Takıntımı Bırakma ve Kendimi Değiştirme

Facebook Logo LinkedIn Logo Twitter Logo Email Logo Pinterest Logo

Gençken çok yakışıklıydım ve herkes bana önem verdi. Okul döneminde çok gayretle çalıştım, her zaman çok iyi puan aldım ve bunun yüzünden hem öğretmenlerimden hem de diğer öğrencilerden takdir aldım. Dolayısıyla, kendim daima doğru olduğunu bir düşüncem oluşturdu. Bu düşüncem uygulamam içine de getirdiğimin hiç de farkında olmadım. Ancak yakın zamanlarda bir şey meydana geldikten sonra kendimi incelemeye başladım.

Önceki günü, yerli bir uygulayıcı yasadışı olarak tutuklandı ve bir beyin-yıkama merkezine götürüldü. Ben diğer uygulayıcılara gidip birlikte doğru düşünceleri yollamaya haberi verdim. Bir uygulayıcının evine geldiğimde ve söylediklerim biter bitmez, o hiç durmadan konuşmaya başladı. Söyledikleri doğruydu, fakat bana sanki bir ders vermeye çalıştığı gibi geldi. O anda, ondan hoşlanmama bir hissim çok güçlü hissettim. Ben buraya sadece ona haber verme ve doğru düşünceler yollamak için geldim, bunun gibi bir şey (ders) nereden geldi? Tam o sırada diğer bir olay da hatırladım. Geçen sene yaz döneminde, bir gün yolda bu uygulayıcıya rast geldim. O zaman onu henüz fazla tanımadım. Fakat onunla karşılaştığı andan itibaren o durmadan konuşmaya başladı. O bana kötü yoldan aydınladığı eski uygulayıcılarının lafı dinlememi uyardı. Söyledikleri komple anlamaya çalışmadım, sadece birbirimiz karşılaştığı zaman neden bana bir ders vermesini merak ettim. Göstermediğime rağmen onun davranışı iyi olmadığını düşündüm. Evime geldikten sonra olayı kızıma (bir uygulayıcı) anlattım. Kızım dedi ki diğerler ne söylerse söyle, ama eğer diğer kişinin lafı rahatsız hissederse demek ki bir takıntıyı dokundu, dolayısıyla en iyisi kendim içine bir arama yapamam gerekirdi.

Kızım doğru olduğunun farkında oldum. Altı aydan az bir zaman içinde, bu uygulayıcı bana iki defa “ders verdi”. Bu tesadüfen geldi mi? Yüzsel seviyeden bakarsam sanki yanlış bir şey yapmadım. Fakat bir uygulayıcı olarak, biz sadece yüzsel düzeydeki olayı bakmamalıyız. 1998’de Üstat “Avrupa’daki Fa Konferansında Fa’yı Öğretme” içinde şöyle söyledi:

Problemleriyle karşılaştığında, her biriniz içeriye bakıp içinize sebebi aramalısınız, suçlusu oldunuz veya olmadınız ne olsa olsun. Sözümü hatırla: Olan problemi senin hatadan veya değil ne olsa olsun, sen kendin içine bakmalısın ve bir sorunu bulacaksın. Eğer olay seninle kesinlikle herhangi bir bağlantı yoksa veya bırakmak gereken herhangi takıntılarına karışmıyor ise, o zaman o olay nadiren sana rast gelmezdi. Eğer bir takıntına sahip değilsen o problem sana gelmezdi. Sizin uygulamaya sorumlu olmalıyım. Başınıza gelen, sizin etrafında veya aranızda olduğu herhangi bir problemi, büyük ihtimali sizinle bağlıdır ve sizin için vazgeçmeniz bir şey vardır. Hata senden ya da değil ne olsa olsun, takıntılarını senden çıkardığımda, senin hata veya diğer kişinin hata Fa Bedenlerim hiç bakmamaktayım.

Bu iki olay bir araya getirdiğimde, kalbimde fazla derin saklamadığı bir takıntımı buldum. 2001 ve 2002 yılında ben iki defa tutuklandım ve iki defa zorla Falun Gong’dan vazgeçtim. Fakat serbest bırakıldıktan sonra tekrar Fa-düzeltmesine girdim. Bazı uygulayıcılar benimle karşılaştığında bana göre onlar bana güvensizce ve dostça olmayan baktılar. Belki onlar öyle bir niyet yoktu fakat ben öyle hissettim. Bu yüzden, her zaman çok berbat ve tedirgin hissettim. Ben, “Kötülük tarafından zulmü başladıktan sonra, siz Üstat Li ve Falun Dafa masum olduğunu seslemek için Pekin’e gitmesinden cesaret yoktunuz, o zaman evinizde saklandınız. Tabii ki kötülük sizi zulmü yapamazdı. Artık ne kadar mükemmel olduğunuzu düşünüyorsunuz. Eğer siz de Pekin’e gidiniz ama kötülük sizi zulmü yapmadığı ise, o zaman sizi takdir edeceğim ve siz uygulamanızda iyi yaptınız olduğunu düşünebilirim.” diye düşündüm. Bu düşüncem çok uzun zamandır kafamda kaldı. O doğru olmadığını biliyordum, fakat ben sadece onu dokunmak istemedim ve insan zihnim ile kötü şeytanı besledim.

Bunun gibi uzun bir varyanttan gittikten sonra, kalbim hala gerçekten sakinleştirmedi ve kendim bir uygulayıcı olarak sebepleri içine aramadım. Daha önce bu zulüm sıradan insana karşı yapılan bir işkence olarak düşündüm ve Fa’yı onaylamak için Pekin’e gidip zulmü çekilme kaçınılmaz bir sonuç olduğunu düşünüyordum. Diğer taraftan, Pekin’e gitmek için bir onurun rozeti olarak diğer kişilere kendimi göstermesinin bir hazine olduğunu düşünüyordum. İşte bunun yüzünden saklandığı zihnimi meydan okunduğunda, hemen rahatsız hissedecektim. Ondan sonra kendi kendimi övmeye çalışacaktım ve “Beni meydan okuyan kişiden daha iyi değil miyim?” diye düşüncem ile meydan okumayı reddettim.

Ayağım takılıp düşmeme rağmen, şu acı tecrübemden bir ders aldığımın yerine ben kendimi rahatlatmak için şöyle bir bahane buldum ki Fa-düzeltmesi sürecindeki uygulama daha önce görülmemiş bir şeydir ve bu yüzden hatalar yapması için normaldir. Üstelik eğitimimden de kendi menfaatine çevirdim ki diğerlerden daha fazla eğitimim aldığı yüzünden Fa’yı daha iyi anlayabildiği düşündüm, diğer uygulayıcılarıyla paylaştığında her zaman diğer kişi beni dinlemek istedim. Fakat ben çok nadir diğer kişinin tecrübesini dinledim. Sıkça diğerlere ders vermek istiyordum fakat diğerler “bana bir ders vermek” izin hiç vermedim. Falun Gong’un öğrettiğin prensipleriyle ilgili farklı anlayışlarımız varken, ben her zaman diğer kişi benim kavrayışımı kabul etmekte ısrar ettim. Komplimanları duymayı seviyordum. Uygulayıcı arkadaşlarım bana ne kadar iyi uyguladığımı söylediğinde kendim çok mutlu hissettim. Fakat eğer diğer uygulayıcı iyi uyguladığı gibi bir lafı duyduğumda, hemen biraz rahatsız ve kıskanç hissettim. Yavaş yavaş bu takıntının batağına her defa daha derin düştüm ve o yanlış insan düşüncesinden çıkartmadım. İşte Üstadın merhametiyle diğer uygulayıcılar beni çabukça uyandırdım. Uzun zaman dokunmak istemediğim o ölüm köşesini bakmaya başladım.

O zaman bu her zaman doğru olduğu düşüncem nereden geldi? Okuldayken çok iyi çalıştığım zamanda mı oluşturdu? Tam emin değilim. Ben her zaman kendim fikirim ile diğerlere etkilemeye çalıştım, kendimi değişmesinin yerine hep diğer kişiyi değişmek istedim ve herkes kendim bir merkez olarak bakmaya istedim. Açıkça söylersem, bunlar evrenin eski güçlerinin asıl doğası - kişisel çıkarım ve bencilliğimden hoşnut ettiler. Fakat bir uygulayıcı olarak, ben “bencil olmak”tan “diğer kişi için düşünmek”e değişmeliyim ve “Doğruluk, Merhamet, Hoşgörü”nün prensiplerini sıkça tutmalıyım. Kendimi değil, sadece diğer kişileri değişmek istediğim düşüncemi tam olarak eski güçler tarafta kaldım değil midir?

En son, uygulayıcı arkadaşlarım ile Üstadımız söylediği bir paragrafı paylaşmak istiyorum.

Bir uygulayıcı olarak, eğer sen sadece yüzsel olarak bir şeyden vazgeçersin ama aynı zamanda sen hala bir şeye sadık kalsın veya meydana çıkartmaya izin vermediğin kendin yaşamsal çıkarlarını tutsun, sana söylemek istedim ki senin uygulamasın sahtedir! Eğer sen kendin düşüncen değişmezse, sen bir adım bile ilerlemezsin ve kendi kendini kandırıyorsun. Sadece içinden gerçekten geliştiğinde gerçek ilerleme yapabilirsin. Bu yüzden bunu kesin bir şekilde hatırla: Her zaman sıkınlar, nahoş şeyler veya diğerleriyle anlaşmazlık gibi şeyler ile karşılaştığında, kendini incelemelisin ve içini aramalısın. O geçilemez problemin sebebini bulacaksın.” (1998’te “Kuzey Amerika’da İlk Fa Konferansındaki Fa’yı Öğretme”)

* * *

Here is the article in English language:
http://en.clearharmony.net/articles/a30829-article.html

Facebook Logo LinkedIn Logo Twitter Logo Email Logo Pinterest Logo

Clearharmony'de yayınlanan tüm makaleleri kopyalayabilir ya da çıktı alabilirsiniz, fakat lütfen kaynak belirtiniz.