoşgörüye dayalı Çin medeniyetini yeniden oluşturabiliriz.


******************

Notlar:

[1] Yüz Gün Reformu 11 Haziran’dan 21 Eylül 1898’e kadar süren 103-günlük reformdu. Qing Hanedanlığı (1875-1908) İmparatoru Guangxu, büyük sosyal ve kurumsal değişiklik amaçlayan bir dizi reform yaptırmıştı. Reforma karşı gelenler muhafazakar elit yönetim arasında yoğunlaşmıştı. Aşırı muhafazakarlar tarafından desteklenen ve siyasi fırsatçı Yuan Shikai’nin kayıtsız şartsız desteğini alan imparatoriçe Dowager Cixi 21 Eylül 1898’de darbe yaptı ve reformist Guangxu’yu inzivaya çekilmeye zorladı. Cixi, kral naibi olarak yönetimi ele aldı. Yüz Gün Reformu yeni fermanların yürürlükten kaldırılması ve reformun altı yandaşının idam edilmesi ile sona erdi.
[2] Çin Yılı Xinhai’nin (1911) ismi konulan Xinhai Devrimi (veya Hsinhai Devrimi), Çin’in hüküm süren Qing Hanedanlığının devrilmesi (10 Ekim 1911-12 şubat 1912) ve Çin Cumhuriyeti’nin kurulması ile sonuçlandı.
[3] 4 Mayıs 1919’da başlayan Dört Mayıs Hareketi modern Çin tarihinin ilk kitlesel hareketi olmuştur.
[4] http://eserver.org/marx/1848-communist.manifesto/cm4.txt.’den
[5] Mao Zedong’un karısı Jiang Qing’e mektubu (1966).
[6] http://www.debates.org/pages/trans2004a.html ’den alınan bilgi
[7] Dao De Jing, Bölüm 25.
[8] http://eserver.org/marx/1848-communist.manifesto/cm1.txt ’den


* * *

Facebook Logo LinkedIn Logo Twitter Logo Email Logo Pinterest Logo

Clearharmony'de yayınlanan tüm makaleleri kopyalayabilir ya da çıktı alabilirsiniz, fakat lütfen kaynak belirtiniz.