Shifu, Zhuan Falun kitabının “Farklı Seviyelerde Fa Farklıdır” bölümünde şöyle söyledi, “Sakyamuni Bodhi ağacının altında aydınlandığı anda hemen Rulay seviyesine ulaşmamıştı. O, 49 yıl boyunca Dharma'yı öğretirken, aynı zamanda da sürekli olarak kendisini geliştiriyordu. Ne zaman bir üst seviyeye geçse geriye dönüp bakıyor ve Dharma hakkında öğretmiş olduğu herşeyin yanlış olduğunu farkediyordu. Yeniden ilerleme kaydettiğinde, öğretmiş olduğu Dharma'nın yanlış olduğunu tekrar keşfediyordu. Seviyesi tekrar yükseldiğinde, daha yeni öğretmiş olduğu Dharma'nın yine doğru olmadığının farkına varıyordu. 49 yıl boyunca böyle sürekli bir şekilde gelişim gösterdi. Daha yüksek bir seviyeye ulaştığında, geçmişte öğretmiş olduğu Dharma'nın, kendisinin o seviyedeki çok düşük seviyeli bir anlayışından ibaret olduğunu keşfediyordu. Aynı zamanda her bir seviyedeki Dharma'nın daima Dharma'nın o seviyedeki tezahürü olduğunu, bütün seviyelerde Dharma'nın var olduğunu ve onların hiçbirinin evrenin mutlak gerçekliği olmadığını keşfetti. Yüksek seviyelerdeki Dharma, evrenin temel karakteristiğine, daha düşük seviyelerdeki Dharma'dan daha yakındır. Bu yüzden Sakyamuni: ‘Hiçbir Dharma mutlak değildir’ demiştir.”
Bir gün bu paragraftaki Fa’yı çalışırken birden şöyle bir şey kavradım: Evrenin içerisinde sayısız boyutlar var ve bir üst seviyedeki varlıklar kendilerinden bir kat düşük seviyedeki her şeyin yanlış olduğunu görseler bile, bütün boyutların hepsi var olmakta. Bir üst seviyedeki varlıklar ve kendilerinden bir kat düşük seviyedeki varlıklar ile kimin kavradıklarının evrenin karakteristik özelliklerine göre daha yakın olduğunu tartışmazlar, ne de bir kat düşük seviyedeki varlıkları anlayışlarının kendileriyle mutlaka aynı olması konusunda zorlamazlar, üstelik kendilerinden bir kat düşük seviyedeki varlıkların yanlış anlayışlarına kızgınlık veya rahatsızlık duymaları daha da imkânsızdır. İşte bu başkalarına bağışlayıcı ve hoşgörülü olmaktır! Yani başkalarıyla ne yarışmak ne de rekabet etmemek!
Uzun zamandır yarış ve rekabet takıntısından çoktan vazgeçtiğimi düşünüyordum, eğer hala varsa bile de o kadar şiddetli olmadığına inanıyordum. Fakat şimdi yeni yeni anladım ki, tam olarak çok şiddetli bir yarış ve rekabet takıntısına sahip olduğumdan dolayı, çevremde o kadar fazla çelişki ve anlaşılmazlık bulunmakta ve bazıları bugüne kadar hala çözülemedi.
Uygulayıcı arkadaşlarımla paylaşırken, onların bazı konularda doğru olmadıklarını fark ettiğimde, hep aniden şikâyet tavrıyla onları işaret ediyordum. Yüzeysel olarak “Arkadaşıma yardım ediyordum”, oysa aslında kendimi onaylamaya çalışıyordum. Kavrayışımın doğru olduğunu düşünürken, mutlaka uygulayıcı arkadaşlarımı kimin doğru kimin yanlış olduğu konusunda ikna ediyordum. Eğer karşımdaki kişi düşüncemi kabul etmese çok sinirleniyordum.
Şimdi kavradım ki, benim kavrayışım mutlak bir Hakikat değildir, o ancak benim seviyemde anlayabildiğim bir şey ve daha yüksek seviyelerde mutlaka farklı bir anlama sahiptir. Bu kirli yarış ve rekabet takıntımı bulduktan sonra, uygulayıcı arkadaşlarım herhangi bir düşüncemi kabul etmediklerinde bile eskisi gibi bir daha sinirlenmedim ve hakikaten “merhametle işaret etmek ve düzeltmek” durumunun güzelliğini ve mükemmelliğini hissettim.
Bir uygulayıcı arkadaşım var ve uygulamadan önce bir işyerinde liderdi. Bu uygulayıcı grup olarak bir şeyler yaptığımızda, hep bir lider olarak hareket ederdi. Grup olarak Fa’yı çalışma esnasında sürekli olarak kendi hislerini ve kavrayışlarını ifade etmeyi seviyor, bir şey söylerken hep ayrıntlı olarak izah edip, vurgulardı. Bir gün ben onun sorunlarını işaret ederken, arkadaşım çok sinirlendi ve mazeret ileri sürmeye çalıştı. Arkadaşının takıntısını gördüm ve çok rahatsız oldum ve içimde sürekli olarak onun eksikliğinin nasıl değiştirileceğini düşünüyordum.
O dönemde, Fa’yı çalışıp, egzersizleri yaparken çoğu zaman sakinleşemiyordum, kafam “neden bu konuda gelişmiyor, daha önce nasıl bir lider oldu, baksana kendi içine bakmayı bile bilmiyor” gibi düşünceler ile sürekli alt üst oluyordu. Daha sonra, uygulayıcı arkadaşıma karşı herhangi bir şikâyet düşüncemin olmaması gerektiğini kavradım ve bu takıntımı da yok ettim. Fakat zihnim hala sakinleşmemişti, ta ki yarış ve rekabet düşüncemi bulduktan sonra, kafamdaki soru işareti ancak gerçekten çözüldü.
Geçmişte hep kayınvalidem ve kocamdan şikaret ederdim, çünkü ikisi de dağınık ve üstüne başına dikkat etmiyorlardı. Bir uygulayıcı olarak sürekli olarak başkaları hakkında şikâyet etmemem gerektiğini biliyordum, fakat bu şikâyet düşüncemden bir türlü vazgeçmeyi beceremedim. Aslında bu da yarış ve rekabet takıntısı değil midir? Temiz tutmak bana göre doğru bir şey iken, başkalarından da benim gibi temiz olmalarını istiyorum ve istediğim standarda ulaşmazlarsa hemen onlara sinirleniyordum. Kendi düşüncemi başkalarına zorla doldurmaya çalıştım. Aslında aşırı temizlikte bir takıntıdır. Örneğin, gün içinde bütün evi a’dan z’ye bir defa komple temizlemezsem, içimden mutlaka rahatsız oluyorum. Bu, azimli bir Dafa uygulayıcısının olması gereken bir durum mudur? Neden her gün sakin bir zihinle Fa’yı çalışıp çalışmadığıma, her gün egzersizleri yapıp yapmadığıma, her gün tam zamanında Doğru Düşünceler Yollayıp yollamadığıma ve her gün gerçeği açıklayarak insanları kurtarıp kurtarmadığıma bakmıyordum?
Bunları kavradıktan sonra, kocam ile konuşurken sözlerim ve tavırlarım yumuşaya başladı ve kayınvalidem de odasını toparlamazsa bile bir daha şikâyet etmedim ve sinirlenmedim.
Yukarıdakiler kişisel kavrayışlarımdır. Bulunduğum seviyemden dolayı eğer bir eksiklik görürseniz lütfen merhametle düzeltin.
Çince metin: http://www.minghui.org/mh/articles/2013/7/10/去掉争斗心,才能包容别人-276476.html
* * *
Clearharmony'de yayınlanan tüm makaleleri kopyalayabilir ya da çıktı alabilirsiniz, fakat lütfen kaynak belirtiniz.