Bugün bir uygulayıcının bencillik hakkında okuduğum yorumundan çok etkilendim ve bencillik hakkında kendi düşüncelerimi de paylaşmak istedim.
Bencillik -eski evrenin en temel özelliğidir. Yüksek seviyelerden düşerken, bizde bencillik her bir dönem daha da çoğalıyor ve de büyüyordu. Hem bencillik alanı hem “kendim için” dediğimiz düşünce de aynı şekilde gittikçe daha da genişliyordu. Hislerden çıkan her şeyin de bencillikle bağı var. Shifu Zhuan Falun kitabında şöyle söylemişti:
“İnsanoğlu duygulara sahip olduğundan sıradan insanlar onlar için yaşar. Kızmak bir duygudur, mutlu olmak, aşk veya kin, bir şeyi yapmaktan keyif alıyor olmak veya bir başka şeyi yapmaktan hoşlanmamak, kimin iyi veya kötü olduğunu yargılamak, hobilere sahip olmak veya hoşlanmadığın şeylerin olması da öyle. Bunların tamamı duygulardır.” (Altıncı Konuşma’dan)
O zaman şöyle bir düşünelim, bu hisleri yaratan ana neden nedir? Bu bizim bencil kalbimizden çıkmıyor mu? Biz sevindiğimiz veya kızdığımız zaman, bizi bu duruma sıradan insanlar, olaylar ya da üst düzey alanın bazı faktörleri getiriyor. O yüzden bu faktörler bizim moralimizi harekete geçiriyor, iyi ya da kötü yönde değişmesini sağlıyor, yani bu durumda biz hislerimize göre hareket etmiş oluyoruz. Bu yüzden hisler bencilikten çıkan şekillerdir. Önceden bencillik hakkında her zaman kendi bencilliğimden bakarak konuşurdum ve tamamen Fa prensipleri açısından bakmamışım. Her zaman kendime hisler üzerinden bakardım.
Aslında, biz bir şeyle karşılaştığımızda, bir şey gördüğümüzde, duyduğumuzda, bunun hepsi doğrudan hislerimizle bağlıdır. Mesela, ben bir uygulayıcıyla bir konuyu konuşurken, aramızda tartışmaya götüren bir anlaşmazlık çıktı, üst düzeyde belki de bunu rekabet ve kavgaya olan büyük takıntı olarak görebiliriz, ama aslında bunun başında “bencillik” vardı. Birinin düşüncelerine katılmak istemiyorsan ve aynı zamanda onun senin düşüncelerine katılmasını istiyorsan, o zaman gerçekte sen kendi düşüncelerini, kendi çıkarını korumak istiyorsun, yani ana önem kendine ayırıyorsun. Bu, insani tarafının ortaya çıkmasıdır. Bunun gibi bir durumda bencilliğin gösterişini saklamak için çok çeşitli unsurlar çıkıyor ve bu şekilde kendi çıkarı gerçekleşiyor. Bencilliğin merkezinde bir tip koruma kaplaması vardır. Ona dokunduğunda, kendisini etkileyen başka takıntılar da görünür. Eğer duruma hisler de bağlıysa, bu tam insanın temel özü -bencilliktir.
2002 Philadelphia Fa Konferansında Shifu;
“Eğer bir fikriniz varsa, çok güzel, onunla geldiniz, Fa'ya karşı sorumlu oluyorsunuz ve fikrinizin benimsenmiş olup olmaması veya yaklaşımınızın kullanılıp kullanılmamış olması önemli değildir. Eğer diğer kişinin fikri aynı etkiye ulaşabiliyorsa ve siz de kendi fikrinize saplantılı değilseniz, ve ondan ziyade onunla birlikte hareket ediyorsanız, o zaman kendi yaklaşımınızı ister paylaşmış olun ister olmayın, tanrılar bunun tamamını görür ve şöyle düşünürler: "Bakın, takıntılı değil, ve oldukça toleranslı ve de geniş fikirli olabiliyor." dedi.
Hoşgörü, merhametin göstergesidir. Ama o lütufkârlığa ulaşmanın yolu sıradan insan takıntılarından kurtulmaktır, gerçekten kendi BEN’ini gidermek, insan kalbini, kendine düşkünlüğü, yani “bencilliği” yok etmektir.
Sorunlara başkalarının bakış açısından da bakmayı ve düşünmeyi bilmek, sorunu görmek ve sorun hakkında konuşmak, gerçekten Fa açısından bakmak ve başkalarına merhametle davranmak. Shifu bize dedi ki, “'Yok’ olmayınca, bir insanın kalbidir ve insanın kalbi varken, merhamet değildir.” (“2004 Batı Amerika Fa Konferansında Fa'nın Öğretilmesi”). [Tercümanın notu: Çince “merhamet” kelimesi “yok” ve “kalp” anlamına gelen iki parçadan oluşur, anlamı “insanın kalbi yokken”] Bu yüzden, insani zihni (kalbi) bırakabildiğimiz zaman, gerçek merhamet doğar.
Çince metin: http://minghui.ca/mh/articles/2005/3/29/98247.html
* * *
Clearharmony'de yayınlanan tüm makaleleri kopyalayabilir ya da çıktı alabilirsiniz, fakat lütfen kaynak belirtiniz.