Annemin Hastalığı Boyunca Deneyimlediklerim (2. Bölüm)

Facebook Logo LinkedIn Logo Twitter Logo Email Logo Pinterest Logo

Annemin vefatından sonra biraz daha annemin evinde kaldık. Çok sevdiği evi, eşyaları, yatağı, başından çıkarmadığı eşarbı, çamaşır suyu dökülüp rengi atmasına rağmen rahat ediyorum diye ısrarla giymeye devam ettiği eşofmanı. Çocukları, torunları, arkadaşları. Her şeyi gerçekten bırakıp gitmek buydu.

Üstümden sanki bir tsunami gelip geçmişti. Olaylara bir uygulayıcı gözüyle bakmalıydım. Bu nedenle bu konuyu herkesle konuşamıyordum. Bir tek kızımla konuşabiliyorduk.

Benden daha eski bir uygulayıcı olan arkadaşım kendi seviyesinde bana şunları söyledi: ‘Biliyorsun aslında ölüm diye bir şey yok, o şimdi senin alanında başka bir boyutta. Ayrıca senin gibi bir uygulayıcının dünyaya gelmesine sebep olduğu için senin yaptığın her şeyden o da faydalanacak.’ Uygulayıcı arkadaşlarımla bir arada olmak bile beni hafifletmişti.

Birkaç gün sonra annem kızımın rüyasına girmiş. Daha önce hiç bu kadar uzun ve net bir rüya görmediğini söyleyen kızım gördüğü rüyayı şöyle anlattı:

“4 katlı bir yanı denize sıfır, diğer tarafı bahçeli üçgen çatılı, kocaman müstakil bir evde, anneannemle balkonda oturuyoruz. Deniz balkon hizasında olduğundan ayaklarımızı suya uzatmışız. Balkonun tavanı camdan yapılmış. Anneannem, ‘Oh’ diyor ‘deniz de var burada, sabahtan akşama kadar burada oturuyorum.’ Anneannemle birbirimize sıkı sıkı sarılmışız. Bana ‘neden üzülüyorsunuz ben ölmedim ki, beni buraya koydular, ben burada yaşıyorum.’ diyor. Uzakta, denizin ortasında bir adacık var. Anneannem oraya sık sık gittiğini söylüyor. Aslında yüzme bilmeyen anneannemin oraya nasıl gittiğini düşünüyorum. Bana birlikte gideriz diyor. Ön bahçede sebze yetiştiriyormuş, domatesler var. ‘Mutluyum burada ben’ diyor. Gayet sağlıklı görünüyor, ayağa kalkıyor, yürüyor, hasta değil. Evin yakınlarında başka evler de var. Ev ıssız bir yerde değil. Ev çok büyük, eşyalar az fakat yeni, sade döşenmiş. Yatak odası mavi, yatak örtüsü de öyle. Her yer mavi ve beyaz. Annemin üstünde açık renk yeleği var, gözleri yeşil. ‘Sen gel buraya’ diyor. ‘Buraya nasıl geleceğim’ diyorum. ‘Getirirler diyor. ‘Sen burada korkmuyor musun’ diyorum. ‘Korkutmazlar’ diyor. Evde başkaları da var; annem, babam, teyzemler, onlar gidiyor. Fakat ben kalıyorum çok sohbet ettik, beraber sarılıp uyuduk.”

Kızım rüyanın öyle etkisinde kalmış ki, sabah uyandığımda anneannem yanımda sandım diyor.

Shifu Zhuan Falun kitabının dokuzuncu konuşmasında şöyle diyor:

Bir tip rüya vardır ki, bu sizi doğrudan ilgilendirir. Bu tip bir rüyaya "rüya" dememeliyiz. Ana bilinciniz, yani ana ruhunuz, bir rüyada ailenizden birinin geldiğini veya gerçekten bir şeyler yaşadığınızı veya bir şeyler gördüğünüzü ya da yaptığınızı görmüş olabilir. Bilinciniz net ve açık olduğundan, bu gibi durumlarda başka bir boyutta bir şeyler yapan veya gören, aslında ana ruhunuzdur. Aslında bunlar olur, sadece bir başka fiziksel boyutta veya bir başka zaman alanında gerçekleşir. Ona nasıl bir rüya diyebilirsiniz? O bir rüya değildir. Fiziksel bedeniniz aslında burada uykudadır, bu yüzden de siz ona sadece bir rüya diyebiliyorsunuz. Sadece bu gibi rüyalar sizinle doğrudan ilgilidir.

Ayrıca Shifu Zhuan Falun kitabının birinci konuşmasında da ana ruhun yok olmadığını son derece açık bir şekilde anlatıyor:

Xiulian uygulayanlar toplumunda insanın ana ruhunun yok olmadığına inanılır. Geçmişte ana ruh tartışıldığında, insanlar buna batıl inanç diyebilirlerdi. İnsan bedenini inceleyen fizik biliminin, molekülleri, protonları ve elektronları, dahası quarkları ve nötronları v.s. keşfettiği bilinmektedir. Bu noktada, bir mikroskop daha fazlasını görememektedir. Fakat bunlar henüz hayatın orijininden ve maddenin kaynağından çok uzaktır. Atom çekirdeklerinin birleşebilmesi veya parçalanabilmesi için, hatırı sayılır miktarda bir enerji darbesi ve çok büyük bir ısı gerektiği herkes tarafından bilinmektedir. Bir kişi öldüğünde, vücudundaki atom çekirdekleri nasıl olur da kolayca yok olabilir? Bu yüzden, bir kişi öldüğü zaman, sadece bu boyuttaki en kaba moleküler elementlerin soyulduğunu, diğer boyutlardaki bedenlerin hiç bozulmadığını keşfettik. Herkes bir düşünsün, insan bedeni mikroskop altında nasıl görünür? Vücudun tamamı hareket halindedir. Siz hareketsiz otururken bile tüm vücut hareket halindedir. Hücre molekülleri hareket halindedir ve bütün vücut kumdan oluşmuş gibi gevşek bir durumdadır. İnsan bedeni mikroskop altında işte böyle görünür ve bu, bizim gözlerimizle gördüğümüzden çok farklıdır. Bunun nedeni, bu bir çift gözümüzün sahte izlenimler yaratması ve nesnelerin gerçek durumlarını görmemize engel olmasıdır. Bir kişinin Göksel Göz'ü açıldığında nesneleri büyüterek görebilir; aslında bu günümüzde olağanüstü yetenek olarak adlandırılmış olan insanın kendi içgüdüsel yeteneğidir.

Olayları geriye dönük düşündüğümde birbirinden bağımsız gibi görünen durumların birbiriyle olan bağlantısını kurdum. Annemin vefatından iki gün önce bana ‘senin kocaman evin varmış, adamlar temizliyorlar’ demesi, sonra uygulayıcı arkadaşımın ‘o şimdi senin alanında başka bir boyutta bekliyor demesi ve ardından kızımın gördüğü bu rüyayı düşününce….. aslında her şeyin ne kadar da açık seçik ortada olduğunu sadece bizim sınırlı anlayışımızdan dolayı bunları anlayamadığımızı anlıyorum.

İlgili Makale: Annemin Hastalığı Boyunca Deneyimlediklerim (1. Bölüm)

* * *

Facebook Logo LinkedIn Logo Twitter Logo Email Logo Pinterest Logo

Clearharmony'de yayınlanan tüm makaleleri kopyalayabilir ya da çıktı alabilirsiniz, fakat lütfen kaynak belirtiniz.