3 Aylık Uygulamanın Ardından Kocamın Akciğer Kanseri Ortadan Kayboldu

2006 yılının Haziran ayı ortalarında, eşim periodontosis’den (diş oyuğunda meydana gelen enfeksiyon) dolayı rahatsızdı. Çenesi şişmişti ve ağrıyordu, korkunç bir öksürüğü ve biraz ateşi vardı. Röntgen çektirmek ve her iki ciğerinde düzensiz büyüyen bir doku olup olmadığını görmek için en yakındaki hastaneye gittik. Doktorlar emar (CAT) çekilmesi için daha büyük bir hastaneye gitmemizi tavsiye etti. 30 Haziran da, Pekin’de tanınmış bir hastaneye gittik. Sol akciğerinde kanser riski taşıyan oldukça büyük, sağ akciğerinin sağ üst köşesinde ise gözetim altına alınması gereken daha küçük bir tümör vardı. İlk başta biyopsi yapılması önerilmişti, fakat emar sonuçlarının değerlendirilmesinden sonra, doktor balgamından bir parça kültür alarak kanserli hücrelerin ne ihtiva ettiğini görmeyi önerdi. Eğer kanser hücreleri bulunursa, biyopsi yapılmasına gerek kalmayacaktı. Eğer kanserli hücre bulunmaz ise emin olmak adına biyopsi yapılacaktı.

Eşim üniversite profesörüdür. Dürüst bir insandır, paraya ve üne önem vermeyen ve etrafındakilere yardım eden bir insandır. İyi bir doğuş kalitesine sahip ve başından beri Falun Gong’un engellenmesinin karşısındaydı, düşüncesine göre hükümet insanların inanç özgürlüklerini ellerinden almamalıydı. Benim Falun Gong uygulamamı destekliyordu, fakat kendisi uygulama yapmamıştı. Pek çok kez onunla, uygulama yapması için tartışmıştım ama asla uygulama yapmadı.

Bir Cuma günü emar çekildi. Laboratuar balgam örneğini pazartesi günü vermesini istedi, böylece sonuçlar çarşamba günü belli olacaktı. O çarşamba günü laboratuar sonuçları, kanserli hücre bulunmadığını rapor etti. Haberleri duyduğumda, gözlerimden yaşlar boşaldı.

Balgamında kanserli hücre bulunamamıştı. Sıradaki soru biyopsiye gerek olup olmadığıydı. Aile üyelerimizle yaptığımız bir tartışma sonrasında bir sonuca ulaşamamıştık. Ben biyopsiye ihtiyaç olmadığını düşünüyordum, önemli olan konu tümörlerin nasıl ortadan kaldırılması gerektiğiydi. Batı tıbbına güvenmek yerine, Falun Gong’a güvenmeyi önerdim. Ailemi ve eşimi ikna etmesi için daha önce ciddi rahatsızlıkları olan ve Falun Dafa uygulayarak iyileşmiş insanlardan birkaçını davet ettim. Sonunda kocam ikna olmuştu.

Eşim Falun Gong uygulaması yapmaya Haziran ayının sonunda başladı. Kırk yıllık alışkanlığı olan sigara ve alkol içmeyi bıraktı. Her gün sabah akşam beş egzersizi de yapması gerektiğinden emindi. Meditasyon yapma süresine yarım saat ile başladı ve zamanla bir saate çıkardı. Çalışması için Zhuan Falun okumaya odaklandı.

Uygulamasının ikinci gününde, 15 gündür devam etmiş olan ateşi düştü. Öksürük ve balgamı neredeyse yok oldu. Bir hafta sonra, uygulama sırasında, avucunun ortasından gelen bir hava hissetti. Kolunda ve sırtında bir ılıklık hissetti ve bir şey alt karnında dönüyordu. On beş gün sonra, vücudu temizlenmeye başladı. Egzersizler süresince, göğüs kafesinde baskı ve boğazında bir kaşıntı hissetti. Korkunç derecede öksürüyor ve zaman zaman kanlı da olabilen koyu siyah balgam tükürüyordu. Bu durum kırk gün sürdü.

Uygulamasının üçüncü ayında, tetkikten geçmesi için Pekin’deki hastaneye birlikte gittik. Röntgenden sonra, doktor yeni filmi eskisi ile kıyasladı ve gördükleri karşında şaşkınlıktan dona kaldı. "Gerçekten çok tuhaf! Tümörlerin hepsi gitmiş!" Emin olmak ve bu durumu doğrulamak için röntgen filmimizi de alıp daha önce gittiğimiz ilk hastaneye gittik. Sonuçlar aynıydı :" Tümörler gitmiş. Akciğerler normal! "

Üç aylık uygulamadan sonra, eşimin ciğerlerindeki tümörler tamamıyla yok olmuştu. Bu mucize Falun Dafa’nın muhteşemliğini ve gücünü gösterdi. Bu mucizeyi akrabalarım, arkadaşlarım, iş arkadaşlarım ve oda arkadaşlarıma anlattığımda hepsi hayretler içinde kaldılar. Bazıları Falun Gong hakkındaki olumsuz düşüncelerini değiştirdiler. Bazıları komünist partiden ve onun bağlı organizasyonlarından ayrıldılar. Hatta bazıları Falun Gong uygulaması ile ilgilenmeye bile başladı. Tüm bu deneyim boyunca, daha fazla insan Falun Gong hakkındaki gerçekleri öğrendi ve Falun Gong’a destek verdiler.