Çin’deki İşçi Kamplarında Kadınlara İşkence ve Cinsel Taciz

Facebook Logo LinkedIn Logo Twitter Logo Email Logo Pinterest Logo

Hayatta kalmayı başaran kadın, işkenceyi anlatırken ‘derin korku ve acıya’ meydan okuyordu

Aşırı işkence ve cinsel tacizden sağ kurtulan bir Falun Gong uygulayıcısı Çin’den Tayland’a kaçtı ve şimdi Çin rejimi tarafından erkek işçi kampı içerisinde özel bir hücre kurularak kadınlara nasıl işkence ve tecavüz edildiğini tüm dünyaya duyurmak istiyor. Yaşadıklarını yazıya döktü ve Falun Gong websitesi Minghui.org’da yayınladı.

7 Ocak 2000’de o zamanlar 32 yaşında olan Yin Liping tutuklandı ve 1.5 yıl işçi kampında tutuldu ve daha sonra Tieling Zorunlu İşçi Kampına götürüldü.

Ondan sonraki 9 ay boyunca Tieling’den Liaoning Zorunlu Çalışma Kampına ve oradan da Masanjia İşçi Kampına sürüklendi.

Bu süreçte farklı şekillerde işkenceye maruz kaldı, uykudan yoksun bırakıldı ve çok çalıştırıldı. 75 kilodan 61 kiloya düştü ve sürekli kan kusmaya başladı.

Yin için kolay bir tedavi yöntemi vardı – Falun Gong’dan vazgeçip, devlet yetkililerinin tabir ettiği gibi “dönüştürülmeyi” kabul edecekti. Fakat o bunu yapmayı reddetti.

19 Nisan 2001’de 18 aylık tutukluluk süresinin 15. ayında iken Yin’e ve kendisi gibi “dönüştürülmeyi” reddeden 9 tutuklu arkadaşına başka bir yere transfer edilecekleri bildirildi.

Gardiyanlardan biri alaycı bir gülümseme ile “Falun Gong uygulamasını daha iyi yapacağınız bir yere gönderiyoruz sizi” dedi.

Yin gardiyanlardan birinin yanına giderek sessizce Falun Gong uygulayıcılarına kötü muamele yapmamasını rica etti.

Ayrıca kendi yaşıtı ve kendisine işkence yapan başka bir kadın gardiyana merhamet ile baktı. Ona sarıldı ve “Tüm yaptıklarının bedelini ödeyeceksin; o sebeple durmalısın” diye kulağına fısıldadı.

Gardiyan kadın gözyaşlarına hakim olamadı ve “Onlara hasta olduğunu söyle, hasta olduğunu söyle” tavsiyesinde bulundu. Yin gardiyanların kendilerine yapılacak muameleyi çok iyi bildiklerini sonradan anladı.

Erkek İşçi Kampı

Bir otobüs, bu kadın Falun Gong uygulayıcı grubunu Zhangshi’deki Erkek Çalışma kampına götürdü.

Yin Liping, “Kampın bahçesinde düz bir sıra halinde dizildik” dedi. “İki tane iri yarı polis geldi. Bir tanesi elindeki listeden kuralları okudu ve ‘Falun Gong uygulayıcılarından kim dönüştürülmeyi reddederse ölecek, ölümleri intihar olarak sayılacak’ dedi. Bu söylenenler bir zamanlar Komünist Partisi başı Jiang Zemin’in koyduğu kurallardı. Gardiyanın söyledikleri çok korkutucuydu. Daha sonra okunan kuralları hatırlamıyorum” dedi.

Sıraya dizilen grubu beyaz bir binaya aldılar ve kan basınçları kontrol edildi. Bir tanesi başka bir yere alındı, diğer dokuzu kaldı. Demir parmaklıklı bir odanın yanında gardiyanın ofisi vardı. Odanın ötesinde odalara açılan bir koridor vardı.

Dokuz kişiden her biri odaların birine alındı. Yin’in odasında iki kişilik yatak ve elbiselerini asması için tahtadan bir dolap vardı.

Halihazırda odasında kalan 4 adam daha vardı. Odasından banyoya doğru giderken koridora çıktığında, 30 erkeğin yerde yattığı büyük bir oda gördü. Yin korktu ve bu yerde ne yapacağını merak etti.

Akşam 22:00’de, odasındaki adamlara uyuyacağını ve ne zaman odadan gideceklerini sordu. Orta yaştaki adam güldü ve “Uyumak mı?” dedi. “Uyumayı mı düşünüyorsun? Burada hiç kimse ‘dönüştürülmeden’ uyuyamaz. Bir kadın 18 gün boyunca burada dönüşüme zorlandı ve uyumasına izin verilmedi. Sonunda, delirdi” dedi.

Korkunç Çığlıklar

Sonrasında Yin Liping, koridordan gelen Zhou Guirong adlı uygulayıcıya ait haykırışlar duydu. Yin Lipling yaşadıklarını şöyle anlattı:

“Sürekli ismimi tekrarlıyordu. Kendimi odanın dışına atmak için elimden geleni yapmaya çalıştım ve Zhou’nun koridora doğru kaçmış olduğunu gördüm. Zhou’yu sıkıca sarıldım ve gitmesine izin vermedim.”

“Erkek mahkumlar bizi tekrar tekrar dövüyordu. Sağ gözüm vurulmaktan dolayı şişti. Kıyafetlerim yırtıldı ve parçalandı. Zhou ve ben tekrar hücrelerimize sürüklendik. 4 veya 5 kişi tarafından dövülmüştüm ve sersemleşmiştim. En sonunda, yatağa düz olarak yatmaya zorlandım. Bir adam üzerime oturdu ve beni dövmeye başladı. Başım döndü ve bayıldım.”

“Bilincim tekrar yerine geldiğinde, yanımda 3 erkek gördüm. Elleri ve vücutları üzerimdeydi. İki tanesi bacaklarımın arasında duruyordu, bir tanesi ise bir video çekiyordu ve bir diğeri ise videoyu izliyordu. Edepsiz konuşmalara devam ediyorlardı. Ayaklarımın altında daha kaç tanesi olduğunu bilmiyordum. Topuklarımın ortasını tırmalıyorlardı ve gülüyorlardı. Edepsiz konuşuyorlardı ve bir tanesi, ‘Ölü numarası yapma. Ölsen bile Falun Gong’dan vazgeçmelisin!’ diyordu.”

“Gördüklerime inanamadım, kan kustum ve heryerde kan vardı.”

“Hücrelerden Zhou Guirong’un dehşete düşmüş çığlıklarını duydum. ‘Liplin’ diye bağırıyordu. Bu benim adım olmalıydı. Kendimi bir rüyanın içinde gibi hissediyordum. Ama hayır, bu bir rüya değildi. Rüya olmadığına emindim. Dehşete kapılmış bu çığlık, beni bu dünyadaki korkunç cehenneme geri getirdi.”

“Aniden hiçbir ses işitemedim ve hiçbirşey göremedim. Ayağa kalkmaya ve bu tanıdık sesi aramaya çalıştım. Kafama tahta bir elbise askısıyla vurulmuştu ve birden yüzümden akan ılık bir sıvı hissettim.”

“Kalkmaya çalıştım. Yaşam veya ölüm kavramım yoktu. Beni hiçbirşey durduramazdı. Mahkumlar bedenime vururken elimden geldiğince odanın kapısına doğru kendimi attım. ‘Zhou Guirong’ diye seslenmeye devam ettim. Ve sonra odama koşarak geldi. Beni ayağa kaldırdı. Ve koridorun sonundaki kapıya doğru koşmaya başladık.”

“Demir kapıyı açmak için elimizden gelenin en iyisini denedik. Sonra demir kapı nihayet açıldı. İkimizde ciddi şekilde yaralanmıştık. Ölüm korkumuz kalmamıştı ve polisleri sorgulamaya başladık. ‘Burası Çin çalışma kampı mı? Neden Çin bize eşkıyaymışız gibi davranıyor? Anneniz, kardeşiniz, teyzeniz yok mu? Bu davranışlarınız ülkemizi temsil ediyor mu?’ dedik”

“‘Bu adamlar odamızı terk etmeyecekse, bugünü hatırlayacağım. Bugün 19 Nisan 2001 ve siz bu akşam görevdeydiniz. Eğer buradan canlı çıkarsak, size dava açacağız. Ve eğer burada ölürsek, ruhlarımız sizi asla huzur içinde bırakmayacak. Bizim toleransımız sınırsız değil.’ Polis erkek mahkumları çağırdı ve onlara bu gece uyumamız için bırakmalarını söyledi.”

“Benim odama alındık ve bizi gözlemesi için dört oda arkadaşı verildi. Tüm gece gözlerimizde yaşlarla birbirimize bakarak uyanık kaldık. Diğer odalardan gelen haykırış ve kapı yumruklama seslerini duyabiliyorduk.”

Çalışma

“Bir sonraki gün, bana işkence yapan mahkumlar video kamera ile birlikte tekrar odama geldi. Bu sefer yanlarında bir kadın da vardı. Bir sürü Falun Gong kitabı getirmişlerdi. Bir paragraf okuyup, Falun Gong’u aşağılayan şekilde yorum yapıp dalga geçiyorlardı. Bir sonraki paragrafı okuyup tekrar yorum yapıyorlardı.”

“Daha sonra bana işkence yapan adamlardan biri neden okumada kendilerine eşlik etmediğimi sordu. Beni yatağa sürükleyerek bana vurmaya başladı ve neden onlar ile birlikte çalışmadığımı sordu. ‘Falun Gong uygulayıcısı olmak istemiyor musun?’ dedi.”

“Herhangi bir suç işlemediğimi, orasının çalışmak için uygun bir mekan olmadığını söyledim. ‘Neden çalışmak için tutuklandım?’ dedim.”

“Mahkumlar söylediğim herşeyi yazdı ve yazdıklarını teyit etmemi istediler. Yemek yeme vakti gelmişti. Fakat orada hiçbirşey yiyemedim. Vücudum çok zayıf düşmüştü.”

“Ve sonra akşam oldu, bir gece önceki olaylar tekrar başladı. Aynı şekilde işkenceye ve tecavüze devam ettiler. Polis görevlileri değişmişti, bir önceki gece çalışanlar orada değildi.”

“Zhou Guirong da dövülmüştü ve benim odama kaçtı. Ayağa kalktım ve kan kustum. O an tüm sesler kesildi. Ve daha sonra Zhou Guirong ağlayarak ismimi bağırdı. Ve sonra polis takım liderine raporladı ve Zhou Guirong’un yanımda kalarak bana bakmasına müsaade ettiler.”

“Fakat Zhou’ya işkence yapmayı ihmal etmediler ve şeytanice Falun Gong okumaya devam ettiler. Zhou uzun süredir Falun Gong kitabı görmemişti ve eline alacaktı. Fakat ben ‘Burada çalışamayız, bu bir aşağılama’ dedim ve elinden bıraktı. ‘Eve dönünce daha iyi çalışırız’ dedim.”

“Şeytanlar akşam bize huzur vermediler. Daha sonra bir adam ‘Başı ve bedeni çok sıcak, ölmesine izin verme’ dedi. Erkeklerin hepsi gelip ateşime baktı ve sessiz kaldılar. O akşamı nasıl atlattığımı hatırlamıyorum.”

“Üçüncü gün, bir an Zhou ve ben bekar olan Ren Dongmei’yi hatırladık. En içteki hücreye hapis edilmişti. O ana kadar Zhou ve bende ölüm korkusu kalmamıştı. Koridora koştuk ve Ren’in ismini haykırmaya başladık. Gardiyanları buldum ve onlara Ren’in bakire olduğunu söyledim. Ren’i korumaları için onlara yalvardım ve ‘Sizin de kızlarınız var, değil mi?’ dedim.”

“Yıllarca yaşadıklarımı yazamadım. Yazmayı denerken aklımı yitiriyordum. Cesaret edemedim ve düşünmek istemedim. Her aklıma geldiğinde derin bir korku ve acıya kapılıyordum.

“Daha sonra öğrendiğimde, bizden önce orada 33 Falun Gong uygulayıcısına daha aynı şekilde işkence yapılmış ve ‘dönüştürülmeye’ zorlanmış. Bazıları sinir krizi geçirmiş. Yıllarca vahşice işkence yapmaya devam ettiler.”

“Zhangshi Erkek İşçi Çalışma kampında işkence gören 9 kadından, Zhou Guirong ve Su Juzhen işkence yüzünden öldü. Su önce sinir krizi geçirmişti.”

Sonsöz

Philadelphia’da bir psikiyatrist olan Dr. Jingduan Yang, Çin’deki işçi çalışma kamplarında işkence gören ve ölümden dönen hastaları tedavi etmiş ve hatta kötü üne sahip Masanjia Çalışma Kampından sağ kurtulan birkaç hasta ile röportaj yapmıştı.

Yang, çok şiddetli işkence gören diğer mağdurlar gibi, Yin Liping’in de hikayesini yazarken zorluk çektiğini söyledi.

Yang, “Biz bunu travma sonrası stres rahatsızlığı olarak adlandırıyoruz” dedi. “Semptomlardan birisi duygusuzlaşmak, kaçınmak, kurbanın yaşadığı kötü olayları hatırlatacak herhangi bir şeyi duymak görmek veya hatırlamak istememek. Bunlar ortak semptomlardır” dedi.

Yang, “Bu tür bir kötülüğün kişiye yarattığı etki korkunç olur. Onlara ne olduğunu anlamak zordur. Bu, insanın özgüvenini yıkar. Korku ve terör, fiziksel, duygusal ve bilişsel olarak insanın içine işler” dedi.

“Bu korku her zaman kişinin bilinçaltındadır ve kişi yaşadığı travma ile ilgili birşey hatırlarsa, her an korku devreye girebilir. İnsanlara verdikleri tepkiler kalıcı olarak değişir. Hatta kötülüğün yaşandığı yerden uzak olsalar ve güvenli bir yerde yaşıyor olsalar bile, geçmiş olayları tekrar yaşarlar, kabuslar görürler ve dehşet içinde olurlar” dedi.

Kaynak: http://epochtimestr.com/index.php/cindeki-isci-kamplarinda-kadinlara-iskence-ve-cinsel-taciz

* * *

Facebook Logo LinkedIn Logo Twitter Logo Email Logo Pinterest Logo

Clearharmony'de yayınlanan tüm makaleleri kopyalayabilir ya da çıktı alabilirsiniz, fakat lütfen kaynak belirtiniz.