Bir Şahit Çin Komünist Partisinin Falun Gong Uygulayıcılarından Ne Kadar Korktuğunu Görebilir

Facebook Logo LinkedIn Logo Twitter Logo Email Logo Pinterest Logo

14 Ocak 2007 tarihinde, hafifçe yağmur yağmaya başladığı zaman Wuhan Şehrinin, Yangyuan Bölgesine bağlı Yujiatou’da kanal boyunca yürüyordum. Bankı olan bir cumba buldum ve yağmurdan ıslanmaktan kurtulmak için içine girdim. Birden bire, dikenli telle çevrili sokağın karşısındaki üç katlı evden birçok insan dışarıya fırladı. Beni sorgulamaya başladılar ve polis memurlarının beni tutuklamaları için polis çağrı merkezini aradılar. Beni polis karakoluna götürdüler ve ancak öğleden sonra polis karakolunu terk edebildim. Daha sonra, bu yerin Falun Gong uygulayıcılarını tutmakta kullanılan Yangyuan beyin yıkama merkezi olduğunu öğrendim. Aşağıdakiler o gün ne olduğunu anlatmaktadır.

Saat 8:00 sularında cumbada oturuyordum. On dakika sonra iki adam ve dört kadın dikenli telli binadan dışarı fırladılar. Aralarından biri güvenlik görevlisi gibi görünmesine rağmen sivil kıyafetler giymişti. Bir tanesi polis olduğunu iddia etti. Cumbada oturanlara kim olduklarını sordu ve kimliklerini görmek istedi. Cep telefonuyla, “Burada birçok Falun Gong uygulayıcısı var. Bir araba alın ve hemen buraya gelin. Sokağın İki tarafını da kapatalım ve hepsini tutuklayalım.” dedi. Daha fazla yağmur yağmadığını gördüm ve cumbadan dışarı yürümeye başladım. O anda, üç adam ve dört kadım etrafımı sardı. Beni diğer uygulayıcılara haber vermek için oradan ayrılmak istemekle suçladılar ve beni tutuklamak istediler.

Bana orada ne yaptığımı sordular. Onlara sadece oradan geçmekte olduğumu söyledim. Benim kimlik kartımı görmek istediler. Ben de “Bunu yapmaya hakkınızı yok” dedim. Neden olduğunu sordular. Ben de “Hiçbir yasayı çiğnemedim. Hangi Çin yasası bir kişinin sokakta yürümesine izin vermiyor? Sokakta bu sokaktan geçilemez diye bir tabela mı var?” dedim. Daha sonra orayı terk etmeye çalıştım. Sivil giysiler içinde olan bir polis beni yakaladı ve diğeri de ellerimi sırtıma doğru çekmeye çalıştı. Onlarla mücadele ederken, gömleğim yırtıldı. Beni cumbaya geri çektiler. Onlardan biri dirseğini göğsüme bastırdı ve beni kolonlardan birinin yanında ayakta durmaya zorladı. Beni sardılar ve onlarla işbirliği yapmamı ve onlara adımı söylememi istediler. “Doğru düşünceler göndermenin ne yararı var? Hala buradasın” dediler. Ben tek bir söz bile söylemedim. Daha sonra orada olanlar hakkında diğer uygulayıcıları bilgilendirmeye çalıştığımı ima ettiler. Onlara herhangi bir delilleri olup olmadığını sordum. Ne söyleyeceklerini bilemediler ve beni tehdit ettiler, “Seni tutuklama gücümüz var.” Onlara ciddi bir şekilde, “Bu yasalara aykırı” dedim.

Bir saat sonra, polisin gelmesi için çağrıda bulundular. Kısa süre sonra, iki polis geldi ve bana ne olduğunu sordu. Ben de onlara oradan geçmekte olduğumu söyledim. Yağmur yağdığı için, cumbaya yürüdüğümü ve yağmurun durmasını beklediğimi söyledim. Ona o insanların beni boğduklarını, elbiselerimi yırttıklarını ve beni kolona dayadıklarını söyledim. Polis de bana “Bununla ilgilenmiyorum. Kimliğini kontrol etmeliyim” dedi. Ben de “Buna hakkınız yok. Bu inanılmaz!” dedim. Polis “Senin yanlış bir şey yaptığından şüpheleniyorum” dedi. Ben de “Ben de sizin hakkınızda şüphelere sahibim. Toplumda dengesizlik yaratıyorsunuz. Burada işlenmiş bir suç yoktu ama siz benden şüphelendiniz ve beni tutuklamak istediniz. Olay yaratıyorsunuz ve toplumun dengesinin bozulmasına yardım ediyorsunuz” dedim. O “Ben emirleri uygulamaya çalışıyorum. Bizimle işbirliği yapmadınız, bu da kamusal görevi ihlal etmektir. Emri yerine getirmeliyim” dedi. Ona, “sen beni alıkoyuyorsun!” dedim. O “Alıkoymak nedir?” dedi. Ben “Hiçbir yasayı çiğnemedim. Buna rağmen siz beni götürmek için güç kullanıyorsunuz. Bu alıkoymaktır” dedim. İki polis, her biri bir yanımda olmak üzere, kanalın başından sonuna kadar beni sürüklediler, tren yolunu geçtiler ve bir polis aracının içine koydular. Arabada, ben polislere “siz çok utanç vericisiniz. Hala kötü insanlara kötü şeyler yapmaları için yardım ediyorsunuz. 60 yaşında birini bile yalnız bırakamıyorsunuz” dedim.

Polis karakoluna geldiğimizde, vakit çoktan öğleden sonra olmuştu. Polisler öğle yemeği yemeye gittiler. Benim aç olup olmadığımla ilgilenmediler. Bir polis burada otur ve kımıldama” dedi. Ben de “Benim burada oturmamam lazım. Benim eve gitmem lazım” dedim. Başka bir polis “Şimdi biz naziğiz. Bir süre önce üzerinde elektrik copları kullanabilirdik” dedi. Orada bir süre oturdum. Bana bakan bütün polisler orayı terk etti. Görev odasında üç polisin olduğunu görebiliyordum. Ön kapıdan çıktım ve bir otobüse atladım.

Bütün olay üzerine düşündüm ve işte düşüncelerim:

1. Eğer bir polis bir kişiden şüphelenirse, onu isteğine göre tutuklayabilir. Dünyada ve Çin’de bile böyle bir kanun yok. Çin Komünist Partisi (ÇKP) yasayı takip etmiyor. Nasıl ülkeyi yasa ile idare ettiklerini söyleyebilirler.

2. Konuşmalarına bakarak, Falun Gong uygulayıcılarını hedef aldıklarını söyleyebilirim. Ama beyin yıkama merkezinin oradan geçen Falun Gong uygulayıcılarından neden bu kadar korktuğunu anlayamıyorum. Onları neden tutuklamaya ihtiyaç duyuyorlar. Yanında duranlardan bile şüpheleniyorlar. Neden bu yerler bu kadar yüksek derecede korunuyorlar? Bunun yanında, Falun Gong uygulayıcıları dert yaratmak istemeyen bir grup iyi insandır. Bu yerin yanından geçmelerinde ne sakınca var.

Problem bu uygulayıcıların zulüm hakkında insanlara bir şeyler anlatmak istemesi mi? Bu yüzden mi otoriteler onlardan bu kadar korkuyorlar? Ben öyle olduğunu düşünüyorum. Bunun sebebi insanların zulmü bilmelerini istememeleri mi? Bu kötü işleri gizlice yapmaları için katiller kiralıyorlar. Mesela, beyin yıkama merkezini “Yasal Eğitim Merkezi” olarak adlandırıyorlar. Dışına bir tabela asmaya korkuyorlar. İçeride, vahşi ve insanlık dışı işkenceyi sürdürüyorlar. Korktukları şey bu mu?

3. Hala gerçeği bilmeyen çok az sayıda insan var ÇKP’nin yalanları ile kandırılmış durumdalar. Bazı insanlar sadece kişisel çıkarları peşindeler ve para için her şeyi yapıyorlar. Şimdi birçok insan ÇKP’nin şeytani doğasını anlıyor ve onlar tarafından artık kandırılamayacaklar. Benim polis karakolundan hiçbir problem çıkmadan ayrılabilmemin sebebi birçok polisin gerçeği bilmeleri ve ÇKP’nin yardımcıları olmak istememeleri. Bir kere tanınmış bir kişinin söylediği bir sözü hatırlıyorum “Bir grup insanı bir süre kandırabilirsiniz ama onları sonsuza kadar kandıramazsınız.”

* * *

Here is the article in English language:
http://en.clearharmony.net/articles/a38287-article.html

Facebook Logo LinkedIn Logo Twitter Logo Email Logo Pinterest Logo

Clearharmony'de yayınlanan tüm makaleleri kopyalayabilir ya da çıktı alabilirsiniz, fakat lütfen kaynak belirtiniz.