Birkaç gün önce bir kişi ile tartıştım. O anda ağzımdan çıkan lafların hepsi sinirli ve can yakan türdendi. Fakat kapıyı vurarak dışarıya çıktığım saniyede yanlış olduğumu anladım. Shifu bana bir olay ile karşılaşınca içimi arayıp diğer kişiyi daha fazla düşünmem gerektiğini öğretmişti, fakat bu defa yine Shifu’nun lafını dinleyemedim. Her ne olursa olsun kızmamam gerektiğini hatırladım. Kendi yaptığım hareketlere geri baktığımda çok pişman oldum. Yakın zamanlarda, iyice Fa’yı çalışmadım, her gün bir ton karışık işi halletmek zorundaydım ve bunun yüzünden sanki şekilsiz bir tür madde durmadan bana baskı yapıyormuş gibi hissettim. Kendi kendime kızdım, çünkü karşılaştığım sınavı iyice geçememiştim, gerçekten kendime kızdım...
Yanlış bir şey yapmıştım ve içimden kendimin yanlış olduğumu da biliyordum, fakat sadece özür dilemek istemedim. Tam o sırada yolda çok yakın bir arkadaşıma rastladım. Ona, “Eğer bir kişiye sinirlenmişsem ve içimde yanlış yaptığımı da biliyorsam, ondan özür dilememe gerek var mı?” diye sordum. Bu soruyu sorar sormaz, aslında içimden cevabın “Evet” olduğunu biliyordum.
Arkadaşım, bana doğrudan bir cevap vermek yerine bir hikâye anlattı: Daha önce sürekli sinirlenen bir kız varmış. Bir gün, kızın babası onu evin bahçesindeki bir armut ağacının önüne çağırmış ve ona bir tutam çivi vermiş ve demiş ki, “Kızım, bugünden itibaren her sinirlendiğinde, bu ağacın üstüne bir tane çivi çakacaksın.” Kız, bunun sebebini ilk önce anlamamış. Fakat babası öyle söylediği için kız da o günden itibaren yapmaya başlamış.
Birinci gün, ağaçta sekiz tane çivi çakmış. İkinci gün, yedi tane ve üçüncü gün beş tane çakmış. Gün geçtikçe, ağacın üzerine bir sürü çivi çakılmış. Bir gün kız, babasının yanına gelmiş ve “Baba, verdiğin çiviler yaklaşık bitmek üzere. Fakat ben de kendi kendimi kontrol edip sinirlenmemeye başladım ve artık herhangi bir durumda sinirlenmiyorum.” demiş. Babası gülerek demiş ki, “Çok iyi. O zaman yarından itibaren, sinirlenmeni kontrol edebildiğin her defa, ağacın üzerindeki çivilerden bir tanesini çıkartacaksın.” Kız da başını sallayarak kabul etmiş.
O günden itibaren, ağacın üzerindeki çiviler her geçen gün azalmaya başlamış. Bir gün, kız koşarak babasına gelmiş ve kendini beğenmiş bir şekilde, “Ağacın üzerindeki bütün çivileri çıkarttım.” demiş. Babası, kızı ile beraber bahçedeki armut ağacının önüne gelmiş ve ağacın üzerindeki delikleri parmağı ile işaret ederek demiş ki, “Kızım, bunun üzerindeki yaraları görüyor musun? İnsan da aynıdır. Sen bir kişiye sinirlendiğinde veya zarar verirken, o kişi acı çeker. Ondan sonra yaptığının yanlış olduğunu bilsen ve ondan özür dilersen bile, o yara daima kalır! Tabii, eğer kendinin yanlış olduğunu bilmezsen, o zaman daha da kötü olacaktır!”
Bu hikâye beni oldukça etkiledi ve kalbim derinden dokundu...
İyice düşününce, aslında bir kişi yaşam sürecinde ne kadar fazla zorluk çekerse, o kadar iyi şey biriktirir. Zorluklardan sonra sadece iki sonuç olacak: kişi karşılaştığı zorluklar karşısında aktif bir şekilde onları kendisini geliştirmek için iyi bir fırsat olarak görecek; aksi takdirde, kişi ilerlemeyerek geride kalacak ve bilerek gelişimini durduracak. Ben, bir Dafa uygulayıcısı olarak ilk sonucu tercih etmeliyim. Zorlukları aşıp kendimi yükselmeye çalışacağım.
* * *
Clearharmony'de yayınlanan tüm makaleleri kopyalayabilir ya da çıktı alabilirsiniz, fakat lütfen kaynak belirtiniz.