Yüce Fa'nın Mersinde Işıldaması

Facebook Logo LinkedIn Logo Twitter Logo Email Logo Pinterest Logo

Adım Ozan Buğdaycı. 32 yaşındayım ve 1 yıllık Falun Dafa öğrencisiyim. Tabii ki soran herkese henüz 1 yaşında olduğumu söylüyorum. Mersin'de yaşıyor ve bir Cafe-restaurant işletiyorum.

Bay Ozan Buğdaycı egzersiz yaparken


Falun Dafa ile tanışmadan önce çok mutsuzdum. Fakat çevremdeki çoğu insana göre mutsuz olmamı gerektiren herhangi somut birşey yoktu. Örneğin, eğitimli, anlayışlı ve iyi bir ailem vardı ve beni hiç bir konuda kısıtlamıyorlardı, ciddi bir maddi problem yaşadığım söylenemezdi, etrafımda beni seven arkadaşlarım ve de keyifli bir işim vardı. Fakat benim içimde etrafımdaki insanlara bir türlü ne olduğunu anlatamadığım ve hiçbir zaman dolduramadığım bir boşluk vardı. Bu çocukluğumdan beri böyleydi. Hayatı irdeleyen, bir şeyleri detaylarda arayan bir yapım vardı. İnsanlara yardım etmek benim için önemliydi, paranın ekseninde dönmüyordum ve insanlarla bir şeyler paylaşmayı, konuşmayı çok seviyor ve önemsiyordum. Aslında sürekli olarak bir arayış içerisindeydim. Bazen neden doğmuş olduğumuzu merak ederdim ve kendi kendime: "Şimdi biz doğduk, hiçbir anlamı olmayan bu mücadeleler içerisinde yaşayıp ardından da öleceğiz, öyle mi?" diye sorardım. Fakat gerçekten de çok kötü bir şekilde kaybolmuştum. Neyin doğru neyin yanlış olduğunu bilmiyordum, doğrunun göreceli bir şey olduğunu düşünüyordum. Bu yüzden de kendimle daima çelişiyordum çünkü bildiklerim doğru değildi ve doğal olarak sabit değillerdi. Fakat yine de her şeyin çok kötüye gittiğini, insanların inanılmaz bir şekilde dejenere olduğunu ve insanların yanlış yolda olduklarını görüyor ve hissediyordum. Her şey iyiymiş gibi görünmesine rağmen etrafımdaki insanların çoğunun sadece kendi çıkarlarını düşünen, gerektiği yerde birbirini ezmekten çekinmeyen, iki yüzlü davranabilen insanlardan oluştuğunu görüyordum. Ben de o insanlardan biriydim sonuçta. Kötünün belki birazcık iyisiydim. Din'e inanmazdım çünkü insanların bunu bir çıkar meselesi haline getirmiş olduğunu, dini kullandığını, bu kavramı sömürdüğünü ve bunun üzerinden fayda sağladığını açık bir şekilde görüyordum. İnsanların sabah dualar edip akşam içki masasına oturmasına veya tefecilik yapmasına anlam veremiyordum. İçimde sebebini bilmediğim kızgınlıklar, küskünlükler yaşıyor, her şeyi dışarıda ve yanlış şeylerde arıyordum.

Falun Dafa ile tanışmadan önce, spiritüel konular ile ilgili kitaplar okur ve onlardan çok etkilenirdim. Kitapçılar benim tek sığınağım gibiydi, bir kitap dükkanına girip bazen saatlerce dışarı çıkmıyordum. Bu arada son dönemlerimde çok kötü durumdaydım, her şey benim için ters gidiyordu, ailem ile ilişkilerim bozulmuş, işim tehlikeye girmişti. Uyumsuzluk sorunu yaşıyordum. Uyuyabildiğim zamanlar bir daha uyanmak bile istemiyordum. Uyumak benim için en iyi kaçıştı. Hayattan hiçbir şekilde keyif almıyordum. Yine de yaşadığım zihinsel sıkıntıları yazarak ifade edebilmem çok zor. Her şey benim için zordu.

Sonra bir gün, birkaç aydır görmediğim bir arkadaşımı gördüm. İşletmekte olduğum kafeye geldi. Sohbet ederken bana Falun Dafa'ya başladığını ve sahilde egzersizler yaptıklarını söyledi. O anda pek ilgimi çekmedi ve bu konu üzerinde fazla düşünmedim. Son yıllarda moda olan uygulamalar gibi birşey olduğunu düşünmüştüm. Böylece aradan yaklaşık 2 veya 3 ay geçti. O sabah yine çok kötü bir şekilde uyandım. Yıllardan beri vücudum sürekli ağrırdı ve kendimi daima yorgun ve huzursuz hissederdim. Ne yaparsam yapayım bundan bir türlü kurtulamazdım. Beynimin vücudumun enerjisini emen birşey olduğunu düşünürdüm. O sabah birden bire aklıma arkadaşımın bahsettiği Falun Dafa geldi. O gün günlerden Pazar'dı ve arkadaşım Pazar günü egzersizleri yaptıklarını söylemişti. Egzersizleri sabah 9.00'da yapıyorlarmış ve o anda saat sabah 8.00 idi. Hemen bir kız arkadaşımı aradım. Sahilde Falun Dafa diye birşey yapıyorlarmış, birlikte gidelim mi? diye sordum. O da "tamam" dedi fakat bir saat beklememe rağmen gelmedi. Saat 9.00 olmuş ve ben egzersizleri kaçırmıştım. Zaten egzersizlerin tam olarak nerede yapıldığını bilmiyordum. En az 1 saat aramam gerekecekti çünkü sahil şeridi kilometrelerce uzunlukta bir alandı. O sabah şöyle bir durumdaydım: Hiç param yoktu, bu yüzden de bir araca binemeyecektim ve telefonumda hiç kontör yoktu. "Acaba daha sonra mı gitsem?" diye düşündüm. Sahile indim ve orada spor yapanlara, bekçilere ve yürüyüş yapan insanlara sordum fakat kimse bilmiyordu. Ödemeli arama yapmak aklıma geldi fakat teknoloji ile aram pek iyi olmadığı için hangi numaraları çevirmem gerektiğini hatırlayamıyordum. Sonra aniden hatırladım fakat bana Falun Dafa'dan bahseden arkadaşımın telefonu kapalıydı. Ben de egzersizlerin nerede yapıldığını bildiğini düşündüğüm başka bir arkadaşımı aradım. O da, sabah erken olduğu için henüz uyuyor ve telefonunu açmıyordu. Israrla, defalarca, çaldırdım fakat açmadı. Çok sinirlendim. Amaçsızca yürümeye başladım. Neyse artık haftaya giderim diye düşünürken uyuyan arkadaşım beni aradı. Böylece egzersizlerin nerede yapıldığını zor da olsa öğrendim fakat çok geç kalmıştım çünkü en az 4 kilometre daha yürümem gerekiyordu. Eğer kız arkadaşı bir saat beklemeseydim belki yetişirdim diye düşünüyor, düşündükçe de sinirleniyordum. O anda, en azından gidip izleyeyim düşüncesiyle koşmaya başladım. Bir yandan koşuyor bir yandan da söyleniyordum. Bir tarafım geri dönmemi söylüyor diğer yanım inatla gitmemi söylüyordu. İnatla koştum. Yorulduğum zaman durup soluklanıyor biraz rahatlayınca tekrar koşuyordum. Üzerimdeki kazak ile ter içinde kalmıştım ve en sonunda kan ter içinde nihayet egzersiz alanına yetiştim. Saat 10.00'u geçiyordu fakat grup henüz egzersizlere başlamamıştı. Fazla kişi yoktu yaklaşık 15 kişi kadardı. Bana orada hemen egzersizleri öğrettiler. Sonra hep birlikte egzersizleri yaptık. Bittikten sonra havada bir berraklık, bir temizlik hissettim ve çimlerin üzerine oturdum. Sonra arkadaşımın elinde Zhuan Falun'un ingilizce versiyonunu gördüm. Kitap hakkında konuşmaya başladık. Sayfalarını karıştırmaya başladım fakat arkadaşım bana o şekilde bir şey anlamayacağımı, kitabı en baştan sistemli bir biçimde okumam gerektiğini söyledi. Fakat benim o ana kadar Dafa hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu. Master Li'nin resmine baktım ve çok genç olduğunu düşündüm. Master Li'nin sadece aydınlanmış bir kişi, bir usta olduğunu düşündüm. O akşam, hiç uyumadığım kadar rahat bir uyku uyudum ve sabah yattığım yerden bir kerede kalktım. Çok rahatsız bir yerde uyumuş olmama rağmen vücudumda inanılmaz bir dirilik hissettim. Yüzümü yıkama ihtiyacı bile hissetmeden dışarı fırladım. Çok şaşırmıştım. Ben en iyisi hemen Zhuan Falun'u okuyayım diye düşündüm ve babamın bürosuna gittim. Her gün bir konuşma okuyacaktım ve internete girip Zhuan Falun'u print etmeye başladım fakat yanlışlıkla 2. konuşmayı print etmişim. İlk konuşmayı print ederken makinanın kartuşu bitti. Ben de: "Neyse o zaman önce 2. konuşmayı okuyayım" diye düşündüm. Egzersiz alanıdaki arkadaşlarım bunu duyunca biraz çekindi ve sırayla okumam gerektiğini söylediler. Ertesi sabah çok erken uyanarak elime kitabın ilk bölümünü alıp sahile gittim. Denizin kıyısına oturarak okumaya başladım. Daha ilk baştaki "Buda Fa en derindir" cümlesini okuduğumda Falun Dafa'nın düşündüğümün çok üzerinde ve ciddi bir konu olduğunu hissettim. Fakat yine de ne olduğu konusunda tam anlamıyla bir fikrim yoktu. İlk bölümü okurken hissettiklerimi anlatmam çok zor. Hayatım boyunca sadece o anı bekliyormuşum gibi bir duyguya kapıldım. Değil bir insanın, bir Tanrının bile bugüne kadar bilmediği Yüce Fa insanlara sunulmuştu. O anda doğru ve yanlış kavramları benim için tamamen değişti. Sürekli olarak gözlerim doluyordu ve ben sırların sırlarını okuyordum. Fa'yı, varoluşun kendisini okuyordum. Ve Shifu Li bunu insanlar için ulaşılabilir kılmıştı. Sahilde spor yapan insanlara baktım ve insanların hiçbir şeyden habersiz, sadece kendi doğruları arasında nasıl kaybolmuş olduğunu kendi seviyemde anladım. Vücudumda inanılmaz bir enerji dolaşıyordu. Zihnimde anlatılamaz bir netlik vardı, vücudum tarifin ötesinde bir konfora ve hafifliğe sahipti ve o anda etrafımda olan herkese hiçbir insani değerlendirme veya duygu olmadan baktığımı hatırlıyorum. Etrafımdaki her şeyin Zhen-Shan-Ren'den oluştuğunu o anda özümsedim. O anda kendi seviyemde bir çok şeyler anladım. Dafa varoluşun ta kendisiydi. Bu Fa her türlü inancın ötesinde, sınıflandırılamayacak olan mutlak gerçeklikti. Her şeyin üstündeydi. "Her şey burada açıklanmış durumda, dünya nasıl yerinden oynamıyor? Acaba kimsenin haberi yok mu? diye düşünmüştüm. Yanımda o anda birilerinin olmasını istedim. Bunu herkes duymalıydı ve bunu duymaktan daha önemli bir şey yoktu. Hiç irdelemedim, hiç düşünmedim sadece o anda kabullendim. Ayağa kalktım, ayaklarımı hissetmiyordum. Havada yürüyormuş gibiydim. Cafe'ye gittim. Ortağım bana "Ne oldu? Neyin var?" diye sordu. Bakışlarımın ve yüz ifademin değişmiş olduğunu söyledi. Henüz ilk bölümü okumuştum. Her sabah erkenden kalkıyor ve sahile okumaya gidiyordum. 10 sayfayı okumam yaklaşık 4 veya 5 saat sürüyordu. Her bir cümlede büyük bir şok yaşıyor hücrelerimin dahi titrediğini hissediyordum. Her cümlede birazcık durmak zorunda kalıyor ve vücudumun temizlendiğini hissediyordum. Vücudumun ve kafamın içi bomboş gibiydi sadece derimi hissediyordum. O anda gerçeği öğrenmenin ne demek olduğunu deneyimliyordum. Her şey gözüme pırıl pırıl görünüyordu ve içimde inanılmaz bir huzur vardı. Kendimi çok güvende hissediyordum. Bu masallarda bile olamayacak bir şeydi. Hislerim tarifin ötesindeydi.

O günden itibaren insanlara sadece Falun Dafa'yı anlatıyorum. İlk başlarda çok heyecanlıydım. Falun Dafa hakkında olumsuz konuşanlara çok kızıyor ve sinirlerime hakim olamıyordum. Ben ve diğer arkadaşlarım Zhuan Falun'u okuduğumuz ilk günden itibaren üzerimizde büyük bir sorumluluk hissettik ve hiç vakit kaybetmeden hep beraber Mersin Falun Dafa derneğini kurduk. Kısa bir süre içinde Türkiyedeki öğrenciler olarak Master'ın yolumuzu açmasıyla bir çok tanıtım gerçekleştirdik, konferanslara katıldık, Büyükşehir Belediyesi bizim için binlerce broşür bastırdı, Meclise giderek Falun Dafa'ya karşı yapılan haksızlıkları ve zulmü anlattık, yerel televizyonlara konuştuk, Zhuan Falun'un Türkçe'ye tercümesini bitirdik ve Master'ın bir çok konuşmalarını Türkçe'ye çevirdik. Falun Dafa derneği olarak çok sayıda önemli dernek ile kaynaştık ve onların düzenlediği yerel organizasyonlarda yer aldık.

Falun Dafa kısa bir süre içinde Mersin'de sempati kazandı. Şimdi haftada 4 gün sahilde egzersizlerimizi yapıyoruz. Katılımcılar sürekli olarak artıyor. Ben yeni bir öğrenci olarak hiçbir zaman geç kaldığımızı düşünmedim. Hiç böyle şeyler düşünmedim. Fa sınırsızdır. Zamanın ve her şeyin ötesindedir. Bizler ne yaparsak yapalım Dafa'ya uygun şekilde yaparsak her şey Fa'nın sınırsız gücü doğrultusunda gelişecektir.

Ben bu süreç içerisinde bilerek veya bilmeyerek, kurtulmaya çalıştığım takıntılarımdan veya saplantılarımdan ya da insani duygularımdan kaynaklanan hatalar da yaptım. Elbette, sürekli olarak kendimi düzeltmek ve gerçek bir Dafa öğrencisi standartına ulaşmak istiyorum.

Umarım yanlış şeyler yazmamışımdır. Bunlar benim Falun Dafa ile ilk tanıştığım esnada yaşadığım ve hissettiğim şeyler.

Master Li Hongzhi'ye olan saygım ve sevgim ile ilgili olarak da bir şeyler yazmak isterdim ama bunun için kelimelerin yeterli olabileceğini sanmıyorum.

* * *

Facebook Logo LinkedIn Logo Twitter Logo Email Logo Pinterest Logo

Clearharmony'de yayınlanan tüm makaleleri kopyalayabilir ya da çıktı alabilirsiniz, fakat lütfen kaynak belirtiniz.