Toplumsal ilişkilerde, insanlar bize aşağılayarak baktıklarında ve arkamızdan konuştuklarında veya kötü laflar söylediklerinde bu uygulamamızda daha iyi olmamız gerektiği ile ilgili apaçık bir işarettir. Bu bizim insani düşüncelerimizi hedefler ve kendimizi geliştirmemiz için fırsat sunar.
Bununla beraber bu, diğer uygulayıcı arkadaşlarımızla olan etkileşimler sırasında çok açık-net değildir. Örneğin diyelim ki, bir gün aniden her zaman güvendiğin ve saygı duyduğun bir uygulayıcının arkandan konuştuğunu duydun. Her gün gördüğün, ona karşı çok açık ve dürüst olduğun, kendi görüşlerini ve düşüncelerini açıkça paylaştığın, uygulayıcının sana sık sık yalan söylediğini keşfettin. Hatta önemsiz şeyleri bile senden saklıyormuş. Sevgili uygulayıcı arkadaşının eksikliklerini merhametli bir şekilde işaret ettiğinde diğer tarafı bunu anlamaz ve hatta memnuniyetsizlik gösterir. Belki Fa-Düzeltmesi için iyi olacağını düşündüğün bazı önerilerin var, fakat bazı uygulayıcılar öyle düşünmüyorlar, Belki de…
Bu tür olaylarla karşılaştığında bir kişi ne yapmalı? Aslında, çoğu uygulayıcı genellikle sıradan insanlara karşı toleranslı olmaya dikkat ediyor, fakat uygulayıcı arkadaşlarını affetmemeye meyilliler. Bu neden böyle? Bunun böyle olmamasının bizim şöyle düşünmemizden kaynaklandığını düşünüyorum, “Sen de aynı zamanda bir uygulayıcısın. Bu nasıl mümkün olabilir? Kendi kendine titiz olmalısın. Hatta ben yanlış bir şey yaptığımda, bana karşı affedici olmalısın.” Diğer bir ifade ile diğer uygulayıcı arkadaşlarımız için daha yüksek beklentiler içindeyiz ve onlarında sıradan insanlar arasında yaşadığını unutuyoruz. Bazı alanlarda iyi uygulama yapmalarına rağmen, tamamlanmamış şeyler hala var ve bunlar ortaya çıkabilir.
Bazı uygulayıcılar kendi aralarındaki kişisel problemlerini uzun bir zaman boyunca çözemiyorlar. Bazen koordinatörlerin kendileri bile kendi aralarında toleranstan yoksunlar. Böylece problemler şiddetlenecek ve artacaktır. Eksikler daha fazla bir hale gelecek ve bu durumda kötülük onları kullanabilecek ve Falun Dafa için kayıplara ve üzüntü veren olaylara neden olacaktır.
Neden bu kadar kızgınız? Neden küskünlük yapıyoruz? Neden kalbimizde nefret var? Neden kendimizi kabadayı hissediyoruz? Neden daha fazla affedici olamıyoruz? Neden hoşnutsuzluk gösteriyoruz? Neden problemleri unutmakta zorlanıyoruz? Neden…?
Eğer geri adım atıp olaylara bakabilirsek, zarar görenin bizim “fikirlerimiz” olduğunu görebileceğiz. İnsan zihnindeki tüm fikirler “duygusallık” üzerine kurulmuştur ve incinen budur. Duygusallık kolaylıkla acı ile sonuçlanabilir, fakat “merhamet” hiçbir zaman böyle şekilde sonuçlanmaz. Duygusallık Üç Diyar içinde düşük-seviye elementidir ve eninde sonunda onu yok etmemiz gerekir. Neticede bizler, sonunda yüksek kozmik seviyelerde tamamlanmaya ulaşabilecek ve kozmosun efendileri olabilecek olan Falun Dafa uygulayıcılarıyız. Bu yüzden demek isteniyor ki, incinen şeyler – hiçbir şekilde kendimiz değiliz, onlar tam olarak yok etmemiz gerekenlerdir. Bu böyle ise neden hala kin tutuyoruz?
Eğer kalbimiz yerinden oynuyorsa bunun sebebi kesinlikle duygusallıktan kaynaklanmaktadır. Kalbimiz hala endişeli ve incinmişse gelecekte bununla nasıl baş edebiliriz? Bu seviyemizi yükseltmemiz için bir fırsat değil midir? Hafiflemiş ve uysal bir kafa yapısına sahip olmalıyız. Bu kadar sakin bir durumdaki zihin ile canlı varlıklara karşı daha iyi kurtuluş sunabiliriz. Şu anda bu çok önemli bir görevdir!
* * *
Here is the article in English language:
http://en.clearharmony.net/articles/a41758-article.html
Clearharmony'de yayınlanan tüm makaleleri kopyalayabilir ya da çıktı alabilirsiniz, fakat lütfen kaynak belirtiniz.