Artık Yıldızlara Bakarak Uyumuyorum

Facebook Logo LinkedIn Logo Twitter Logo Email Logo Pinterest Logo

Hayatım boyunca hep bir şeylerin eksikliğini duyuyordum, ama ne olduğunu bilmiyordum. Küçük bir taşra kasabasında oturuyorduk, ailece düzenimiz gayet iyiydi. Geceleri yıldızların hiçbir yerde bu kadar güzel olduğunu hatırlamıyorum! Gökyüzüne bakmak bana huzur ve güven duygusu veriyordu, içimdeki eksikliği biraz olsun bastırıyordu. Bazı yıldızların adını babam öğretmişti büyük ayı, küçük ayı, ülker, sabah yıldızı gibi… Çoğu geceler yerlerinde duruyor mu, diye bakardım. İçimdeki eksiklik duygusuyla eşim ve çocuklarım istemediği halde denizli bir şehir olduğu için; gökyüzü gibi deniz de bana sonsuzluk ve güven duygusu veriyordu. Mersin’e tayin istedim. O yıl kapalı olduğu için Mersin’e tek bir ebe tayini oldu, oda benimkiydi. Eşim eş durumuyla geldi.


Bu şehre geldikten sonra çok acı çektim. Bir gün” iyi ki bu şehre geldim” diyeceğim günün geleceğine inanmaya çalışıyordum. Ben her gece yıldızlara bakmaya devam ediyordum. Bu kısacık hayatın bir anlamı olmalıydı, diye düşünüyordum… Yıldızları, dünyayı, evreni, kendimi düşünüp; küçük bir nokta olduğum hissine kapılıp, kendimi değersiz bulup, içinden çıkılmaz soru işaretleriyle anlayışım kilitleniyordu…Bu hayatın mutlaka bir anlamı olmalıydı… Ruhumun derinliklerinde hayatımın ölümle son bulmayacağına dair bir his olsa da, ölünce her şeyin biteceğine dair düşüncem daha ağır bastığı için, kendimce hayatın anlamının yaşadığım anda olduğuna dair, farkındalık geliştirdim. Hayatı daha farklı bir gözle görmeye başladım. Yürürken geçtiğim yerlerdeki ağaçların, çiçeklerin, karıncaların farkına vararak yürüyordum. Yaşadığım andaki duyguların farkına varıp daha içten yaşıyordum, ama ruhumun derinliklerinde daha fazla bir şeyler olduğunu hissediyordum.


Bir gün manevi olarak “Cici anne” dediğim bir dostum telefonla arayıp “Kipa’da meditasyon varmış gidelim mi?” dedi. O sıralar yoga yapıyordum, meditasyon fikri çok çekici geldi. Gittiğim ilk günden itibaren Falun Dafa egzersizlerini çok sevdim. Yogayı bıraktım, egzersizlere haftada bir iki kez gidiyordum. Anlamını bilmeden bir tür egzersiz olarak görüyordum sadece. Bunun kitabı da olduğunu söylediler. Hemen getirttim. Kitaba birkaç kez başlangıç yapıp yapıp bırakıyordum. Bir tür felsefe kitabı olduğunu düşündüm. Merakla aldığım kitabı bir türlü okuyamıyordum. Bir yandan da çok kötü günler geçiriyordum. Bu arada Falun Dafa yaptığım için internetten meditasyon kitaplarını araştırıyordum. Kalınca bir meditasyon kitabı getirttim. Onu uygulayarak okumaya başladım. Meditasyonun bilinç altını geliştirdiğinden bahsediyordu.


Kitabın sonuna doğru anladım ki bilinç yok ediliyor, biliçaltının emrine bırakılıyor. Bilinçaltı efendiydi. Bu duygu bana çok acı verdi. Bilincin yok olması, hiçbir şeyin farkında olmamak, belirsizlik, yokluk çok acıydı. Aradığım şey bu değildi. Umduğumu bulamamıştım, hayal kırıklığına uğradım. Birkaç gün kendime gelemedim, hüzün yaşadım. Zhuan Falun’a tekrar başladım. Üç yıldır okuyamadığım kitabı, 3 gün gibi bir süre içinde merakla ve ilgiyle okudum. Kitabı bitirdiğimde, kalbim bir uygulayıcının kalbiydi! Benim için en can alıcı kısım sekizinci konuşmada, “Kim Gong Uygularsa Gong’a O Sahip Olur”başlığındaki bölümde, bilincin kurtarılmasıydı.


Shifu: ”Kişi ne düşündüğünün veya ne yaptığının farkında olmalıdır.” , “Kendinizi geliştirmeyi sürdürüyor ve uygulamanızı sıkı bir şekilde yapıyorsunuz fakat hala Gong elde edemiyorsunuz. Ne kadar üzücü değil mi?” ,”Bir düşünün bile bile acı çeken siz değil misiniz? Fedakarlıkta bulunan ana ruhunuz değil mi? Sıradan insanlar arasında kaybettiğiniz şeyleri bile bile siz kendiniz kaybetmediniz mi? O halde, kaybeden kimse kazanan o olduğundan, bu gong size ait olmalıdır.” diyordu.(Zhuan Falun 8. Ders)


Anladım ki diğer kitapta kurtarılan yardımcı bilinçti, o acıyı hissetme düşüncesinin ardından bu çok değerliydi. Bu çok harika bir şeydi! Bilincin yok olacağına, daha da gelişiyordu ve her şeyi bilincinle farkında olarak deneyimleme düşüncesi çok muhteşemdi! İşte aradığım şey, aradığım farkındalık buydu. Yıllardır eksikliğini hissettiğim şeyi bulmuştum. Ruhumun derinliklerinde hayatımın ölümle son bulmayacağına dair hislerim gerçekmiş. Bu çok inanılmaz derecede sevindiriciydi. Hayatımdaki eksiklik kapanmıştı. Bütün ailemi neden sürükleyip bu şehre geldiğimi ve tek benim tayinimin yapılmış olmasının tesadüf olmadığını anladım. Çektiğim acıların sebebini ve iyi ki dediğim şeyin Falun Dafa olduğunu anladım. Artık yıldızların ve denizin benim için anlamı çok hafif, bir takıntıydı geçti, artık yıldızlara bakarak uyumuyorum. Çünkü sorularımın cevabını biliyorum, düşüncelerim kilitlenmiyor. Falun Dafa insanın hayatı boyunca karşılaşacağı en güzel ve değerli şey. Çok şanslı olduğumu düşünüyorum ve bu şansı kaçırmamak için elimden gelen her şeyi yapacağım. Beni Falun Dafa’yla tanıştıran arkadaşım o günden sonra hiç gelmedi, ona Zhuan Falun kitabını hediye ettim. Yıldızlara merakla bakan babam, yaşasaydı oda Falun Dafa’yı severdi diye düşünüyorum.


Yıldızların parlaklığında

Denizin sonsuzluğunda aradım seni

Çiçeğin renklerinde

Zamanın nefesinde aradım seni

Yalnız bendim seni arayan

Bu duyguydu bana yalnızlık veren

Şimdi budur sıradan insanlardan beni farklı kılan

* * *

Facebook Logo LinkedIn Logo Twitter Logo Email Logo Pinterest Logo

Clearharmony'de yayınlanan tüm makaleleri kopyalayabilir ya da çıktı alabilirsiniz, fakat lütfen kaynak belirtiniz.