Cinsel İstek Takıntılarını Takip Ederek Hata Yapanların Karşılaştığı Ceza ve Yapılan Hareketlerin Sonucunu Göksel Gözüyle Gören Uygulayıcı (1. Bölüm)

Facebook Logo LinkedIn Logo Twitter Logo Email Logo Pinterest Logo

Bölüm 1

Uygulayıcılar farklı nedenlerle hatalar yapıyor. Onların takıntıları Fa’ya zarar verebilir. Shifu konuşmalarında bizim hatalarımızı gösteriyor. Shifu cinsel isteklere bağlı problemler hakkında çok az konuşmasına rağmen, her defasında konuşma şekli çok ciddiydi. Ama buna rağmen, bu problemleri olan uygulayıcıların çoğu Shifu’nun sözlerini ciddiye almıyor. Bazı uygulayıcılar kendilerini kontrol edemiyor, sanki uyuşturucunun etkisi altındaymış gibi. Hata yaptıktan sonra onlar bir daha bunu yapmayacağına dair yemin ediyorlar ama sonradan tekrar ve tekrar aynı şeyi yapıyorlar. Fa-düzeltmesi sona yaklaşıyor olduğu için diğer alanlarda gördüklerimi yazmaya karar verdim.

Benim göksel gözüm uygulamaya başladığım andan beri açık. Takip edildiğim için evimi terk etmek zorunda kaldım ve cinsel ilişkiyle ilgili hatalar yaptım. O zamandan beri diğer alanlardan gelen engellemeler daha sık ve güçlü olmaya başladı.

Bilerek Yapılan Suç Daha da Ciddi Oluyor

Bir erkekle yakınlaşma günahını işlemeden önce, her defasında önümde çok sayıda parlak nokta görüyordum. Biraz daha yakınlaştığımda sayıları daha da artıyordu. Son adımı atmaya cesaret edemiyordum. Çünkü kendimi kontrol edemezsem kötülüğün beni yeneceğini biliyordum. Maalesef sonunda yine de o erkekle beraber olduğumda, onun yüzünü göremiyordum, çünkü çok sayıda parlak nokta birleşiyor ve düz ve sert bir kaplama oluşuyordu. Gözlerimden anında yaş akmaya başlıyordu ama diğer alandaki takip hiçbir zaman azalmıyordu.

İlk başta rüyalar görüyordum; sanki dağların tepesinden düşüyor ve çirkin yaratıklar etrafımı sarmış beni daha da aşağıya itmeye çalışıyorlardı. Ben Shifu’yu çağırıyordum. Simsiyah gökyüzü açıldı ve kocaman bir kol beni çirkin yaratıkların arasından çıkardı. Uyandığımda dehşet içindeydim ve çok büyük bir hata yaptığımın farkındaydım.

Hemen Shifu’nun fotoğrafının önünde diz çöktüm ve bir daha bunu yapmayacağıma dair yemin ettim. Shifu’dan özür diledim ama sözümü tutamadım ve aynı hatayı birçok defa tekrarladım. Diğer alanda gördüğüm sahneler git gide kötüleşiyordu ve daha da dehşet verici hale geliyordu. En sonunda da her gün, cehennemde ıstırap çektiğimi görmeye başladım.

Bunun gibi cinsel ilişkileri olan uygulayıcılar, bedenlerinin değişmediğini sanıyor ama diğer alanlarda onların bedenleri gerçekten cehennemde ıstırap çekiyor. Cehennem dehşet ve pislikle dolu. Diğer alanlara girebiliyordum ve çok sık cehennemde bedenime neler olduğunu hissedebiliyordum. Orada çok sayıda seviye var, her gelecek seviye bir önceki seviyeden daha da kötü. Yeni seviyeye düştüğünde önceki seviyelerde neler çektiysen onları tekrardan çekmek zorundasın.

Beni çok sık kanla dolu bir havuzla, yakma ve testere ile kesme yollarıyla cezalandırıyorlardı. Havuzlar kanla doluydu. Yanlış sayılan cinsel ilişkileri olan insanlar tamamıyla, pis ve yapışkan kanın içine batırılıyorlardı. Kan buz gibiydi, çürümüş ölülerle ve böceklerle doluydu. Havuzdaki ayrılmış vücut parçaları, o kadar korkunçtu ki, onları görmemek için gözlerimi kapalı tutuyordum ama böceklerin ağzımın, burnumun, kulaklarımın ve her bir ter gözeneğimin içine girdiklerini hissedebiliyordum. Bu çok iğrençti! Hareket edemiyordum, çünkü çekiyorlardı. Bunun gibi cezaların içinde akreplerle ve yılanlarla dolu havuzlarda vardı. Beni testere ile kesme cezası şu şekilde oluyordu: beni iki hayalet tutuyordu, birinin elinde kocaman bir testere vardı. Onlar, başımdan ayağıma kadar ortadan ikiye bölünecek bir şekilde beni kesiyorlardı.

Bu ıstırap verici acıyı birkaç saniye bile çekemiyordum. O alanda benim ana ruhum bedenimi bırakıp gidiyordu, benim için onun ne kadar acı çektiğini görmek çok zordu. Ateş cezasında insanları, lavın ortasına ya da erimiş çeliğin içine atıyorlardı. Beni pirana dolu havuzun içine de atıyorlardı. Balıklar beni parça parça yiyorlardı, sadece kemiklerim kalıncaya kadar. Acı düşünemeyeceğim kadar fazlaydı. Bu anlattığım cezaları çekerken bana hiçbir şey yardım etmiyordu -Shifu’yu çağırmam bile.

İnsan, köklü bir hata işlediği zaman, o cezalandırılmalıdır. Ben cezayı çekerken Fa’yı hatırlayabildiğim ve onu söyleyebildiğim zaman beni acıdan kurtarıyor ve insan seviyesine kadar çıkmama izin veriyordu, o zaman bir süreliğine cezadan kurtulabildiğimi fark ettim. Çok iyi hatırlıyorum, cehennemdeyken Lunyü’yü söylediğim zaman, yavaş yavaş yukarıya kalkıyordum. Ceza çeken diğer insanlar, onları da oradan kurtarabileceğime inanarak bana tutunmaya çalışıyorlardı. İnsan cehennemdeyken, onun Fa’yı hatırlayabilmesi o kadar zor oluyor ki! Ben çok sık Fa’yı yarısına gelince unutuyor ve oraya tekrar düşüyordum.

Benim Dünyam (I)

Bir gün kendi dünyama döndüm, orada ki her şey gri renkteydi ve karanlıkla kaplanmıştı. Ama çok sayıda harika bina hala duruyordu. O dünyada birkaç yaşam gördüm. Onlar beni bir saraya götürdüler ve orada annemi gördüm, o çok güzeldi. Çok ağlıyordu: “Sen beni hayal kırıklığına uğrattın! Senin dünyan her şeyi kaybetti ve bir tek sen kaldın! Önceden çok masumdun.” dedi. Kendimi çok kötü hissettim ve anneme yanlış yaptığımı söyledim. Ona; “İlişkiye girdiğim adam şeytan mıydı?” diye sordum. Annem de cevap verdi: “Evet, gerçekten öyledir.” dedi. O her zaman sana zarar vermeye çalışıyordu ve onu gerçekleştirmek için bir insana dönüştü. Annem, benim insan olarak doğmadan önce, hiç cinsel ilişki hakkında düşüncem bile olmadığını söyledi: “Çocuğum, bir gün sen anlarsın bunun gibi takıntılar –çok kirlidir.” Ben ona sordum: “Benim bir şansım daha var mı? Yaşamlarım için çok üzülüyorum. Benim yok olmam gerekiyorsa bile onları geri getirebilmem için bir yol var mı?” O da cevap verdi: “Eğer sen bu şekilde düşünüyorsan, o zaman şansın daha var.” Bu konuşmaların ardından bile cinsel ilişki takıntım yine de beni yönetiyordu. Ben hiç değişmedim ve aynı günahları yine işliyordum. Ve çok zaman geçmeden başka bir dünyayı gördüm. Onun yarısı yok olmuş kalan yarısı da yok olmak üzereydi.

Gri renkteki gökyüzünde, kan kırmızısı renkte bulutlar vardı, nehirler de aynı renkteydi. Nehrin içinde kocaman yaratıklar yüzüyordu. Ama kalan binaların hala önceki güzelliğini görebiliyordum ama yaşam belirtisi hiç yoktu. Bütün binalar siyahtı ve üst kısımları katranla çamur karışımı gibi bir şeyle kaplıydı. Bunun hepsi çok iğrenç ve cehennem gibi görünüyordu. Çok büyük olmayan Tanrı heykelleri kurumuş kanla kaplıydı. Sadece birkaç Tanrı bu dünyayı koruyordu. Her gün çabayla binaların üzerinden kiri temizlemeye çalışıyorlardı. Onların bu kirli maddeyi çıkaramayacaklarını anlıyordum ve bunu görünce kalbim kanıyordu ama onlar hiç pes etmiyordu.

O alanda bedenim çürümüş bir şekildeydi ve hareket edemiyordu. Üzerimden siyah sıvı bir şey akıyordu ve milyonlarca karınca ve böcek hemen onu yiyip bitiriyorlardı. Ben orada biraz uzandım ve gözlerimden yaşlar akıyordu. Yanımda duran iki Tanrı benim çok derin bir uykuda olduğumu sandılar. Birinin şunu söylediğini duydum:

- “Bedeni geri dönebilir mi?”

- “Hayır, yara çok derin ve ayrıca o ciddi bir günah işledi.”

(Devamı edecek...)

Çince metin: http://www.minghui.org/mh/articles/2008/3/5/173655.html
İngilizce metin: http://www.clearwisdom.net/emh/articles/2008/4/7/96161.html

* * *

Facebook Logo LinkedIn Logo Twitter Logo Email Logo Pinterest Logo

Clearharmony'de yayınlanan tüm makaleleri kopyalayabilir ya da çıktı alabilirsiniz, fakat lütfen kaynak belirtiniz.