20 Temmuz 1999’u Hatırlarken

Facebook Logo LinkedIn Logo Twitter Logo Email Logo Pinterest Logo

1999 senesinin 20 Temmuz sabahı egzersiz alanında bazı uygulayıcıların yasadışı olarak tutukladıklarını ve evlerinin arandığını öğrendim. Daha sonra, yerel hükümet yetkililerine bu konuda yaptığımız itiraz başvurularımız göz ardı edilince çoğu uygulayıcı Pekin’e doğru yola çıktı. Aramızda öğlen vakti Pekin’e hareket edecek araçlara bilet satın alanlar yerel polis istasyonunca durduruluyor ve sorguya çekiliyordu. Öğlenden sonra Pekin’e doğru hareket eden trenlerin bilet satışlarını tamamıyla kestiler. Biz Pekin’in banliyösü olan Huairou’ya giden trene bilet satın aldık ve yol üzerinde bulunan Pekin durağında trenden inmeyi planladık. Pekin’e gece yarısına doğru vardık. İstasyonda önümüze polisler ile işbirliği yapan bir kişi çıktı ve bizi kandırıp yanıltarak yoldan gayri resmi gözaltı merkezine getirdi. Bizden önce yola çıkan ve Pekin’e aynı amaçla gelen çoğu uygulayıcı da benzer şekilde kandırılıp oraya getirilmişti ve orada oturuyorlardı. Ben bütün gece boyunca uyumadım, sürekli polislere gerçeği anlatmaya devam ediyordum. Beni temyiz ofisine götürmelerini istediğimde, bana: “Sizi itiraz kabul ofisine yarın sabah götürürüz” cevabını verdiler.

Ertesi sabah yaklaşık saat 8:30 gibi bulunduğumuz yere birkaç tane otobüs geldi ve bizi aldı. Bindiğimiz otobüs şehirde tutuklu kaldığımız yerden şehir dışına doğru yol alınca bize yalan söylediklerini anladık. Oysa onlar bizi “itiraz kabul ofisine” götürmek yerine, hepimizi toplayıp ve geldiğimiz yere geri göndermeyi planlamışlardı. Bizi bir spor sahasına getirdiler, orada bizim tek tek fotoğraflarımızı çektiler ve kimlik bilgilerimizi kaydettiler. Sonra bizi Pekin ve Hebei eyaletleri arasındaki sınırda bulunan bir okulun bahçesinde indirdiler, oraya vardığımızda bizi geldiğimiz şehirlere geri götürmek üzere çoktan başka otobüsler hazırlık bekliyordu. Ben orada tanıdığım bir uygulayıcıyla karşılaştım. “İtiraz kabul ofisi”nde onu saçlarından sürüklemişler ve dövmüşlerdi. Döverken ellerine de kelepçe takmışlar, ona rastladığımda ellerinin üzerinde gördüğü kötü muamelenin izleri yansıtan koyu morluklar vardı. Durum hakkında kısa süre konuşmamızın ardından evimize bu kadar kolay dönmememiz gerektiğini anladık, çünkü oraya gelme amacımıza henüz ulaşmamıştık- Pekin’de hükümete itirazımızı duyuramamıştık. Uygulayıcılar küçük gruplar şeklinde çocuk parkında yerleştiler.

Bazıları meditasyon yapıyordu, bazıları sakince Shifu’nun konferanslarını okuyorlardı. Öğlen vaktine doğru hava ısındı ve oldukça sıcaktı ve etrafta küçücük bir gölge bile yoktu. Kendimizi sanki kızgın fırının ağzında oturuyormuş gibi hissediyorduk, fakat bu dayanılmaz sıcak hava bizim kararımızı köreltmedi.

Otobüsler çok uzun süre beklemeye devam ediyordu, fakat bir tane bile uygulayıcı yerinden kıpırdamadı. Polisler kimsenin gitmek istemediğini görünce birkaç tane Alman kurt köpeği getirdiler, köpekler durmadan havlıyorlardı. Uygulayıcıların çocukları korktular ve ağlamaya başladılar. O durumda bir bayan uygulayıcı bir anda ayağa kalktı ve yüksek sesle Hong Yin’den Shifu’nun şiirlerini sesli okumaya başladı. Hepimiz ona eşlik etmek. Shifu’nun şiirleri çocuk parkının her yerinde yankılanıyordu. Seslerimiz gökyüzünü bile titretti, sanki gök gürültüsü gibiydi. Ben hala o görkemli sahneyi çok iyi ve net bir şekilde hatırlıyorum. O an gerçekten de iyilik ve kötülüğün savaşıydı.

Hükümet temsilcileri Dafa uygulayıcılarının Fa’yı korumak için gösterdikleri bu tür kararlı davranışları karşısında gerçekten şaşırmıştı. Polisler o çocuk parkında bulunan tek çeşmenin suyunu kestiler. Orada bulunan uygulayıcıların çocuklarının en küçüğü 2-3 aylıktı, en ihtiyar uygulayıcı ise yaklaşık 70 yaşındaydı. Biz aramızda belirlediğimiz temsilciyi polislerle görüşmesi için gönderdik. Polis su ihtiyacımıza çözüm sunmuş gibi çok pahalıya su satan bir satıcı getirdi. O bir şişe su karşılığında -üç yuan¹ istiyordu. Kavurucu güneşin altında her uygulayıcının üzerindeki giysiler terden sırılsıklam olmuştu, fakat hiç kimse gitmiyordu.

Uygulayıcılar Shifu’nun konuşmalarını ve şiirlerini okumaya devam ediyorlardı. O gün yaklaşık saat dört ve beş civarında, makineli tüfeklerle donatılmış terör ile mücadele timi eşliğinde birkaç hükümet yetkilisi geldi. Terör ile mücadele timi bulunduğumuz alanın etrafını sardı. Uygulayıcıların ve köşeye sıkışan hükümet yetkilileri arasında gerçekleşen uzun süreli görüşmelerin ardından azar azar otobüse binmeye başladık. Aynı akşam bölge merkezine döndük. İsimlerimiz, adreslerimiz ve iş yeri adreslerimiz kayda aldıklarından sonra evimize dönmemize izin verdiler.

Ertesi gün 22 Temmuz’da, ben her zamanki gibi gece saat 3:30’da egzersiz alanına gittim. O gün sadece birkaç tane uygulayıcı gelmişti. Meditasyonu yaptıktan sonra diğer uygulayıcılarla beraber ayakta yapılan egzersizleri yapmak için hemen yan tarafta yer alan egzersiz alanına geçtim. Egzersizleri yaparken güçlü bir enerjinin bedenimde dolaştığını hissettim ve bu benim için değişik bir şeydi. Sanki Shifu’nun yanımda olduğunu hissettim. Ben o kadar etkilendim ki, gözyaşlarım yanaklarımdan aşağı süzülüyordu. Bu hissettiğim şey tüm egzersiz boyunca devam etti.

Daha sonra Shifu’nun ‘Kuzey Amerika Turunda Fa’yı Öğretme’ konferansını okuduğumda, şu sözleri benim dikkatimi çekti:

Dafa uygulayıcıları; Fa-düzenlemesinde bugün bu safhaya ulaşmış olarak, Shifu, Fa-düzeltmesi döneminde yapmakta olduğunuz her şeyi tasdik etmekte, onaylamaktadır. 20 Temmuz 1999 tarihinde, Temmuz 20'den önce uygulamaya başlamış olan eski öğrencilerin hepsini konumlarına zaten itmiştim, -sizleri en yüksek konumlarınıza ittim.

İşte o anda, egzersizler yaparken hissettiğim şeyin nedenini anladım.

Pekin’e itiraz dilekçemle başvurmak üzere yola çıktım, 22 Temmuz öğleden sonra geçen seferkinden başka bir trene bindim. Trenin içerisinde çok fazla polis vardı. Çoğu uygulayıcıyı yarı yolda durduruyor, sorguya çekiyor ve evine geri gönderiyorlardı. O anda benim tek bir düşüncem vardı -bizi hiç kimse durduramaz. Oğlum ve ben trende polisin sorgusu sırasında gayet akıllıca davrandık ve engelsiz bir şekilde Pekin’e ulaştık. O akşam diğer uygulayıcılara rastladık. Dokuz kişi o geceyi geçirmek için Pekin’in kırsal bölgesindeki küçük bir odayı kiralayarak orada kaldık. O oda uzun zamandır boş kalmıştı, bu yüzden de bakımsız ve kirliydi. Yataksız tek bir tane tahta baza vardı. Polisin dikkatini çekmemek için biz odadaki ışığı bile açmadık. Odanın yakınındaki banyoda sırayla dişlerimizi temizledik. Odada sadece tek baza olduğu için uygulayıcılar onu aramızda en yaşlı olan bayan bir uygulayıcıya ve en küçük olan benim oğluma verdiler. Kalanlar yerde yattık. Oda o kadar küçüktü ki, hepimiz yere sığmadığımız için bir uygulayıcı o bazanın altında yatmak zorunda kaldı. O günün üzerinden on bir sene geçti. O gün Pekin’e itiraz dilekçesiyle giden on uygulayıcının her biri kendi yolunda yürüyordu. Tin Yang adlı uygulayıcı Guangzhou da tutuklanmış ve ölene kadar zulüm gördü. O aramızdan çok erken ayrılmasına rağmen, onun yazdığı tecrübe paylaşım yorumu çoğu uygulayıcıyı Fa’yı onaylaması için öne adım atmaya teşvik etti. Aramızdan altı uygulayıcı -ben de dahil, polislerin çeşitli işkence metotlarına maruz kaldık: uygulayıcılara uzun süre hapis cezası veriyorlardı, aralarında öğrenci olanların yüksek okul sınavlarına girmelerine izin vermeyeceklerini öne sürerek tehdit ediyorlardı, çeşitli sürelerle zorunlu çalışma kamplarına ve beyin yıkama merkezlerine gönderiyorlardı.

Böyle bir durumda sadece ve sadece Shifu’ya ve Fa’ya olan sarsılmaz inancımız bize destek veriyor ve ayakta tutuyordu, her birimiz Dafa’nın bir parçası olarak kendi üzerimize düşen vazifemizi yerine getiriyorduk. Üç uygulayıcı bu acımasız zulüm yüzünden uygulamadan vazgeçti. Ben hala onların Dafa’ya geri döneceklerini ve böylece en son vakit geldiğinde sonsuza dek yok edilmeyeceklerini umut ediyorum.

Zulüm on dört sene sonra bile hala devam ediyor. Ben sık sık 1999 senesindeki sahneleri hatırlıyorum. Bu zulmü durdurmak ve ÇKP’nin kötü doğasını açığa vurmak için yürüttüğümüz çabalarımız hiç durmayacak. Ta ki zulüm tamamen bitene kadar! Falun Gong’a karşı yürütülen zulüm başından beri olmamalıydı. Zalimler bu zulmü derhal durdurmalılar!

Not:

1. "Yuan": Çin para birimidir; 500 yuan kentte çalışan bir işçinin aylık gelirine eş değerdir.

Çince metin: http://en.minghui.org/html/articles/2010/7/31/118968.html

* * *

Facebook Logo LinkedIn Logo Twitter Logo Email Logo Pinterest Logo

Clearharmony'de yayınlanan tüm makaleleri kopyalayabilir ya da çıktı alabilirsiniz, fakat lütfen kaynak belirtiniz.