Duygusallık bir tür maddedir. Bu konuda ben kişisel bir deneyime ve kişisel anlayışa sahibim. On yılı aşan bir kendimi geliştirme sürecinin ardından, diğer boyutlarda birkaç sefer Falun görmemin dışında, diğer boyutlarda hiçbir şey görmedim. Ama gerçekten duygusallığın özel bir madde olduğuna inanıyorum. Onu her zaman bir kişinin vücudunun etrafında uçuşan pembemsi bir sis olarak tasavvur ettim. Ama bence insanları ayartmak konusunda gerçekten çok güçlü bir etkiye sahip. Bir süre önce bir uygulayıcı arkadaşım tarafından yazılmış ve rüyasında duyguyu pembemsi bir su olarak gördüğüne dair bir makale okudum. Bu makale benim duygunun rengi hakkındaki izlenimimin bir kurgu olmadığını onaylıyordu. Başka bir tipte insan vücudu içinde var olan beyaz tozsu bir maddeye benzemektedir. Bu insanların arzularını harekete geçiren beyaz bir toz. Bir uygulayıcı olarak ben bunu beyaz eroin tozu ile ilişkilendirdim.
Bir keresinde şehvete olan takıntımın test edildiği bir rüyamda, birden ortaya çıkan şehvet dolu bir arzunun tam ortasında net bir düşünce ortaya çıktı - o bir madde ve ben değilim. Bu düşünce ortaya çıkar çıkmaz bir vınlama hissettim ve beyaz tozsu madde ayağımın altından hızla dışarı fırladı ve çok rahatladığımı hissettim. Sonra uyandım ve bunun benim üzerime kötü maddeler gönderen diğer boyutlardaki bir şeytan olduğunu anladım. Ama mazeretleri ne olursa olsun bu yaptığı alçakça bir şeydi.
Duygusallığın ne olduğunu tam anlamıyla anlayıp, onun tam olarak ne olduğunu görmeye çalıştığımda ve acılı ve kararlı xiulian uygulamam sırasında ondan kurtulmaya çalıştığım süre içerisinde, kendimi bir adım yükseltebildiğim her seferde, bu duygusallık denen beyaz ve pembe maddenin karmaşasından ve rahatsızlığından, yine her seferinde bir tabakasından olmak üzere kurtulmakta olduğumu hissettim. Hissettiğim şey son derece şiddetli bir acıydı ama yine de şaşırtıcıydı. Sonsuzmuş gibi görünen xiulian uygulamam boyunca, bu madde tarafından bastırılmaktan neredeyse kendimi kurtardığımı ve artık beni “kontrol” edemeyeceğini gerçekten hissettiğimde bu dünyaya bakışımda aynı zamanda değişti. Bunu anlatmak kolay değil ama ben bu dünyadaki insanlara bir çocukmuşum gibi baktığımı gördüm -artık bir erkek ve bir kadın arasında fark yoktu– daha bilgeceydi. Duygusallığın ağından kurtulduğumda gerçekten sıradan bir insan olmadığımı fark ettim. Bu dünyevi yaşam içinde duygusallık için yaşayıp ölen insanlara baktığımda, bu tıpkı göklere yükselen ve aşağıdaki suyun içindeki balıklara bakan bir kuşun bakışı gibiydi. Suyun içinde mutlu bir şekilde dolanan balık suyun yumuşak ve sıcacık olduğunu ve kendisinin özgür ve tatmin içinde olduğunu hissedebilirdi ama kuş ona nasıl bakardı? Zavallı balık! Ne kadar sınırlanmış ve ne kadar acınacak durumda; suyun dışında asla hayatta kalamazlar.
Eski zamanlardan beri, Çin yazını insanlar arasındaki ve bir erkek ve kadın arasındaki uyumu “her şeyin yolunda olduğu” olarak tanımladılar. İnsanlar bu konuda kendilerini tatmin içinde ve coşkulu hissettiler. Ama ben kendimi duygusallığın boyunduruğundan kurtardıktan sonra biraz şok olmuş hissettim. Aslında Tanrılar yazılanlarda bize bunu anlattılar –Duygusallık nedir? Bu balık ile su arasındaki ilişkidir. Kim balığın suda yaşamak zorunda olduğunu bilmez? Ama bu durum ne kadar acılı ve hapsedicidir! Buna rağmen duygusallığa batmış olan kişilerin bir balık kadar monoton ve acı içinde olduğuna kim aydınlanabilir?
Bu konuda kötüleştiğim zamanlar oldu. Düşüncelerim engellemelere maruz kaldı. Bunların ardından kendimi çok kötü hissettim. Depresif ve kasvetli durumumda düşmüş olmanın verdiği korkunun farkına vardım. Bu ıslanmış kanatları olan yaralı bir kuş gibi olmaktı; tekrar havalanabilmek için çok fazla efor gerekiyordu. Ama her şeye rağmen ben bir kuştum ve bir balığa dönmemiştim ve bu da beni rahatlatıyordu. Shifu şöyle demişti: “Gerçeği söylemek gerekirse, siz artık sıradan insanlardan biri değilsiniz, hatta geriye dönüş bile yapamazsınız, gerçekten yapamazsınız. Sizin ve sıradan insanların arasındaki fark oldukça açıldı.” (Asya- Pasifik Öğrencileri Toplantısında Fa’nın Öğretilmesi) Bazen şeytan bizim açıklarımızı ortaya çıkardığında ve biz savunmamızı düşürdüğümüzde zulmünü şiddetlendirdiğinde tökezleyebiliriz. Bu yüzden her zaman temiz ve net bir zihni korumak önemlidir ve bu da ne olursa olsun düşüncelerimizi Dafa’dan ayırmamamız gerektiği anlamına gelir. Eğer bir kişi sadece Fa’yı çalışırda kendini Fa doğrultusunda geliştirmezse bunun yararı nedir?
İlahi bir varlık olmak için bütün takıntılarımızı yok etmemiz gerekse de, benim söylemek istediğim erkek ve kadın arasındaki duygusallık ve şehvet takıntısının gerçekten üstesinden geldiğimde o ilahi durumu ve muhteşem düzeyi kişisel olarak deneyimlemiş olduğumdur. Bunun ardından doğru düşünceler gönderdiğimde ve olağanüstü yetenekleri kullandığımda hissetmiş olduğum şey huzur ve zihnin ve bedenin birleşmesinden gelen kendine güvendi. Şehvete olan takıntıyı yok etmek bir uygulayıcı için ilk ve en önemli testtir. Bu bir Tanrı ile bir insanı ayıran çizgidir. Antik zamanlardan beri var olan bütün xiulian uygulamaları bu konuya aynı şekilde bakmıştır. Peki, biz neden hala duygusallığın içinde tuzağa düşüp onun tarafından zarar görmek isteyelim?
Yaklaşık bir yıl önce, bir rüyada, bir polisin iki erkek uygulayıcıyı tutuklayarak bir arabaya bindirdiğini gördüm. Ona doğru yaklaştım ve şöyle dedim: ”Neden insanları böyle sebepsiz yere tutukluyorsun?” Polis beni şaşırtarak elindeki çantayı gösterdi ve kendine güvenir bir şekilde şunları söyledi:” Bu konu ile ilgili olarak,” dedi ve uygulayıcıların birini göstererek çantanın onun üzerinde bulunduğunu ima etti ve ben bir şey söyleyemeden şöyle devam etti: ”Bunun ne olduğunu biliyor musun? Bir çanta dolusu prezervatif.” Donmuştum. Kendimi toparlayıp bir şey söylemeye çalıştım ama söyleyemeden uyandım. Bu kesinlikle bana ipucu veren bir rüyaydı. Ama ben her nasılsa şaşkına dönmüştüm. Neden böyle bir ima ile karşılaşmıştım. O zaman bu konu hakkında oldukça iyiydim. Bunu bir makaleye uygulayıcı arkadaşlara bir hatırlatma olarak koymak aklıma geldi. Ama insani takıntım yüzünden, böyle bir rüya hakkında yazmak konusunda utandım. O zaman buna aydınlanmadım, ama şimdi anlıyorum ki Shifu bu konu hakkında bir makale yazmamı istemişti. Kendini duygusallığa kaptıran ve şeytanın açıklarından faydalanmalarına izin veren o uygulayıcılar için üzülüyorum. Tıpkı şu deyişte söylendiği gibi: Tufan ejderhası bir gölde bulunmaz, ama bir kere sığ sulara düşerse, bir karides bile onunla alay eder.
Geçen gün rüyamda yine biri bana bir kalem verdi. Bundan önce zihnimi bu konuda ayarlamaya çalışıyordum çünkü iyi bir durumda değildim ve bizden beklenen standartların sona yaklaştıkça daha yüksek olduğunu hissediyordum. Küçücük insani bir takıntının ortaya çıkması şeytan tarafından kullanılabilir. Ama ben bezdirici düşüncelerin çalkantılı dalgalarının aslında ben olmadığımı bilebiliyordum ve daha fazla kendimi kötü ve kafası karışık hissetmiyordum. Kendi gerçek benliğimin bir tek düşüncesini koruduğumda bu düşünceler karşısında eğleniyordum. Kısa süre içinde her şey sakin ve barışçıl bir hale geldi. Bana bir kalem verilmesinin, benim bu konu hakkında yazmam için Shifu tarafından verilen bir ima olduğuna aydınlandım.
Hepimiz biliyoruz ki üçlü diyar Fa-düzeltmesi için yaratıldı. Üç diyar ile kozmosta bulunan diğer bütün boyutlar arasındaki fark burada “duygusallığın bulunmasıdır.” Bütün duygusallıklar arasında, en fazla başa problem getirenin bir erkek ve bir kadın arasındaki duygusallık ve şehvet olduğunu fark ettim. Burada asıl bahsettiğim konuda budur. Onların her seferinde bir tabakasını yok edişimde onlardan kurtulmanın son derece zorlu ve acı verici olduğunu gördüm ve sık sık şöyle düşündüm: “Neden ilahi varlıklar bu duygusallığı ve şehveti yarattı?” Bazen ondan kurtulduğumu düşündüm fakat bu rüyadan uyandığımda hala onun tarafından sarmalandığımı gördüm. Bunun sebebi o zaman duygusallığımın çok güçlü olmasıydı. Ama şimdi birçok uygulayıcının da aynı zorluklara sahip olduklarını görüyorum.
Neden ilahi varlıklar insanların bu şekilde yaşamalarını ayarladılar? Bu gelecek nesillerin devamlılığını sağlamak için mi? Tabii ki bu ana sebeptir. Ama ben eğer tanrılar bunu isterlerse, çocukların çiçeklerden veya ağaçlardaki meyvelerden meydana gelebileceklerini hissediyorum. Xiulian uygulamaya başlamadan önce, böyle acayip düşüncelere dalardım ama şimdi bu düşüncelerin o kadar da acayip olmadıklarını hissediyorum. Aslında, yaşamın devamlılığını farklı bir şekilde sağlamak bu boyutun yanılsama içinde yaşama gerekliliğine ters düşmez. Ama tanrılar bunu bu şekilde ayarlamamıştır. İnsanların bu şekilde davranarak çoğalmasını ayarlamışlardır ve insanların coşku ve aşka sahip olmalarını sağlamışlardır. Bu tanrıların insanlara karşı iyiliğinden dolayı mıdır? Hayır. Tersine, bu insanlar için bir cezalandırmadır. İnsanlar çok fazla günaha sahiptir, bu yüzden insanlar bu seviyeye düştükten sonra geri yukarı dönmek o kadar kolay değildir.
Duygusallık maddesi çok yüksek bir yoğunluğa sahip. Bu madde insan hücrelerine nüfuz ettiği için, onun içine batmış olan bir insan kendini ondan kurtaramayacaktır. İki kişi birbirlerine çekildiklerinde, insanlar onların arasında bir elektrik veya manyetizma olduğunu söylerler. Belki vardır. Ama Shifu bize Dafa egzersizlerini yaparken yaratılan alanın manyetik bir alan veya elektriksel bir alan olmadığını söylemiştir. “Bir şeytan bir ayak uzunluğunda iken bir Tao bir metre uzunluğundadır.” Duygusallığı anlatmak için kullanılan sözcükler, duygusallığın uzun kordonunun insanları sıkıca birbirine bağladığını göstermek için, sıklıkla uzun kordonlarla ilişkilendirilir, tıpkı sürekli, birbirine dolanmış, bağlı, ayrılamayan, birbirine bağlı, bir arada tutan, kader, vs. Bu sözcüklerle her türde büyüleyici aşk hikâyesi ortaya çıkmış ve insanlığın uzun tarih sürecinde sayısız aşk hikâyesi sahnelenmiştir. Ama onun özünü görebilen bir uygulayıcı için, o gerçekten hiçbir şeydir, çünkü biz duygusallığın bizim asıl doğamıza ait olmadığını biliyoruz. O, biz üçlü diyara indiğimizde bizim üstümüze konulmuş giysi ve bağdaştırıcı tabakalardır. Bir kere onun aslını gördüğümüz zaman, özellikle bizim gerçek, asıl doğamızın bir parçası olmadığını açıkça ayırt edebildiğimiz zaman, onu bilgeliğimizin kılıcı ile kökünden kesebiliriz. Duygusallık bize o zaman ne yapabilir ki?
İnsanlar çoğu zaman duygusallığı kader ile ilişkilendirir. Bu konuda benim düşüncem, konu kader ve duygusallığa geldiğinde insanların sadece ümitsizce iç çekmekten başka yapabilecek bir şeylerinin olmadığıdır çünkü onlar kader ve geri ödeme prensiplerini anlamazlar. Bir uygulayıcı olmadan önce, benim bir kız arkadaşımın evliliği sevmediği bir kişiyle evlenmenin bir örneğiydi ve sevdiği kişi ile herhangi bir kader ilişkisine de sahip değildi. Düğün gününde, gözlerindeki yaşları gördüm ve kalbindeki hıçkırıkları hissettim. Böyle bir olay için dramatik bir paradokstu. Bu tür durumları birden fazla görmemin ardından, yaşam bende hep acı ve üzüntü duyguları bırakır olmuştu. Ama uygulamam başladıktan sonra, bunların arkasındaki bütün sebepleri anladım.
Aslında, insanların kaderlerini ayarlayan yüksek yaşamlar için, bir kişinin diğer insana duyduğu aşk en önemli şey değildir. Gerçekten önemli olan şey geçmişten kalan bir borçları olup olmadığıdır. Eğer varsa, o zaman bu borcun ödenmesi aşktan önce gelir. Bir yaşam veya duygusallık borcu olan pek çok kişi sıklıkla borcunu geri ödemek için alacaklının eşi olarak ayarlanır. Birçok uygulayıcı bu konuda makaleler yazmıştır. Bunu göremeyen sıradan insanlar kendilerinin kader tarafından tuzağa düşürüldüklerini hissedeceklerdir ve duygusallık konusunda ümitsiz olacaklardır. Ama bir kişi gerçekten bunun ne olduğunu görebilirse, aslında dünyadaki duygusallık anlamsız değil midir? İnsanlar hiçbir zaman durumları belirlemek gibi bir durumda olamayacaklardır. Aslında insanların evliliğe ait hissettikleri saadet bir kişinin kısa yaşamında hissettiği geçici bir anlık bir mutluluktur. Antik dönemlerdeki bir uygulayıcının şarkısı ile bunu anlatmaya çalışayım:
Ün ve kazanç için hırs ve mücadeleye boğulmuş dünya
Bir keşişin yırtık pırtık giysiler ile dolanması ile kıyaslanamaz.
Kafeslenmiş bir tavuk iyi beslenir ama kaynayan tencere pek yakında
Vahşi bir kazın ise yemi yokken bütün dünya onun
Zenginlik ve ün en fazla yüz yıl sürer;
Re-enkarnasyon ise cennetin prensibi ve değişimler dalgalar halinde gelirler
Size en kısa zamanda xiulain uygulamanızı tavsiye ederim
Bir kere kaybolduğunuzda, onu milyonlarca yıl tekrar elde edemeyebilirsiniz.
Sadece Dafa ile kurduğunuz kutsal ilişki saadet doludur ve kucaklanmaya değerdir. Sadece Dafa xiulian uygulamasında kararlı bir şekilde ilerlersek tamamlanmaya ulaşabilir ve Shifu ile eve gidersek, sayısız geçmiş yaşamlarımızdan kaynaklanan her türlü önceden belirlenmiş ilişkilere sahip sayısız yaşamların beklentilerini karşılayabilir ve onları tedirginliklerinden kurtarabiliriz. Duygusallık ve önceden belirlenmiş ilişkiler birer rüya gibi. Sadece Dafa’nın iyilikseverliği gerçektir.
Yukarıda yazılanlar benim anlayışımdır. Eğer yanlış bir şey varsa lütfen düzeliniz.
Çince metin: http://www.minghui.org/mh/articles/2007/4/5/152172.html
İngilizce metin: http://www.clearwisdom.net/emh/articles/2007/5/9/85398.html
* * *
Clearharmony'de yayınlanan tüm makaleleri kopyalayabilir ya da çıktı alabilirsiniz, fakat lütfen kaynak belirtiniz.