Bu yazı, değerli meslektaşım Ukrayna’dan Anna Varavva ile birlikte ve O’nun katkıları ile hazırlanmıştır. Bu nedenle yazı, Türkçe, Rusça ve İngilizce olarak hazırlanmış ve yayımlanmıştır.
Öğle saatlerinde daha önce hiç görmediği üst kat komşusu kapıyı çalar. Evin hanımı kapıyı açınca komşu kadın kendisinden bir ricada bulunur. “Akşam oğlunun doğum günü vardır ve yeni taşındıkları için hiç tanıdığı yoktur. Mümkünse gelen konuklarla birlikte evin oğlu, kendi oğluna doğum gününde eşlik edecektir.”
Ev sahibi kadın, bu teklifi memnuniyetle kabul eder. Hemen markete gider. Komşusunun oğlu için bir armağan alır ve akşam da armağan ile birlikte oğlunu üst kat komşusunun evine yollar.
Üst kattan gelen müzik sesleri arasına gençlerin bağırmaları ve çığlıkları karışır. Gençler eğlenirler ama artık saat geç olmuştur. Oğlunu geri çağırmalıdır. Oğlanın Annesi, oğluna cep telefonundan ulaşamaz bir türlü; zaten bu müzik gürültüsünde duyması da olanaksızdır.
Kalkar üst kata çıkar. Zile defalarca basar ama bir türlü müzik sesinden zilin sesini duyuramaz.
Bu sırada karşı komşunun şikâyeti üzerine Polisler gelmiştir. Onlar da zili çalarlar ve başarılı olamazlar. Bunun üzerine telsizle merkezi ararlar. Yapılan konuşmalar, anneyi ve babayı telaşlandırmıştır. Çünkü polis kapıyı kırmaktan söz eder ve bir de merkezden ambulans istemişlerdir.
Kapı kırıldığında evin içinde hiçbir eşyanın olmadığı görülür. Yalnızca salonda çalan bir müzik seti...
Polis, anne ile babaya kenara çekilmelerini söyler. Çünkü bundan sonra göreceklerine dayanamayabileceklerdir.
Gerçekten de evin oğlu, içi buz dolu bir küvete konmuş ve her iki böbreği de çalınmıştır. Genç, küvetin içinde polisler tarafından bulunduğunda henüz yaşıyor olmasına rağmen, kurtarılamayacak ve gencecik yaşında ölecektir.
Bu ve bunun gibi nice olayların sonu gelmemekle birlikte Türkiye’de polisin etkin uygulamaları ile organ kaçakçılığının büyük oranda önüne geçilebilmiştir.
Ancak bunun devlet yönetimi tarafından yapıldığı tek ülke Çin’dir. 1999’dan beri Çin rejimi, “Falun Gong” meditasyon uygulamasını yapan kişileri ortadan kaldırmak üzere belirlemeye çalışmaktadır. 2000 yılında, Çin hükümeti, bu amaçla tahminlerinin üzerinde para kazanabileceğini keşfetti.
İnsanlar kamplara toplandı; kan testleri yapıldı ve elinde büyük paralarla organ arayan insanlar gelinceye kadar bu insanlar ölüme hazır bir şekilde bekletildiler. Ellerinde yüz binlerce insan olduğundan aranan donör 1-2 hafta içinde bulunabiliyordu. İnsanlardan organları canlı canlı alındı ve ölüme terk edildi. (Konu hakkında ayrıntılı bilgi için: http://en.epochtimes.com/211,111,,1.html)
David Matas ve David Kilgour adlı iki araştırmacı tarafından konu, daha ileri düzeyde incelenmiş ve bu korkunç suç hakkında ayrıntılı bir rapor hazırlamışlardır. Raporun adı, “Çin’deki Falun Gong Uygulayıcılarının Organlarının Toplanmasına Yönelik Suçlamalara İlişkin Rapor” olarak belirlenmiştir. (Rapor için http://organharvestinvestigation.net adresinden ayrıntılı bilgi alınabilir)
Bu raporla, 2000 yılından beri Çin Hükümeti tarafından hastanede yatan hastalar ile hapishanelerdeki tutukluların izni ve onayı olmadan kalp, böbrek, kornea, karaciğer gibi organlarının alındığını kanıtlamıştır.
Bu konuda ne yapılabilir?
İnsan hakları konusunda duyarlı ülkeler ile bunların yönetimleri, Çin’e öncelikle ticari baskılar ilk sırada olmak üzere çeşitli baskılar uygulayabilirler. Pekin Olimpiyatlarının çok yakın olmasından dolayı oyunların boykot edilmesi birçok kişi tarafından önerilmektedir. (http://www.humanrightstorch.org)
Organ nakillerinin ve kullandığımız bazı ilaçların nereden geldiğini ve ana kaynağını sorgulamadığımız sürece insanlığa karşı işlenen bu suça hep birlikte ortak oluyoruz demektir. Aynı bir organ mafyası gibi…
Siz, bu suçun bir parçası olmak ister misiniz?
Haberin orijinal metni:
http://www.haberaktuel.com:80/author_article_detail.php?id=1097&uniq_id=1201388446
* * *
Clearharmony'de yayınlanan tüm makaleleri kopyalayabilir ya da çıktı alabilirsiniz, fakat lütfen kaynak belirtiniz.
devamı ...