"Çin’deki Falun Gong Uygulayıcılarının Üstat Li Hakkındaki Hatıraları" kitabını ne zaman elime alsam, Üstat’ın Fa’yı öğrettiği konferans salonuna geri dönüyor ve onun büyük merhameti içerisinde arındığımı hissediyorum. Bir anda, coşkuyla, sevinç gözyaşları içerisinde, zihnim dünyadaki en iyi hatıraların görüntüleri ile doluyor. Tüm görüntüler, sanki dün yaşanmışçasına o kadar parlak ve canlı ki.
Üstat Her Uygulayıcının Fa’yı Edinmesi İçin Ayarlamalar Yapar
Ekim 1994’de bir gün, Üstadın Guangzhou şehrinde son kez vereceği derslere katılmaya karar vermiştim. Ancak planlarımı kocama anlattığımda, bana hemen, “Şimdiye kadar ben hiç qigong uygulamasının Guangzhou’ya gitmeyi gerektirdiğini duymadım, buradan oraya binlerce kilometre var. Ne kadar paraya ihtiyacın olacak” dedi. “Tüm hayatım boyunca, yapamadığım hiçbir şeyden dolayı pişmanlığım olmadı, fakat Guangzhou’ya gitmekte başarısız olursam, bu hayatımın en büyük pişmanlığı olacak. Gitmek konusunda kararlıyım” diye yanıt verdim. Bunun üzerine bana “Eğer senin gidiş masraflarını karşılayacak birini bulursan, gidebilirsin, ancak kendi paranı harcamaya gidiyorsan sakın geri dönme” dedi. Ertesi gün, ödeme gücü olan eski sınıf arkadaşlarımdan birine, eşimin bana söylediklerini anlattım ve o benim harcamalarımı ödeyebileceğini söyledi. Böylece Guangzhou’ya gidebilecek ve Üstadın son derslerine katılabilecektim.
Guangzhou’daki derse gitmeden bir gün önce, işyerimin üçüncü katında bir toplantı düzenliyordum. Tüm gidiş hazırlıklarını yapabilmek için, toplantıdan erken ayrıldım. Başlangıçta, üçüncü kattan ayrıldığım zaman ikinci kattaki ofisime geri dönmeyi düşünmüyordum. Neden böyle yaptığımı bilmeden ofisime doğru yürüdüm. Telefonumun çaldığını gördüm, oradaki bir çalışana arayanı bilip bilmediğini sordum. Bilmediğini söyledi. Telefonu elime aldım. Arayan annemdi. “Başlangıçta, babanla, yeni evimizi aldıktan sonra, bir daha Guangzhou’ya gitmemeye karar vermiştik; fakat şimdi benden gitmemizi istiyor.” diyordu. Çok duygulanmıştım ve ne diyeceğimi bilemiyordum, tek bildiğim annemin oraya tek başına gidemeyecek olmasıydı. Bu durum, tüm uygulayıcıların kader ilişkilerini düzenleyen Üstat tarafından ayarlanmıştı. Çok duygulanmıştım ve ağlıyordum; merdivenleri inerken, sanki çok uzun zaman önce yitirdiğim akrabamla yeniden karşılaşmışım gibi hissettim.
Annem ve Ben Falun Gördük
1994 Ağustos ayında, Falun Gong’u ilk kez okumayı bitirdiğimde, kafamda pek çok soru vardı. Benden daha önce uygulama yapmaya başlamış olan bir uygulayıcı ile bütün gece muhabbet ettik. Ertesi gün sabah, uyanmadan hemen önce sağ gözümün sağ alt köşesinde küçük bir Falun gördüm. Küçük olmasına rağmen, oldukça belirgin ve parlaktı. Kalbimden Üstat’a: “Üstat, şimdi sana inanıyorum!” dedim.
Dersin üçüncü günü otelime döndükten sonra, annem ve ben bir türlü uyuyamadık. Annemi çok kötü bir öksürük tuttu ve göğsü ağrıdan sıkıştı. Vücudunu döndürürken bile acı içindeydi. Ben de ise nezle belirtileri vardı. Aslında, ikimizde biliyorduk ki, Üstat bizim için vücudumuzu kirden arındırıyordu ve bu iyi bir şeydi. Ertesi gün sabah 4.00 ya da 5.00 civarı, annem çok büyük bir Falun gördüğünü, bu Falun’un bir duvar büyüklüğünde, pırıl pırıl parlamakta ve dönmekte olduğunu söyledi.
Biz Gerçekten Gerçek Bir Buda İle Karşılaştık
Derslerin altıncı günü, yerlerimize oturduktan sonra, biraz uzağımızda 17–18 yaşlarında bir kızın ağladığını fark ettim. Neden ağladığını sordum. Bana, göksel gözünün açıldığını, pek çok ilahi varlık gördüğünü, Fa’yı korumak için askerlerin salonun yukarısında beklediklerini söyledi. Ayrıca gruplar halinde pek çok melekler ve periler gördüğünden de bahsetti. Eskiden tanrılara ve ilahi varlıklara inanmazdım dedi; ancak artık inanıyordu, çünkü bu sefer gerçek bir Buda ile karşılaşmıştı.
Kayıp Yoksa Kazançta Yok
Guangzhou’dan döndükten sonra, ilginç bir olay başıma geldi. Sokakta yürüyordum, tam anlamıyla şuurum yerinde ve uyanık bir şekilde, birkaç dakika hiç kıpırdamadan ayakta dikildim. Birkaç hırsızın birbirleri ile konuşmalarını duyuyordum. Hemen sonra altın kolyemi çalmış olduklarını anladım. Bir hesap yaptım ve fark ettim ki, çalınan kolyemin değeri neredeyse arkadaşımın benim için yaptığı harcamalar tutarı kadardı. Bu durum gerçektende ‘kayıp yoksa kazançta yoktur’ ilkesiydi. Fa’yı öğrenmek için bile başkalarının iyi niyetinden yararlanamazdım ve bu yüzden erdem (de) kaybederdim. Üstat, gerçektende uygulayıcılarının hepsini çok fazla önemsemektedir.
Çince metin: http://www.minghui.org/mh/articles/2006/10/31/141290.html
İngilizce metin: http://www.clearwisdom.net/emh/articles/2006/11/13/79876.html
* * *
Clearharmony'de yayınlanan tüm makaleleri kopyalayabilir ya da çıktı alabilirsiniz, fakat lütfen kaynak belirtiniz.