Güz Bayramı, diğer geleneksel bayramlar gibi tarihin akışı içinde yavaş yavaş belirdi. Tarihi kayıtlara göre, Çin tarihindeki imparatorlar, ilkbaharda Güneş'e, sonbaharda Ay'a tapardı. Güz Bayramı kelimesi, ilk kez Zhou hanedanlığı (M.Ö.11-256) dönemindeki Zhouyi adlı kitapta yer aldı. Tang hanedanlığı (618-907) döneminde Güz Bayramını kutlamak çok yaygın bir gelenek haline geldi. Bayramın kaynağı günümüzde artık bilinmiyor, ancak halk arasında birkaç efsane dolaşıyor. Bugün bu efsanelerden en bilineni anlatmak gerekirse,
Eskiden gökte 10 güneş görülür, ormanlar, ekinler yanar, nehirler kurur ve kavurucu güneş altında kalan insanlar ölür. Houyi, güçlü bir kahramandır. Halka yardım etmek isteyen Houyi, Kunlun Dağı'nın tepesine çıkıp okla 9 tane Güneş'i düşürür, son Güneş'e her gün tam zamanında gökyüzünde görünerek insanlara iyilik yapması emrini verir.
Houyi, yaptığı iyilikten dolayı halkın sevgisini kazanır, sonra Chang'e adlı güzel bir kızla evlenir. Houyi avcılık yapmanın dışında tüm zamanını karısı Chang'e ile geçirir. Bu arada Houyi'nin kahramanlık hikâyesini duyan çok sayıda genç Houyi'nin yanına gelip okçuluk öğrenmek ister, bu gençler arasında Pengmeng adlı kötü nitelikli birisi de vardır.
Bir gün Houyi, Kunlun Dağında Gök Tanrıçası ile karşılaşır ve ölümsüzlük ilacı ister. Bu ilacı kullananın vücudu hemen hafifler ve göğe, yani cennete gidebilir. Gök Tanrıçası Houyi'ye bir doz ilaç verir. Karısını yalnız bırakamayan Houyi, sonra ilacı karısına verir ve saklamasını ister. Bunu öğrenen Pengmeng ilacı çalıp cennete gitmek ister.
Üç gün sonra Houyi avlanmaya gider, Pengmeng ise hasta olduğunu söyler ve kalır. Houyi gidince Pengmeng hemen kılıçla Chang'e'yi ilacı vermeye zorlar. İlacı vermeyi istemeyen ancak Pengmeng'le mücadele edecek güçte olmayan Chang'e ilacı ağzına atar. Chang'e hemen pencereden göğe uçar. Houyi'yi çok seven Chang'e, yerküreye en yakın Ay'a yerleşir.
Akşam Houyi eve gelince olayı öğrenir. Çok üzülen Houyi, gece göğe bakarak karısının ismini bağırır. O anda Houyi, Ay'ın pırıl pırıl parladığını, Ay'daki bir figürün karısı Chang'e'ye çok benzediğini görür. Ay'a doğru koşan Houyi, ne kadar koşarsa koşsun Ay'a yaklaşamadığını fark eder.
Çaresiz kalan Houyi, her gün karısını özler, sonra karısının sevdiği bahçede bir masa hazırlayıp, üstüne Chang'e'nin en sevdiği tatlı ve meyveleri koyar, Ay'daki Chang'e'yi anar. Yerel halk, Chang'e'nin cennetteki Ay'a yerleşmesini öğrenince de Ay ışığında tatlı ve meyve dolu bir masa hazırlayıp, iyi kalpli Chang'e'den mutluluk ve huzur diler.
O zamandan sonra Güz Bayramında Ay'a tapma geleneği yaygınlaştı.
Ay'a tapmak için tatlı ve meyvelerin hazırlanmasından bahsettim. O zaman bu tatlı ve meyveler arasında neler vardır, bilmek ister misiniz? Genellikle masada Ayçöreği (yuebin, karpuz, elma, erik ve üzüm gibi yiyecekler var, bunlardan Ayçöreği ve karpuz mutlaka olması gereken iki çeşit yiyecektir. İnsanlar ay ışığında Ay'a karşı ayakta durur, kırmızı mum yakar, sırayla Ay'a tapar, sonunda aile bütünlüğünü temsil eden ayçöreği kesilir. Bir ailede kaç kişi varsa, ayçöreği o kadar parçaya bölünür.
Tang hanedanlığında Güz Bayramında herkes Ay'a bakar, kutlama yapar, şiir yazardı. Song hanedanlığında yaşlı veya küçük, zengin veya fakir tüm insanlar, yetişkinlerin elbiselerini giyip tütsü yakar, dileklerini söyler ve Ay Tanrısından koruma dilerdi. Ming ve Qin hanedanlıkları döneminde ekonomik gelişmelerle birlikte Güz Bayramı ile ilgili daha çok gelenek oluştu. Örneğin pagoda şeklinde süslenen ışıklar yakmak, ateşli ejderha dansı etmek vb. Güz Bayramı ile ilgili örf ve adetler çok zengindir ve hepsi, insanların hayata olan sevgi ve güzel geleceğe yönelik dileklerini yansıtıyordu.
* * *
Clearharmony'de yayınlanan tüm makaleleri kopyalayabilir ya da çıktı alabilirsiniz, fakat lütfen kaynak belirtiniz.