Başkalarını kandırmak aslında kendini kandırmaktır
Yirmili yaşlarımda ortağım ile üniversite yakınında bir mağazamız vardı. O zamanlar sadece nasıl para kazanırım derdindeydim. Bir keresinde ortağımın “Hongtashan” marka sigarayı çok daha ucuz bir başka marka sigara ile değiştirip birkaç büyük kutu sattığını çok iyi hatırlıyorum. O zamanlar bu yöntemin daha fazla para kazanmak için çok iyi bir fikir olduğunu düşünmüş hatta ona yardım bile etmiştim. Kısa bir süre sonra Çin Yeni Yıl Bayramı geldi ve ben üniversitede profesör olarak çalışan amcamı ziyarete gittim. Çok keyifli bir şekilde bir büyük kutu sigarayı açtı ve misafirlerinin hepsine birer paket sigara dağıttı. Beklenmedik bir anda öfke ile haykırdı: “Kim bu yüzsüz! Birisi “Hongtashan” marka sigarayı “Green Gaole” marka ile değiştirmiş!” Ben o anda kutu sigaranın üstünde gerçek “Hongtashan” altında ise ucuz yeşil “Gaole” paketlerinin dizilmiş olduğunu gördüm. Bu ortağım ile beraber değiştirdiğimiz sigaralar değil miydi? Şaşırtan tesadüf! Tam da bizim değiştirdiğimiz paketlerden amcam Çin Yeni Yıl Bayramında misafirlerine ikram etmek için satın almış! Yaptıklarım en sonunda dönüp dolaşıp kendi akrabalarımdan birine denk geleceğini kim bilebilirdi ki!
Çin Yeni Yıl Bayramı akşamı olduğu için amcam bir süre şikâyet ettikten sonra bu olayı unuttu. Ama ben kendi kendime düşündüm: “Başkalarını kandırmak aslında kendini kandırmaktır” deyimi ne kadar da doğru söylenmiş. İnsan ne ekerse onu biçer. Bu andan itibaren kötü şeylere bulaşmamalıyım.” Ama artık ileride kötü şeyler yapmamak için beni durduracak yeterli iradeyi nereden bulabilirim? Ben gerçekten de kargaşa içindeydim.
Kısa bir süre sonra 1998 senesinde bir kız arkadaşım onun akrabalarının hepsinin (hepsi yüksek eğitimli aydınlar) Falun Gong’u uyguladıklarını anlattı. Arkadaşım aynı zamanda ahlaki standartlardan ve günlük hayatta nasıl davranmamız gerektiğinden de bahsetti. Zhuan Falun kitabını okumaya başladığımda, anında bu kitabın gerçekten de insanlara hayatta doğru yolu gösterdiğini anladım. İnsanların ne için yaşadıklarını sonunda kavradım: kendi gerçek doğasına geri dönmek için. Aynı zamanda Doğruluk-Merhamet-Hoşgörü evrensel ilkeleri doğrultusunda kendimi değiştirmeyi öğrendim. O zamandan beri, Falun Dafa’nın ne kadar olağanüstü olduğunu kendi üzerimde deneyimledim ve çoğu zaman gerçek Buda Fa’yı elde ettiğim için çok şanslı olduğumu hissettim.
Sigarayı bırakma ve hastalıklardan kurtulma ile gerçekleşen, inanılmaz bir deneyim
Bir dönem evde tadilat yapıyordum. Yorulmuştum ve bir sigara çıkartıp yaktım. Dumanı içime çektiğim anda kendimi hasta hissettim ve midem bulanmaya başladı, kusmak istiyordum. Sigaranın sahte olduğunu düşündüm ve yeni bir paket sigara açtım, yakıp içmeyi denedim, ancak hala midem bulanmaya devam ediyordu. Üç farklı marka sigara değiştirdim ve durumumda hiç değişiklik yoktu. Zhuan Falun kitabında sigara hakkında bahsedilenleri ve sigara içmenin insan sağlığına zarar verdiğini hatırladım. Shifu, Falun Gong uygulayıcılarının bedenlerini temizliyor. O günden itibaren sigarayı tamamen bıraktım, bu olay bir mucize gibiydi ve aynı zamanda her şey doğaldı ve benim tarafımdan hiçbir çaba sarf etmeksizin gerçekleşti.
Bende genetik kalp hastalığı vardı. İlk defa meditasyon yaptığım zaman kalbimde bir sıkışma hissettim, kalbim sanki alt üst olmuş gibiydi. Sürekli sırılsıklam terliyordum, nefes borumun tıkandığını hissediyor, nefes bile alamıyordum. Shifu’nun kalp hastalığımın kök nedeninden kurtulmama yardım ettiğini düşündüm. Zhuan Falun’daki dokuzuncu derste Shifu’nun söylediklerini hatırladım: “Dayanması çok zor olduğunda dayanabilirsin.” On dakika sonra kalbimin açıldığını hissettim ve her şey normale dönüştü. O zamandan beri kalp hastalığımla ilgili hiçbir belirti yaşamadım. Bütün vücudumu çok hafif hissediyorum. Falun Gong öğretisi gerçekten de en olağanüstü bilimdir.
Kendi konuşma ve davranışlarımı katiyen Doğruluk-Merhamet-Hoşgörü ilkelerine uygun olacak şekilde düzelttim. Beni tanıyan etrafımdaki insanlar da Dafa'nın mucizelerine tanıklık etti.
Falun Gong uygulayan insanlar en güvenilir insanlar
Benim işim, küçük işletmelerin yazarkasa gibi donanımlarının bakım ve kontrolünden sorumlu. Günün birinde müşterilerimden biri aradı ve mağazasındaki donanımının kontrolü için servis istedi. Yazarkasası arızalı olduğundan bütün müşterilerinin sırada beklediklerini de söyledi. Yöneticileri gelip bir bakmamı istemiş. Otobüs durağına gittiğimde (bizim şirketin politikası -aciliyet gerektiren bir durum dışında müşterilere her zaman otobüsle ulaşılacak) telefonum çaldı. Gitmek üzere olduğum mağazadan birisi aradı ve endişeli bir şekilde ne zaman gelebileceğimi sordu, çünkü mesai saati bitmek üzereydi ve mesai saati bitince kasa otomatik kapanıyordu hem de müşterilerin hala kuyrukta beklediklerini ve artık sabırsızlandıklarını söyledi. Beni arayan müdür ortaya çıkan bu beklenmedik olaydan dolayı endişeliydi ve en hızlı bir şekilde ne kadar zaman gelebileceğimi soruyordu. Ben ona yaklaşık kırk dakika sonra orada olacağımı söyledim. Onun elinden bir şey gelmiyordu ve mümkün olduğu kadar hızlı gelmemi rica etti.
Telefonu kapatınca kendi kendime şöyle düşündüm: “Bu durum bizim şirket politikasına göre o kadar da acil olmadığı için taksi tutamıyorum ve her şeyden önce ben bir uygulayıcıyım. Shifu bize herhangi bir durum ile karşılaştığımızda her daim ilk olarak başkalarını düşünmemizi öğretiyor. Şimdi beni bekleyen yere eğer geç varırsam, o halde hem müşterime hem de onun müşterilerine çok fazla sorun yaratmış olurum. Söylediğim gibi eğer en erken kırk dakika sonra varırsam, yere ulaştığımda çok çaba sarf etmem ve iş bitene kadar mümkün olduğu kadar hızlı bir şekilde sıkışarak işi halletmem gerekecek.”
Ben bir taksi tuttum ve gitmem gereken yere çok kısa bir sürede ulaştım. Mağaza sahibi bu kadar hızlı geldiğimi görünce şaşırdı ve şöyle dedi: “Siz taksiyle gelmiş olmalısınız.” Ben bunu doğrulayarak başımı salladım ve donanımın arızasını gidermek için hemen gereken aletleri çıkarmaya başladım. Kısa bir süre sonra arızayı tespit edip tamirini de gerçekleştirip işimi tamamladım ve müşterim çok memnun oldu. İş yerine döndüğümde gittiğim yer ve yaptığım işi kâğıda dökerek raporumu yazdım. Yöneticim kısaca donanımın arızasını sordu ve o kadar. Zamanla bu olayı unuttum.
Başka bir defasında bir mağazadan aradılar ve servis istediler. İş yine acildi. Yöneticim bana şöyle söyledi: “Bir taksiye bin ve taksi parasını şirketten geri alabilmek için makbuz almayı unutma.” Bu işi bitirip geri döndüğümde taksi parasını geri almak için makbuzu imzalaması için yöneticime uğradım. Yöneticim bana makbuzu geri verirken şöyle söyledi: “Geçer sefer servise giderken taksi için harcadığın parayı da buraya dâhil ettim.”
Ben çok şaşırdım: “Ben şirketten hiç kimseye geçen sefer servise giderken taksi kullandığımı söylememiştim.” Yöneticim bana şöyle söyledi: “Birkaç gün önce küçük işletmelerin patronlarıyla iş yemeği düzenlemiştik ve bunu orada öğrendim. Küçük işletmelerin patronları çalışmalar ile ilgili düşüncelerini bildirirken, senin hakkınızda firmamızın en değerli çalışanı olarak yorumda bulundular. Onlar tamir ve kontrolünü sizin yaptığınız donanımların işçilik kalitesinin her zaman mükemmel olduğunu söylediler. Herkes size büyük övgü yağdırdı.” Yöneticim şunu da ekledi: “Eğer yerinizde başka biri olsaydı, geçen sefer taksiyle gittiğiniz servisten döner dönmez hemen parasını geri isterdi. Siz gerçekten de ilk olarak diğer insanları düşünüyorsunuz ve kendi çıkarları peşinde olmayan birisisiniz.” Ben onun odasından ayrılırken başka bir yöneticinin şöyle söylediğini duydum: “Biz bu tür çalışanların neden böyle olduklarını ve onlara nasıl davranılması gerektiğini de biliyoruz.”
Bir süre sonra şirketimizde siparişlerle ilgili zor bir dönem başladı ve süreli çalışanlar işten çıkarılmaya başlandı, çoğu çalışan kendine iş aramaya başladı. Bir gün ben de internetten kendi kapasiteme uygun bir iş bakmaya başladım. O anda yanımdan yöneticim geçiyordu, bir an yanımda durdu ve şöyle söyledi: “Aklına kim gelirse işten çıkartılabilir ama bu asla siz olmayacaksınız! Ne olursa olsun, sizin gibi bir çalışanı hiçbir yere göndermeyeceğiz.” Daha sonra şirketimizde farklı bir proje açıldı ve bu projenin başına işi yönetmek için yeteneklerine güvenilir bir insan gerekiyordu. Yöneticim bana şöyle söyledi: “Diğer tüm çalışanların arasından sizin bu iş için en yetenekli olduğunuzu düşünüyorum, ayrıca siz en güvenilir insansınız, çünkü inancınız var.” Herkes benim bir Falun Gong uygulayıcısı olduğumu biliyordu. Hatta birçok müşterilerim de benden gerçeği açıklayan materyal istemişti.
Bir keresinde, akşam saat 23:00’e kadar mesai yaptık. İşi tamamladığımızda hepimiz çok açtık ve bir şeyler yemeye karar verdik. Tam yemek yerken patronumuzun telefonu çaldı. Telefonunu cevapladı ve şöyle söyledi: “Biz geceye kadar çok çalıştık ve ancak şimdi yemek yiyoruz. Bana inanmıyor musun? Bekle. Yan Ming de burada. Ona sorabilirsin.” Ben telefonu aldım, hattın diğer ucunda arayan patronumuzun karısı idi. O biraz utanmıştı ve bana şöyle sordu: "Siz bu zamana kadar hiç yemek yemediniz mi?" Ben cevapladım: “Evet. Şimdi yemeğimizi bitirip, evlerimize gideceğiz.” Patronumuzun karısı şöyle söyledi: “Aaa, tamam. Acele etmeyin ve afiyet olsun.” Patronum gülümsedi ve şöyle söyledi: “Ne kadar geç olursa olsun fark etmez ben sizinle beraber olduğum sürece o endişelenmiyor, çünkü sizin yanınızdayken kötü bir şeyler yapmadığımdan emin.”
Patronumuz telefonunu daha yeni kapatmıştı ki, bu sefer grubumuzdan sorumlu yöneticimizin telefonu çaldı. Telefonu açtı ve sadece “Merhaba” dedikten sonra hemen telefonu bana uzattı ve bu sorunu bir tek benim çözebileceğimi ekledi. Ben telefonda karısının sesini duydum ve ona da şu cümleyi tekrarladım "Biz mesaiye kaldık ve şimdi yemek yiyoruz, yemek bittikten sonra evlerimize gideceğiz. Karısı bana şöyle söyledi: “Şimdi onun sizin yanınızda olduğunu öğrendikten sonra artık rahatım.” Sonra yönetici şöyle söyledi: “Sadece senin yanında olduğumu inandırmak istedim.”
Günün birinde patronumuz bizimle yeni bir çalışanı tanıştırdı (bir akrabası) ve ona iş ile ilgili her şeyi göstermem ve iş yönümüz hakkında onu bilgilendirmemi rica etti. Ona bildiğim her şeyi öğrettim. İş yerinde sorunlarla karşılaştığı her seferinde hep güler yüzle ona önerilerde bulundum. Onu iş toplantılarına hep yanımda götürdüm ve o bağımsız çalışmayı başarana kadar iş planlama kapsamı ile elimden geldiği kadarıyla ona yardımcı oldum.
Günün birinde o bana şunu sordu: “Yan, siz gerçekten de Falun Gong uygulamasını mı yapıyorsunuz?” Ben bunu doğruladım. O “tamam” diyerek başıyla onayladı ve ardından şöyle bir soru sordu: “Neden herkese karşı her zaman çok iyi davranıyorsunuz?” Ben şöyle cevapladım: “Bizim Shifu’muz her zaman her şeye Doğruluk-Merhamet-Hoşgörü ilkeleri ile yaklaşmamızı öğretti. Ben her zaman tüm insanlara samimi, şefkatli ve hoşgörülü davranmaya çalışıyorum." O şöyle söyledi: “Sizin insanlara karşı gerçekten de içtenlikle iyi davrandığınızı, söyleyebilirim. ” Sözüne şu şekilde devam etti: “Ben ÇKP’nin televizyon programlarına inanmıyorum. Patronun sizin hakkınızda ne söylediğini biliyor musunuz? Dün patron benim işi çözüp çözmediğimi sordu ve sorusuna yardım almam için beni en iyi çalışanına emanet ettiğini ekledi. Patron sizin bir Falun Gong uygulayıcısı olduğunuzu söyledi. Sonra sizin nasıl iyi bir insan olduğunuzu kendimin de görebileceğimi söyledi. ‘Falun Gong uygulayan insanlar, en güvenilir insanlardır’ diye ekledi.”
Falun Dafa’nın topluma tanıtılmasının 20. yıldönümünü kutlarken Büyük Shifu’muza içtenlikle minnettarlığımı bildirmek istiyorum! İnsanların gerçekleri anlayacaklarına ve Fa’yı öğrenmeye başlayacaklarını umut ediyorum, hayatta rastlanabilecek bu en nadir ve en mükemmel fırsatın önlerine çıktığını anlayacaklarına umut ediyorum!
İngilizce metin: http://en.minghui.org/html/articles/2012/5/23/133566p.html
* * *
Clearharmony'de yayınlanan tüm makaleleri kopyalayabilir ya da çıktı alabilirsiniz, fakat lütfen kaynak belirtiniz.