Affetmeyi Öğrenmek

Geçmiş hayatlarının birinde Ming Hanedanlığının ilk başbakanı olduğunu öğrenen bir Amerikalı tanıyorum. Çok mutlu birisiydi. Aynı zamanda geleneksel Çin kültürünü oldukça takdir ediyordu.

Yakın zaman içinde onun bir arkadaşından telefon aldım ve telefondaki kişi o adamın fiziksel olarak kendisini kötü hissettiğini ve duygusal durumunun da çok kötü olduğunu söyledi. Ve mümkün oldukça acil bir şekilde benimle görüşmek istediğini iletti.

Müşterilerimle olan tüm randevularımı iptal ettim ve onu ziyaret etmek için New Jersey’e evine gittim. Tercümanım ve ben kendisiyle buluştuğumuzda çok kötü bir haldeydi. Yüzü kıpkırmızıydı, soluk soluğa nefes alıyor, yürürken nefes darlığı çekiyor ve elleri sürekli titriyordu.

Bana tansiyonunun çok yüksek olduğunu söyledi. Ağır şeker hastasıydı ve bu hastalığından dolayı kan şekeri ölçülemez durumdaydı. Eski eşinin neden ona o kadar çok ağır travmalar yaşattığını ve annesiyle babasının da onu görmezden gelip ihmal ettiklerini anlayamıyordu. Başkalarıyla yaşadığı bu tür karışık ilişkilerin nedenini anlayabilmek için sorunlarından dolayı derin hipnoz durumuna girmek ve bu şekilde üzerindeki stresi atmak istedi.

Onu teselli ettim ve hipnoz seansına başlamadan önce rahatlaması için banyo yapmasını önerdim.

Hipnoz durumuna gerçekten de hızlı girdi ve XII. yüzyıldaki İngiltere’ye gitti. Bir prensti ve bir ağabeyi ve erkek kardeşi vardı. Fakat ona bir papaz bakıyordu ve sarayda değil uzaktaki bir kaledeydi. O papaz onu çok seviyor, sempati duyuyor ve İngiltere ve Avrupa’daki bir kiliseden diğer kiliseye yaptığı ziyaretleri sırasında hep yanında götürüyordu. Fakat gerçek ailesinin ona bakmadığı için de aynı zamanda derinden üzülüyordu. Anne babası doğduğunda onu bırakmışlardı. Bir asilzade olarak anılma onura bile sahip değildi. Bunun sonucu olarak sürekli depresyon içinde büyüdü. Akrabalarına karşı içinde sürekli nefret barındırıyordu ve sarayın yanından geçerken bile içeri giremiyordu. Neden doğduğunu anlayamıyordu ve hayata hiçbir zaman pozitif bir tutum ile bakamıyordu, sürekli umutsuzca istenmediği duygusuyla yaşıyordu.

O hayatında onun tek tesellisi çok iyi eğitimli koruyucusu papazdı. İkisinin arasında çok yakın ve açık bir ilişki vardı. Prensin yalnızlıkla dolu ve umutsuz hayatını koruyucusu manevi yönden geliştirmeye yönlendiriyordu. Bu şekilde, prens büyüdüğünde bir rahip ve aynı zamanda astronom oldu.

O hayattaki koruyucusu papaz ise -bu hayattaki erkek kardeşiydi. O bir general ve askeri strateji, sanat, tarih ve edebiyat gibi farklı alanlarda çok şey başarmış biri. Ayrıca ikisi birbirine çok yakınlar ve kardeşi oldu olalı onun maddi ve manevi gereksinimlerine hep destek olmuş.

O hayatta kendi oğlunun varlığını göz ardı eden Kral ise gene bu hayattaki babasıydı. Bu hayatta da babası onu kırsal bir bölgede yaşayan babaannesi ve dedesine bakmaları için göndermişti. Babası tarafından terk edilme ve dışlanma kalbinin derinliklerinde yaralar bırakmıştı. Hayatında hiç baba sevgisi görmemiş, bu nedenle babasını asla affedememişti.

Hipnoz sırasında ben ona şöyle söyledim: “Babanızı affetmeyi ve hoşgörülü olmayı öğrenmelisiniz, çünkü her bir yaşam bizim için hayatta yeni bir şeyler öğrenme fırsatıdır. Sadece zihniniz olgunlaştığı zaman, siz daha da anlamlı bir hayat yaşayabilirisiniz. Bir hayatınızdan diğer hayatınıza sürekli yanınızda taşıdığınız o intikam, sizi sınırlar ve sonsuz bir kısır döngü içinde kalmanızı sağlar.”

O aynı zamanda geçmiş hayatından gelen eşiyle olan karmik ilişkisini de öğrendi. Roma İmparatorluğu döneminde ikisi bir birine rakip iki farklı partideydiler ve politik düşmanlardı. İlişkileri güvensizlik, kıskançlık ve birbirlerine iftiralarla doluydu. İkisi de çok acı çekiyorlardı. Bu hayatta ise ikisi karı koca oldular ve geçmiş hayattaki yaşananların aynısı bu hayatta da devam etti: karşılıklı suçlamalar ve kınamalar bitmek bilmiyordu. Bir hayattan diğer hayata karmik borçlar ve intikam arzuları devredilip duruyordu.

Başka bir ilginç şeyde, onun kötü sağlık durumunun nedenini öğrendik. Onun geni İngiltere Kraliyet soyundan geliyordu. Zenginliğe ve çok şeye ulaşabilir, güce hâkim olduğundan dolayı, hayatının, zenginliğinin, zamanın ve sağlığın değerinin ne olduğunu bilmezdi. Eğlencesine çok düşkün, çok gezen, eşcinsel ve aynı zamanda çapkındı. Değerli zamanı ve hayatını ne kadar çok israf ediyordu!

Bu zamanda çok kötü bir sağlık durumuna sahip olmasının ana nedeniydi –bir önceki hayatında ahlaksız bir yaşam tarzı sürdürmesiydi. Hipnoz seansı sırasında hayatına değer vermediği için, değerli zamanını ve zenginliğini boşa harcadığı için çok pişmanlık duyuyordu. Bu yaptıklarından dolayı hayati dersi anlayamadığı ve bu nedenle ruhunun olgunlaşamadığı için çok pişmanlık duyuyordu. Hayatta sürekli iyi şeyler öğrenmek ruhun yükselmesini sağlar. Ve bu da hayatın anlamıdır!

Hipnoz seansının sonuna doğru, babasına ve eşine karşı çok büyük bir nefret beslediğinin farkına vardı. Onun beslediği bu büyük öfke ve nefret duygusal acılarının nedeni oldu. Geçmiş hayatıyla ilgili çok fazla gerçeği öğrendikten sonra, akrabalarını affetmesi ve sevmesi gerektiğine karar verdi. Karmik tuzaklardan kurtulabildi ve ruhsal yönden yükseldi. Kalbinde kızgınlık, adaletsizlik ve nefret duygusu hiç kalmadı, bütün bunların yerini anlayış, sevgi ve sakinlik aldı ve aniden bilgelik kapısının önünde geniş bir şekilde açıldı.

Hipnoz seansı sonrasında fiziksel bedeninde gözle görünür önemli değişikliler meydana geldi: tansiyonu normale döndü, kanındaki şeker oranı düştü. Yüzünden sakinlik ve huzur yayılıyordu ve kendisini daha enerjik hissediyordu. O arkadaşına şöyle dedi: “Bu hipnozun gücü inanılmaz bir şey. Ben rahatladım ve sakinliğe kavuştum. Ayrıca sevmek, affetmek ve hoşgörülü olmanın ne olduğunu öğrendim. Vücudumda büyük değişiklikler hissediyorum.”

Çince metin: http://www.zhengjian.org/zj/articles/2007/8/10/47701.html
İngilizce metin: http://www.pureinsight.org/node/4803