Yemek yeme konusu, tarihteki gerçek öğretilerde ele alınmış bir konudur. Toplum içerisinde gündelik yaşamını sürdüren insanlar elbette bunu düşünmezler, fakat öğretiler veya dinler bu başlığa dikkat çekmişlerdir.
Örneğin, günümüzde birçok insan vejetaryen olduğunu söylediğinde, hemen ona Budist olup olmadığı ya da bir öğreti ile ilgilenip ilgilenmediği sorulabiliyor. Yemek yeme konusu -xiulian dünyasında- sapmış bir konu haline dönüşmüş durumda. Vejetaryen olup bir şeylerden arınmak bir aralar Batı toplumunda da oldukça modaydı ve üzerinden para kazanılıyordu, şimdi ise fazla dayatılmıyor.
İnsanlar her türden kötü düşünceye sahip iken vejetaryen olmak neyi değiştirebilir? Evet, tat ya da aroma peşinde olmak, terk edilmesi gereken bir takıntıdır, fakat terk edilmesi gereken takıntılardan sadece bir tanesidir. Aslında, bir uygulayıcının ne yediğinin hiçbir önemi yoktur. Kişi sadece karnını doyurmak için yediği sürece, gelişim sürecini kesinlikle etkilemez. Çünkü uygulama sistemlerinde öğrencilerden, esasen takıntılarını terk etmeleri istenir. Gerçek bir gelişim sadece zihni geliştirmek üzerine kuruludur; en temel konu budur; gelişim dış faktörlere bağlı değildir, her şey gerçek anlamda zihinde çözülmelidir. Fakat neredeyse her konuda olduğu gibi işin özü atlanıyor. Örneğin, tarih içerisinde et yiyen keşişler dahi var olmuştur ve onlar bu ilkeyi o anda fark etmişlerdir.
Günümüzde her şey dış faktörlere bağlanıyor. Kişi sadece sebze yiyerek bir uygulayıcı olduğunu bile iddia edebiliyor. Bu durum, her şeyin içini boşaltmamızın sonuçlarından bir tanesidir.
Bu yazı Falun Dafa uygulamasından edinmiş olduğum anlayış temelinde yazılmıştır.
* * *
Clearharmony'de yayınlanan tüm makaleleri kopyalayabilir ya da çıktı alabilirsiniz, fakat lütfen kaynak belirtiniz.