Önsöz
Çin halkı “Tao” ya da Yol’a büyük değer vermiştir. Eski çağlarda acımasız bir imparator, “Tao’dan yoksun yozlaşmış bir hükümdar” olarak anılmıştır. Çince de iki karakterle, Dao De ile gösterilen ve sırasıyla “Tao” ve “Erdem” anlamına gelen ahlak standardına uymayan herhangi bir davranış için “Tao’nun yolunu izlememek” denmiştir. Hatta ayaklanan köylüler “Gökyüzü adına Yol’u başar” yazılı pankartlar açmışlardır. Lao Zi [1] “Gökyüzü ve yeryüzünden önce varolmuş, gizemli ve bütün bir şey vardır. Sessiz, biçimsiz, tam ve asla değişmeyen. Her yerde kusursuzca sonsuza dek yaşayan, her şeyin anasıdır o. Adını bilmiyorum; ona Yol diyorum.” demiştir. Bu düşünce dünyanın “Tao”dan biçimlendiğine işaret etmektedir.
Son yüzyıl içinde, komünist hayaletin ani istilası, sonu olmayan şiddetli bir acı ve trajediye neden olan, doğaya ve insanlığa karşı olan bir güç yaratmıştır. Ayrıca, uygarlığı yıkımın eşiğine itmiştir. Tao’yu çiğneyen, gökyüzüne ve yeryüzüne karşı çıkan her türlü büyük kötülüğü işleyerek evrene karşı son derece sadist bir güç haline gelmiştir.
“İnsan yeryüzünü takip eder, yeryüzü gökyüzünü takip eder, gökyüzü Tao’yu takip eder ve Tao doğal olanı takip eder.” [2] Eski Çin’de halk gökyüzünü takip etmeye, onunla uyum içinde olmaya ve onunla bir arada varolmaya inanmıştır. İnsanoğlu, gökyüzü ve yeryüzü ile bütünleşmekte ve onlarla karşılıklı bir bağımlılık ilişkisinde varolmaktadır. Evrenin Tao’su değişmezdir. Evren Tao’ya göre düzenli bir biçimde işlemektedir. Dünya gökyüzünün değişimlerini takip etmekte, böylece dört farklı mevsim yaşamaktadır. İnsanoğlu gökyüzüne ve yeryüzüne saygı göstererek, minnettarlık ve kutsanmanın uyumu içinde bir hayatı tatmaktadır. Bu, şu ifadede yansıtılmıştır: “gökyüzünün elverişli zamanlaması, yeryüzünün yararlı arazisi ve insanlar arasındaki uyum”.[3] Çin düşüncesine göre, astronomi, coğrafya, takvim sistemi, tıp, edebiyat ve hatta sosyal yapıların hepsi bu anlayışı takip etmektedir.
Fakat, Komünist Parti gökyüzü, yeryüzü ve doğaya karşı “insanın doğaya üstünlüğü”nü ve “mücadele felsefesi”ni desteklemektedir. Mao Zedong “cennetle harbe gir, dünya ile savaş, insanlarla mücadele et - işte bu sonsuz mutluluktur” demiştir. Belki de Komünist Parti bu mücadelelerden gerçek bir haz almıştır, fakat halk acı dolu çok büyük bedeller ödemiştir.
I. İnsanlarla Mücadele ve İnsan Doğasını Yok Etme
İyi ve Kötüyü Karıştırma ve İnsanlığı Ortadan Kaldırma
İnsan öncelikle doğal bir varlıktır ve sonra sosyal bir varlıktır. “ İnsanlar doğduklarında doğal olarak iyidirler” [4] ve “Bütün insanlar aynı şekilde merhametli bir kalbe sahiptir” [5] insanların doğuştan getirdiği birçok ana özellikler arasındadır ve bu özellikler onlara doğruyu yanlıştan ve iyiyi kötüden ayırma yeteneğini vermektedir. Fakat, ÇKP için insanlar hayvandırlar ve hatta makinedirler. ÇKP’ne göre burjuvazi ve proleterya sadece maddi güçlerdir.
ÇKP’nin amacı insanları kontrol etmek ve yavaş yavaş onları isyancı, devrimci vahşilere dönüştürmektir. Marx “Maddi güçler sadece maddi güçle devrilebilir”; “Teori de yığınları etkilediği zaman maddi bir güçtür” demiştir. [6] Bütün insanlık tarihinin, insan doğasının sürekli evriminden başka bir şey olmadığına ve insan doğasının aslında sınıfın doğası olduğuna inanmıştır ve insan doğasında içsel ve doğuştan hiçbir şey olmadığını, insan doğasının sadece çevrenin bir ürünü olduğunu kabul etmiştir. Feuerbach tarafından gerçek olduğu varsayılan “insan doğası” kavramına karşıt olarak insanın “sosyal insan” olduğunu tartışmıştır. Lenin, Marksizm’in proleterya arasında doğal olarak filizlenmeyeceğine, fakat dışardan aşılanması gerektiğine inanmıştır. Lenin elinden geleni yapmıştır, ancak hala işçilerin ekonomik mücadeleden sıyrılıp iktidar için politik savaşa geçmesini sağlayamamıştır. Böylece, umutlarını Nobel Ödülü sahibi Ivan Petroviç Pavlov tarafından ortaya konan “Koşullu Refleks Teorisi” ne bağlamıştır. Lenin bu teorinin “ bütün dünyadaki proleterya için anlamının büyük olduğunu” söylemiştir. Hatta Troçki [7] koşullu refleksin insanı sadece psikolojik olarak değil fiziksel olarak da değiştirebilmesini yararsızca umut etmiştir. Bir köpeğin öğlen yemeği zilini duyduğunda ağzının suyunun akması gibi, silah seslerini duyan askerlerin de aynı şekilde cesurca ileri atılması beklenmiştir, böylece hayatlarını Komünist Parti’ye adayacaklardır.
Eski çağlardan beri, insanlar ödülün çaba ve emekle geleceğine ve çok çalışarak zengin bir hayat kazanılabileceğine inanmışlardır. Tembelliği küçümsemiş, emek vermeden kazanç sağlamayı ahlaka aykırı bulmuşlardır. Komünist Parti Çin’e bir veba gibi yayıldıktan sonra, her nasılsa, toplumun yüz karalarını ve aylakları toprağı bölmeye, özel mülkiyeti soymaya ve erkek ve kadınlara zorbalık etmeye teşvik etmiştir ve bunların hepsi yasa adı altında aleni olarak yapılmıştır.
Herkes, büyüklere saygı göstermenin ve gençleri korumanın iyi olduğunu, büyükleri ve öğretmenleri saymamanın kötü olduğunu bilir. Eski Konfüçyan eğitiminin iki kısmı vardır: Xiao Xue (Küçük Öğrenme) ve Da Xue (Büyük Öğrenme). Xiao Xue eğitimi, 15 yaş altı çocuklarca alınmıştır, asıl olarak temizlik, sosyal ilişkiler ve görgü kurallarına (yani, hijyen, sosyal davranış, konuşma vb. üzerine eğitim) ilişkin davranışlar üzerine odaklanmıştır. Da Xue eğitimi, erdemi ve Tao ilkelerini edinmeyi vurgulamıştır. [8] ÇKP’nin Lin Biao [9] ve Konfüçyüs’ü eleştirme ve öğretmenlere saygıyı kınama kampanyası sırasında, Parti genç neslin zihinlerinden bütün ahlaki standartları silmiştir.
Eski bir deyiş: “Bir gün öğretmenim olsun, ona bütün hayatım boyunca babam gibi saygı duyarım.” der.
5 Ağustos 1966’da Pekin Üniversitesi’nin Birleştirilmiş Kızlar Lisesi’nde öğretmen olan Bian Zhongyun, siyah mürekkeple boyanmış uzun aptal bir şapka ve giysiler giydirilerek ve boynuna aşağılayıcı bir kara tahta asılarak çöp kutularıyla davul sesi çıkaran öğrencilerin ortasında, kız öğrencileri tarafından sokakta gezdirilmiştir. Diz çökmeye zorlanmış, sivri uçlu tahta bir sopayla dövülmüş ve kaynar suyla yakılmıştır. Ona ölene kadar işkence edilmiştir.
Pekin Üniversitesi’nin Birleştirilmiş Lisesi’nin bayan müdürü öğrencileri tarafından kırık bir lavaboya vurulup “Ben kötü bir kişiyim” diye bağırmaya zorlanmıştır. Saçları onu aşağılamak için gelişigüzel kesilmiştir. Yerde sürünmeye zorlanırken başından kanlar fışkırıncaya kadar dövülmüştür. İnsanoğlu bilginin birikmesiyle ilerlemiştir, fakat, ÇKP iktidarı altında bilgi edinmenin kötü olduğu düşünülmüştür. Entelektüeller pis kokulu dokuzuncu kategori- birden dokuza kadar olan bir skalada en kötü olan- olarak sınıflandırılmışlardır. Entelektüellere cahillerden öğrenmeleri ve düzelmeleri için fakir köylülerden eğitim almaları ve yeni bir yaşama başlamaları söylenmiştir. Entelektüellerin yeniden eğitilmesi sırasında, Tsinghua Üniversitesi’nden profesörler, Jiangxi bölgesindeki Nanchang’daki Carp Adasına sürgüne gönderilmişlerdir. Bu bölgede Schistosomiasis [11] yaygın bir hastalıktı ve hatta başlangıçta burada bulunan bir işçi kampı taşınmak zorunda bile kalmıştır. Nehrin suyuna dokunmaları üzerine, bu profesörler hemen hastalık kapmışlar ve siroz olmuşlardır, böylece çalışma ve yaşama yeteneklerini kaybetmişlerdir.
Eski Çin Başbakanı Zhou Enlai’ın önerisiyle, Kamboçya Komünist Partisi (Khmer Rouge) entelektüelleri en acımasız işkencelere tabi tutmuştur. Bağımsız düşünce taşıyan bu insanlar hem ruhsal hem de fiziki olarak değiştirilmiş ve yok edilmiştir. 1975’ten 1978’e kadar Kamboçya nüfusunun dörtte biri öldürülmüş, bazıları sadece gözlük taktıkları için yüzlerinde oluşan izler nedeniyle ölümle karşılaşmışlardır.
1975’teki Kamboçya komünist zaferinden sonra, Pol Pot vakitsizce sosyalizmi- içinde sınıf farklılıkları, şehirli ve köylü ayrımı, para ve ticaret olmayan “insan toplumunda bir cennet”- inşa etmeye başlamıştır. Sonunda, aileler parçalanmış ve yerine erkek işçi takımları ve kadın işçi takımları oluşturulmuştur. Hepsi birlikte yemek yemeye ve çalışmaya, aynı siyah devrimci ya da askeri üniformayı giymeye zorlanmışlardır. Kocalar ve eşleri birbirlerini ancak hafta bir kere izin alarak görebilmişlerdir.
Komünist Parti, gökyüzü ya da yeryüzünden korkusu olmadığını iddia etmiş, fakat küstahlıkla cenneti ve yeryüzünü değiştirmeye kalkışmıştır. Bu, evrendeki bütün doğru unsurlara ve güçlere karşı tam bir saygısızlıktır. Mao Zedong, Hunan’da bir öğrenciyken şöyle yazmıştır:
Sevgi doğal bir insan duygusudur. Eşler arasında, çocuklar, ebeveynler, arkadaşlar arasında ve toplumda sevgi genel olarak normaldir. Aralıksız politik kampanyalar yoluyla, ÇKP insanları kurtlara, hatta kurttan daha acımasız ve vahşi bir hayvana dönüştürmüştür. En acımasız kaplanlar bile kendi yavrularını yemek istemez. Fakat, ÇKP’nin yönetimi altında anne babalar ve çocukların birbirlerini ihbar etmeleri ya da eşlerin birbirlerini ifşa etmeleri yaygın bir hale gelmiştir; ailesel ilişkiler sıklıkla terk edilmiştir.
1960’ların ortasında, Pekin de bayan bir ilkokul öğretmeni, öğrencilerine Çince harfler konusunda alıştırma yaptırırken yanlışlıkla “sosyalizm” ve “düşmek” kelimelerini bir arada kullanmıştır. Öğrencileri onu ihbar etmişlerdir. Bundan sonra, her gün eleştirilmiş ve erkek öğrencileri tarafından tokatlanmıştır. Kızı onunla olan ilişkisini kesmiştir. Ne zaman mücadele daha yoğun bir hale gelse, kızı politik toplantılarda annesinin “sınıf mücadelesindeki yeni hareketini” eleştirmiştir. Bu talihsiz olayı takip eden uzun yıllar boyunca, öğretmenin tek işi tuvaletler de dahil olmak üzere okulun günlük temizliğini yapmak olmuştur.
Kültür Devrimini yaşayan insanlar, Mao’nun İleri Doğru Büyük Sıçrayış’taki başarısızlığını eleştirdiği için hapse yollanan Zxang Zhixin’i unutmayacaklardır. Çok defa, hapishanenin gardiyanları elbiselerini çıkararak ve ellerini arkasında kelepçeleyerek onu hapishanenin erkek mahkumlarının hücrelerine atmışlar ve erkek mahkum çetesinin ona tecavüz etmesine izin vermişlerdir. Kız en sonunda çıldırmıştır. İdam edilirken, gardiyanlar kızın protesto için slogan atacağından korkmuşlardır. Kafasını bir tuğlanın üzerine bastırmışlar ve herhangi bir anestezi yapmadan boğazını kesmişlerdir.
Son yıllarda Falun Gong’a yapılan işkenceler sırasında, ÇKP nefreti ve zorbalığı teşvik etmek için aynı eski yöntemleri kullanmaya devam etmektedir.
Komünist Parti, yönetimini güçlendirmek için insanların erdemli doğasını bastırmakta ve insanlığın şeytansı yanını desteklemekte, cesaretlendirmekte ve kullanmaktadır. Birbiri ardına açılan kampanyalarda, vicdanlı insanlar vahşet korkusuyla sessizliğe itilmektedirler. Komünist Parti insanoğlunun binlerce yıldır sahip olduğu iyi ve kötü, onur ve utanç kavramlarını tamamen ortadan kaldırma girişiminde evrensel ahlaki standartları yok etmiştir.
Karşılıklı Oluşum ve Karşılıklı Geri Çekilme Yasasını Aşan Kötülük
Lao Zi şöyle demiştir:
Basit olarak ortaya konulursa, karşılıklı üretim ve karşılıklı geri çekilme insan dünyasında var olur. İnsanlar sadece iyi ve kötü bireyler olarak ayrılmaz, aynı zamanda tek bir kişide de iyi ve kötü aynı anda yaşar.
Eski Çin’deki haydutların ikonu olan Dao Zhi, yandaşlarına “Haydutlar da Yol’u takip etmelidir” demiştir. Sözlerine devam etmiş ve haydut olmanın aynı zamanda “onurlu, cesaretli, adil, bilge ve iyiliksever” demek olduğunu söylemiştir. Bu, bir haydudun bile her istediğini yapamayacağını ve belli kurallara uyması gerektiğini ifade etmektedir.
ÇKP’nin tarihi sınırsız ihanet ve hilelerle doludur denebilir. Örneğin, haydutların en çok onurlandırdığı şey “adil olmak”tır. Hatta ganimetlerini paylaştıkları yerin adı bile “Ganimetleri Bölüşmek için Adalet Salonu”dur. Fakat ne zaman ÇKP’deki yoldaşların arasında bir anlaşmazlık çıksa, birbirlerini ifşa etmiş ve suçlamışlar hatta birbirlerini dolandırmak için bire on katarak yanlış ithamlar uydurmuşlardır.
Örneğin General Peng Dehuai’yi ele alalım. Mao Zedong, köylü bir geçmişten gelerek, tabiî ki mu [13] başına 130.000 jin üretmenin imkansız olduğunu ve Peng’in söylediğinin tamamen doğru olduğunu biliyordu. Ayrıca Peng’in Mao’nun hayatını ÇKP-KMT savaşı sırasında Hu Zongnan’nın 200.000 askerine karşı 20.000 askeriyle savaşırken defalarca kurtarması şöyle dursun, Peng’in onun iktidarını alma niyeti olmadığını da biliyordu. Ne var ki, Peng, Mao ile aynı düşüncede olmadığını söyler söylemez, Mao öfkeden deliye dönmüş ve Peng’i övmek için yazdığı şu dizeleri çöp kutusuna fırlatmıştır: “Kim at sırtında kılıcını çekmiş ileri atılmaya cesaret eder- sadece Generalimiz Peng!” Mao, Peng’in hayat kurtaran yoldaşlığının asaletine rağmen Peng’i öldürmeyi kafasına koymuştur.
ÇKP iyilikle yöneteceğine vahşice öldürmekte; yoldaşlığı ve kişisel sadakati hor görerek kendi üyelerine işkence etmekte; korkakça davranarak Çin topraklarını dışarı ile takas etmekte; bilgelikten yoksun bir şekilde kendisini dürüst inancın düşmanı yapmakta; bilgenin ulusu yönetme yolunu çiğneyerek kitle hareketleri başlatmaktadır. O kadar ki, ÇKP şu en küçük ahlak standardını bile terk edecek kadar ileri gitmiştir: “Haydutlar da Yol’u takip etmelidir.” Onun kötülüğü evrendeki karşılıklı oluşum ve karşılıklı geri çekilme yasasının da ötesine ulaşmıştır. ÇKP, iyi ve kötüyü birbirinden ayıran kriteri birbirine karıştırmak ve evrenin yasasını tepe taklak etmek amacıyla doğaya ve insanlığa karşı çıkmaktadır. Onun zapt edilmemiş küstahlığı doruk noktasına ulaşmıştır ve tam bir başarısızlığa uğramaya yazgılıdır.
II. Doğanın Yasasını Çiğneyerek Yeryüzüyle Savaşmak, Sonu Gelmez Felaketi Getirmek
Sınıf Mücadelesini Doğaya Uygulamak
Jin Xunhua, Shanghai 2 Numaralı Wusong Ortaokulu’nun 1968 lise mezunu ve Shanghai’daki Ortaokul Kızıl Muhafızları Devamlı Komitesi’nin bir üyesidir. Mart 1969’da Heilongjiang İli’nin kırsal bölgesine gönderilmiştir. 15 Ağustos 1969’da bir dağ sırasından azgın sel suları aşağıya doğru hızla inmiş ve Shuang Nehri’nin etrafındaki bölgeler sel sularıyla kaplanmıştır. Jin, üretim ekibi için, sürüklenen iki elektrik direğini kurtarmak amacıyla hızla akan suların içine atlamış ve boğulmuştur.
Aşağıda Jin’in ölmeden öncede yazdığı günlüğünden iki madde [14] verilmiştir:
19 Temmuz
Bu üretim tugayındaki sınıf düşmanları hala küstahlar. Eğitilmiş gençlik kırsal bölgeye, tam olarak bölgedeki üç ana devrimci harekete katılmak için geldi. İlk ve en önemli olan sınıf mücadelesidir. Fakir ve alt-orta sınıf köylülere güvenmeli, kitleleri harekete geçirmeli ve düşmanların küstahlığını bastırmalıyız. Biz eğitilmiş gençlik her zaman Mao Zedong Düşüncesi’nin büyük bayraklarını taşımalı, hiçbir zaman sınıf mücadelesini unutmamalı ve hiçbir zaman proleteryanın diktatörlüğünü unutmamalıyız. Jin kırsal bölgeye gökyüzü ve yeryüzü ile savaşma ve insanlığı yeniden biçimlendirme düşüncesiyle gitmiştir. Günlükleri onun zihninin “savaşlar”la dolu olduğunu göstermektedir. “İnsanlarla mücadele” düşüncesini gökyüzü ve yeryüzüyle savaşmak biçiminde genişletmiş ve hayatını kaybetmiştir. Jin mücadele felsefesinin tipik bir örneğidir ve şüphesiz aynı zamanda onun bir kurbanı olmuştur.
Engels bir keresinde özgürlüğün, kaçınılmazlığın tanınması olduğunu söylemiştir. Mao Zedong devam etmiş ve eklemiştir: “ve dünyanın yeniden biçimlendirilmesi.” Bu son dokunuş ÇKP’nin doğa görüşüne, yani doğayı değiştirme istemine ışık tutmuştur. “Kaçınılmazlık” komünistlerce anlaşıldığı üzere onların görme gücünün dışındaki madde ve kökeni onların açıklamalarının ötesinde olan “biçim”dir. Onlar, nesnel yasaları anlamak için öznel insan bilincini harekete geçirmekle doğayı ve insanı “fethedebileceklerine” inanmışlardır. Komünistler Rusya ve Çin’i, iki pilot etkinlik alanlarını, doğayı değiştirme çabasıyla mahvetmişlerdir.
Halk türküleri İleriye Doğru Büyük Sıçrayış sırasında ÇKP’nin kibrini ve aptallığını göstermektedir: “Bırak dağlar başını eğsin ve nehirler kenara çekilsin”; “ Gökyüzünde Yeşim İmparator diye bir şey yok ve yeryüzünde Ejderha Kral diye bir şey yok. Ben Yeşim İmparatorum ve Ejderha Kralım. Ben üç dağa ve beş geçide kenara çekilmesini emrederim, işte ben geliyorum!”[15]
Komünist Parti gelmiştir! Böylece onunla birlikte doğadaki ve dünyanın başlangıcındaki uyumlu dengenin yıkımı gelmiştir.
Tahılı ana ürün olarak tutma konusundaki tarım politikası altında, ÇKP kendi isteğiyle tarıma uygun olmayan eğimli dağlık arazileri ve otlakları tarım arazisine dönüştürmüş ve tarım toprağı haline getirmek için Çin’deki nehirleri ve gölleri doldurmuştur. Sonuç ne olmuştur? ÇKP 1952’deki tarım üretiminin Nasyonalist Dönemdeki üretimi aştığını iddia etmiştir, fakat ÇKP’nin açığa vurmamış olduğu şey, 1972’ye kadar Çin’in toplam tahıl üretiminin barışçıl Qing Hanedanlığı’nın Qianlong Hükümdarlığı’ndaki üretimini aşamamış olmasıdır. Bugün bile, Çin’in kişi başına düşen tahıl üretimi Qing Hanedanlığı’nın hala çok altındadır ve Çin tarihinde tarımın zirve noktasına varmış olduğu Song Hanedanlığı dönemindeki üretimin ise sadece üçte biri kadardır.
Ağaçların rast gele kesilmesi, nehirlerin düzleştirilmesi ve göllerin doldurulması Çin’de şiddetli bir ekolojik kötüleşmeye neden olmuştur. Bugün, Çin’in ekosistemi çökmenin eşiğindedir. Hai Nehri ile Sarı Nehrin kuruması ve Huai Nehri’nin ile Yangtze Nehri’nin kirlenmesi Çin ulusunun yaşaması için ihtiyaç duyduğu yaşam çizgisini keskinleştirmektedir. Gansu, Qinghai, İç Moğolistan ve Xinjiang’daki otlakların yok olmasıyla kum fırtınaları merkezi ovalara doğru yol almaktadır.
1950’lerde, Sovyet uzmanların rehberliğinde, ÇKP Sarı nehir üzerinde Sanmenxia hidrolik güç istasyonunu kurmuştur. Bugüne kadar, Sarı Nehrin Çin’deki ikinci büyük nehir olması gerçeğine rağmen, bu istasyon sadece orta büyüklükte bir nehrin üretim kapasitesine ulaşabilmiştir. Daha da kötüsü, bu proje nehrin üst menzillerinde çamur ve kum birikmesine sebep olmuş ve nehir yatağının yüksekliğini artırmıştır. Bu yüzden, en küçük bir su taşması bile nehrin iki yakasında yaşayan insanlar için çok büyük can ve mal kaybına sebebiyet vermiştir. Wei Nehri’nin 2003 yılındaki taşmasında en yüksek su debisi saniyede 3700 metreküptür ve bu her üç ya da beş yılda bir oluşabilecek bir seviyedir. Ama yine de bu taşma son 50 yılda eşi görülmemiş bir felakete neden olmuştur.
Henan Bölgesi’ndeki Zhumadian yöresinde kurulmuş pek çok büyük ölçekte su deposu vardır. 1975 yılında, bu su depolarının setleri birbiri ardına yıkılmaya başlamıştır. 2 saat kadar kısa bir sürede 60.000 insan boğulmuştur. Toplam ölü sayısı 200.000 kadar yüksek bir rakama ulaşmıştır.
ÇKP Çin topraklarındaki kontrolsüz yıkım hareketlerine devam etmektedir. Trilyonlarca dolara mal olan Yangtze Nehri üzerindeki Üç Geçit Barajı ve Güneyden Kuzeye Su Transferi Projesi gibi yatırımların hepsi, ÇKP’nin doğal ekosistemleri değiştirme çabalarıdır. Sadece bu küçük ve orta büyüklükte projelerin “yeryüzüyle savaşması”ndan bahsedilmemektedir. Dahası, bir keresinde ÇKP içinde, batı Çin’deki doğal çevrenin değiştirilmesi amacıyla Qinghai-Tibet Platosu üzerinde bir geçit açmak için atom bombası patlatılması bile önerilmiştir. ÇKP’nin toprağa olan küstahlığı ve saygısızlığı bütün dünyayı şok etse de, bu beklenmeyen bir şey değildir.
Değişimler Kitabı’ndaki hexagramlarda (Ba Gua), Çin’in ataları gökyüzüne Qian ya da yaratıcı olarak bakmışlar ve ona göksel Tao olarak büyük saygı duymuşlardır. Yeryüzünü Kun ya da alıcı olarak düşünmüşler ve alıcı erdemlere saygı duymuşlardır.
Qian’dan sonraki hexagram olan Kun, Değişimler Kitabı’nda şöyle açıklanır: “Kun hexagramı Yeryüzü’nün doğasını sürmek ve cevap vermektir. Buna uygun olarak, üstün kişiler her şeyi cömert erdemlerle yönetir ve sürdürür.”
Değişimler Kitabı[16] üzerine Konfüçyüs şöyle demiştir: “Kusursuz olan Kun’un büyüklüğüdür; o bütün varlıklara doğumu getirir.”
Konfüçyüs Kun’un doğası üzerine daha fazla yorum getirmiştir: “ Kun en yumuşaktır, ama yine de hareket halinde katıdır. O en yerinde durandır, ama yine de doğası tamdır. Takip ederek efendisini edinir, yine de kendi doğasını devam ettirir ve böylece uzun süre kalır. O her şeyi içinde barındırır ve dönüştürmekte akıllıdır. Bu Kun’un yoludur- ne kadar uysaldır o, gökyüzünü taşır ve benimle birlikte hareket eder.”
Açıkça, yeryüzü üzerindeki her şey sadece Yeryüzü Ana’nın gökyüzünü takip etmesindeki yumuşaklık, yerinde durma ve dayanıklılık erdemleri içinde sürer ve gelişir. Değişimler Kitabı bize, göksel Tao’ya ve yeryüzü erdemlerine karşı doğru yaklaşımı öğretmektedir: gökyüzünü takip et, yeryüzü yasalarına uy ve doğaya saygı göster.
Fakat ÇKP, Qian ve Kun’u çiğnerken, “gökyüzüyle çatışmayı ve yeryüzüyle dövüşmeyi” desteklemektedir. Yeryüzünün kaynaklarını istediği kadar yağmalamıştır. En sonunda, kaçınılmaz olarak gökyüzü, yeryüzü ve doğa yasası tarafından cezalandırılacaktır.
III. Cennetle Çatışma, İmanı Bastırma ve Tanrı İnancını Reddetme
Sınırlı Bir Hayat Nasıl Sınırsız Uzay-Zamanı Anlayabilir?
Einstein’ın oğlu Edward bir keresinde ona neden bu kadar ünlü olduğunu sormuş. Einstein, deri bir topun üzerindeki kör bir sineği işaret etmiş ve o, yürüdüğü yolun kavisli olduğunu bilmiyor, fakat “Einstein biliyor” diye cevap vermiş. Einstein’ın cevabı gerçekten derin anlamlar içermektedir. Bir Çin deyişi benzer bir anlamı ifade etmektedir: “Lu Dağı’nın gerçek yüzünü tam olarak bilmiyorsun çünkü dağın üzerindesin.” Bir sistemi anlamak için, onun dışına çıkıp onu dışarıdan gözlemek gerekir. Fakat, insanoğlu evrenin sınırsız uzay-zamanını gözlemek için sınırlı düşünceler kullanarak onun tam doğasını hiçbir zaman anlayamayacaktır ve böylece evren insanoğlu için sonsuza kadar bir gizem olarak kalacaktır.
Bilim tarafından ortaya konamayan alan, doğal olarak “inanç” alanına giren tinsellik ya da metafiziğe aittir.
İnanç, tecrübeyi ve hayatı, uzay-zamanı ve evreni anlamayı kapsayan zihinsel bir etkinliktir, politik bir parti tarafından yönetilebilecek şeylerin ötesindedir. “Bu yüzden Sezar’a Sezar’ın olan şeyleri ve Tanrı’ya Tanrı’nın olan şeyleri sun.” [17] Fakat, Komünist Parti, zavallı ve saçma evren ve hayat anlayışına dayalı olarak, kendi teorileri dışındaki her şeye “batıl inanç” adını vermiş ve Tanrı’ya inananları beyin yıkama ve dönüştürmeye tabi tutmuştur. İnancını değiştirmek istemeyenler aşağılanmış ve hatta öldürülmüştür.
Gerçek bilim adamları evren hakkında çok geniş bir bakış açısına sahiptir ve bir bireyin sınırlı fikirleriyle “bilinemez” olan sınırsızı inkar etmezler. Tanınmış bilim adamı Newton, 1678’de yayımlanan ünlü kitabı Matematiğin İlkeleri’nde mekaniğin ilkelerini, gel-git oluşumunu ve gezegenlerin hareketlerini açıklamış ve güneş sisteminin hareketlerini hesaplamıştır. Son derece başarılı olan Newton, tekrar tekrar kitabının sadece görünen olguların bir betimlemesini sunduğunu ve kesinlikle Tanrının evreni yaratmasının gerçek anlamı hakkında konuşmaya cüret etmediğini söylemiştir. Matematiğin İlkeleri’nin ikinci baskısında, inancını ifade ederken Newton şunları yazmıştır: “Bu en güzel güneş sistemi, gezegenler, kuyruklu yıldızlar sadece zeki ve güçlü bir varlığın aklı ve egemenliğiyle sürdürülebilirdi. Kör bir insanın renkler hakkında hiçbir fikri olmaması gibi, biz de her şeyi bilen Tanrının onları hangi biçimde algıladığı ve kavradığı hakkında bir fikir sahibi olamayız.”
Bu uzay-zamanı aşan göksel krallıklar var mı ve Yol’u arayanların kutsal köklerine ve gerçek özlerine dönüp dönemeyecekleri sorularını bir tarafa bırakalım. Bir şeyde hepimiz anlaşabiliriz: Dürüst bir inancın takipçilerinin hepsi iyiliğin iyilik getireceği ve kötülüğün cezalandırılacağı konusundaki nedensel ilişkiye inanmaktadırlar. Dürüst inançlar belli bir seviyede insan ahlakını sağlamada çok önemli bir rol oynamaktadır. Aristoteles’ten Einstein’a kadar pek çok kişi evrende hakim olan bir yasanın varlığına inanmaktadır. İnsanlık hiçbir zaman evrenin gerçeğini çeşitli yollarla araştırmayı bırakmamıştır. Bilimsel araştırmaya ek olarak, neden din ve inanç evrensel gerçeği ortaya çıkarmak için diğer yaklaşımlar olarak kabul edilmesin?
Bütün uluslar tarihsel olarak Tanrı’ya inanmışlardır. Tam olarak Tanrı’ya ve iyi ile kötünün ilahi adaletine olan inançları yüzünden, insanlar kendilerini dizginlemişler ve toplumun ahlaki standardını sağlamışlardır. Bütün zamanlarda ve bütün dünyada batıda Ortodoks dinler ve doğuda Konfüçyanizm, Budizm ve Taoizm hepsi insanlara gerçek mutluluğun Tanrı’ya inanmaktan, cennet için ibadet etmekten, merhametli olmaktan, sahip olduğunu sevmekten, Tanrı’nın lütufları için minnettar olmaktan ve diğer insanların nezaketine karşılık vermekten geldiğini öğretmiştir.
Komünizmin yol gösterici dayanak noktalarından biri ateizm olmuştur- Buda, Tao, geçmiş yaşamlar, ölümden sonra yaşam ve ilahi adalet diye bir şey olmadığı inancı. Bu yüzden farklı ülkelerdeki komünistlerin hepsi fakir ve lümpen proleteryanın [18] Tanrı’ya inanmaya ihtiyaç olmadığını, yaptıklarını ödemek zorunda olmadığını, yasalara uyma zorunluluğu olmadığını ve kendi başına hareket etmelerini söylemişlerdir. Tam tersine, onlara zenginlik kazanmak için hile ve zorbalık kullanmalarını salık vermişlerdir.
Eski Çin’de, imparatorların en yüksek soyluluğa sahip olduğu düşünülmüştür yine de onlar kendilerine gökyüzünün oğulları diyerek kendilerini gökyüzünden aşağıda bir yere koymuşlardır. “Gökyüzü’nün iradesi” tarafından kontrol edilen ve dizginlenen imparatorlar zaman zaman kendilerini suçlamak için imparatorluk fermanları yayımlamışlar ve gökyüzüne pişmanlıklarını bildirmişlerdir. Fakat komünistler gökyüzünün iradesini temsil etme yetkisini üzerlerine almışlardır. Yasalar ya da gökyüzü tarafından sınırlandırılmadıkları için her istediklerini yapmakta özgür olduklarını düşünmüşlerdir. Sonuç olarak, dünyada birbiri ardına cehennemler yaratmışlardır.
Komünizmin piskoposu Marx, dinin insanların manevi afyonu olduğuna inanmıştır. İnsanların tanrısallığa ve Tanrı’ya inanacağından ve onun komünizmini kabul etmeyi reddedeceğinden korkmuştur. Engels’in Doğanın Diyalektiği kitabının ilk bölümü Mendeleyev ve grubunun mistisizm çalışmalarının eleştirilerini içermektedir.
Engels, insan rasyonalitesinin yargılanmasından önce Orta Çağ sırasındaki ya da öncesindeki her şeyin varlığını gerekçelendirmesi gerektiğini belirtmiştir. Bu sözü söylerken, kendisini ve Marx’ı da böyle bir yargılamada yargıç olarak görmüştür. Mikhail Bakunin, bir anarşist ve Marx’ın bir arkadaşı, Marx hakkında şu yorumu yapmıştır: “O İnsanların karşısına Tanrı olmak için çıktı. Tanrı gibi kendisi dışında kimseye tahammülü yoktu. İnsanların kendisine Tanrı’ya taptıkları gibi tapmasını istiyordu ve kendisine idolleri gibi saygı göstermelerini istiyordu. Aksi halde, onları sözlü saldırı ve işkenceye tabi tutacaktı.”
Geleneksel Ortodoks inancı komünist kibrinin karşına doğal engeller çıkarmaktadır.
ÇKP dine çılgınca zulmederken bütün soğukkanlılığını kaybetmiştir. Kültür Devrimi sırasında, çok sayıda tapınak ve cami yerle bir edilmiş ve rahipler sokaklarda aşağılanarak yürütülmüştür. Tibet’te, tapınakların yüzde doksanı zarar görmüştür. Bugün bile, ÇKP ev kiliselerine bağlı on binlerce Hıristiyanı hapsederek dini eziyetlerine devam etmektedir. Shanghai’lı Katolik bir din adamı olan Gong Pinmei, ÇKP tarafından 30 yıldan uzun bir süre hapsedilmiştir. 1980’lerde Amerika’ya gelmiştir. 90 yaşının üzerindeyken ölmesinden önceki son isteği “ÇKP, Çin yönetiminden ayrıldığında, mezarımı Shanghai’ya yollayın” olmuştur. İnancı yüzünden 30 yıldan fazla süren münzevi hapis hayatında, ÇKP salıverilmesi karşılığında ona inancını terk etmesi ve ÇKP’nin “Üç-Kendi Yurtsever Komitesi”nin [19] liderliğini kabul etmesi için çok defalar baskı uygulamıştır.
Son yıllarda, ÇKP’nin Falun Gong’un Doğruluk, Merhamet ve Hoşgörü ilkelerini savunan avukatları üzerindeki yasaklamaları, “gökyüzüyle çatışma” öğretisinin bir uzantısı olmuştur, aynı zamanda insanları kendi iradelerine karşı zorlamanın kaçınılmaz bir sonucudur.
Ateist komünistler insanların Tanrı’ya olan inancını yönlendirmeye ve kontrol etmeye çalışmışlardır; onlar cennetle çatışmaktan zevk almışlardır. Saçmalıkları kelimelerle ifade edilemez; kibir ya da küstahlık gibi betimlemeler bunun en küçük parçasını bile göstermeye yetmez.
Sonuç
Uygulamada komünizm bütün dünyada tamamen başarısız olmuştur. Jiang Zemin, dünyadaki son büyük komünist rejimin önceki liderlerinden bir tanesi, Mart 2001’de Washington Post’un dış muhabirlerinden birine, “Gençken komünizmin çok çabuk geleceğini sanıyordum, fakat şimdi böyle hissetmiyorum.” [20] demiştir. Şu anda komünizme gerçekten inananların sayısı çok azdır ve aralarında uzak mesafeler vardır.
Komünist hareket, evrenin yasasını çiğnediği ve gökyüzüne karşı olduğu sürece başarısız olmaya mahkumdur. Böyle bir evren karşıtı güç tabii ki gökyüzünün iradesi ve kutsal ruhlar tarafından cezalandırılacaktır.
ÇKP yaşadığı krizleri, görünümünü sık sık değiştirerek ve son çaresiz hilelerine sıkı sıkıya tutunarak aşmış olsa da, dünyadaki herkes sonunun kaçınılmaz olduğunu görmektedir. ÇKP aldatıcı maskelerini tek tek atarak kendi gerçek açgözlü, acımasız, utanmaz, nefret dolu ve evrene zıt doğasını ortaya koymaktadır. Fakat insanların zihinlerini kontrol etmeye ve insan ahlakını saptırmaya devam etmekte ve böylece insan erdemlerini, barışı ve ilerlemeyi tahrip etmektedir.
Sonsuz evren kendisinde kutsal irade ya da doğanın yasası ve gücü de denebilecek gökyüzünün çürütülemez iradesini taşıyor. İnsanlık sadece gökyüzünün iradesine saygı gösterirse, doğanın gidişatını takip ederse, evrenin yasalarını gözlemlerse ve gökler altındaki bütün varlıkları severse bir geleceğe sahip olacaktır.
Notlar:
[1] Lao Zi ( Lao Tzu, Li Eer ya da Li Dan olarak da bilinir), Çinli filozof, M.Ö. 6.yüzyılda yaşamıştır. Taoizm’in ana kitabı Dao De Jing’ in (Tao-Te Ching) yazarı olarak anılmaktadır.
* * *
Clearharmony'de yayınlanan tüm makaleleri kopyalayabilir ya da çıktı alabilirsiniz, fakat lütfen kaynak belirtiniz.
Herkes temiz olmanın iyi, kirli olmanın kötü olduğunu düşünür. Fakat ÇKP “bütün vücudu çamurla kaplamak ve elleri nasırla örtmeyi” desteklemektedir ve “ellerin kirli olmasını ve ayakların hayvan gübresine bulaşmasını” iyi bir şey olarak övmektedir.[10] Böyle insanlar en devrimci olanlar olarak düşünülmüş ve üniversitelere devam edebilmiş, partiye katılabilmiş, terfi ettirilmiş ve en sonunda Parti lideri olabilmişlerdir.
Bütün yüzyıllarda, milletler büyük devrimler gerçekleştirdiler. Eski yıkanıp temizlendi ve her şey yeniyle dolduruldu; içinde yaşam ve ölüm, başarı ve yıkım olan büyük değişimler meydana geldi. Evrenin yok edilmesi de böyledir. Yıkım kesinlikle son yıkım değildir ve hiç şüphe yok ki buradaki yıkım başka bir yerdeki doğum olacaktır. Hepimiz böyle bir yıkımı bekliyoruz, çünkü eski evreni yıkarken yeni evreni getiriyoruz. Bu, eski evrenden daha iyi değil mi?
Gökyüzü altında, herkes güzelliği çirkinlik var olduğu için güzellik olarak görebilir.
Herkes kötülük var olduğu için iyiyi iyi olarak bilebilir.
Bu yüzden sahip olmak ve sahip olmamak birlikte ortaya çıkar.
Zor ve kolay birbirini tamamlar.
Uzun ve kısa birbirine zıttır;
Yüksek ve alçak birbirine dayalıdır;
İnsan sesi ve diğer sesler birbiriyle uyumludur;
Ön ve arka birbirini takip eder.” [12]
4 Temmuz
Kırsal bölgedeki sınıf mücadelesinin keskinliğini ve yoğunluğunu hissetmeye başlıyorum. Başkan Mao’nun kızıl muhafızlarından biri olarak, yenilmez Mao Zedong Düşüncesi’ni silahım olarak kullanarak gerici güçlere karşı savaşmak için tamamen hazır bir şekilde bekliyorum.Bu, hayatımı feda etmek anlamına gelse de bunu yapmayı istiyorum. Proleteryanın diktatörlüğünü sağlamlaştırmak için elimden gelenin en iyisiyle savaşacağım, savaşacağım ve savaşacağım.
Doğanın Dengesini Bozmak ÇKP’nin Ektiğini Biçmesine Neden Olmuştur
ÇKP İnsanlığın Dürüst İnançlarını Yok Etmektedir
[2] Dao De Jing, 25.Bölüm.
[3] Bu deyimler Mencius, 2.Kitap’tan gelmektedir.
[4] Rhymes of Three (San Zi Jing), temel eğitim için geleneksel bir Çin metnidir.
[5] Mencius, 6.Kitap.
[6] Karl Marx, “ Hegel’in Doğrunun Felsefesi’nin Eleştirisine Bir Katkı”
[7] Leon Troçki (1879-1940), Rus Komünist teorist, tarihçi ve askeri lideri, Rus Kızıl Ordusu’nun kurucusudur. 22 Ağustos 1940’ta Stalin’in ajanları tarafından Mexico City’de öldürülmüştür.
[8] Song Hanedanlığı’ndan gelen bir Neo-Konfüçyan bilgini olan ve Zhu-zi ya da Chu-tzu olarak da bilinen Zhu Xi ya da Chu Hsi’ye göre(1130-1200), Küçük Öğrenme düzgün davranışla ilgilenirken Büyük Öğrenme de bu davranışların altında yatan ilkeleri açıklamaktadır. Kaynak: Classified Conversations of Master Zhu (Zhu Zi Yu Lei), 7.Bölüm (Öğrenme 1).
[9] ÇKP’nin kıdemli liderlerinden olan Lin Biao(1907-1971), Mao Zedong’un altında Çin Politbürosu’nun bir üyesi olarak, Başkan Yardımcısı (1968) ve Savunma Bakanı (1959) olarak çalışmıştır. Lin’e Çin’in Büyük Kültür Devrimi’nin mimarı olarak bakılmıştır. 1966’da Mao’nun halefi olması tasarlanmıştır, fakat 1970’te gözden düşmüştür. Gözden düşmüş olduğunu hisseden Lin, söylentilere bakılırsa bir hükümet darbesi girişiminde yer almış ve ileri sürülen bu senaryo ortaya çıktıktan sonra SSCB’ye kaçmaya çalışmıştır. İşkenceden kaçışı sırasında uçağı Moğolistan’a düşmüş ve bu olay Lin’in ölümüyle sonuçlanmıştır.
[10] Mao’nun “ Edebiyat ve Sanat Üzerine Yanan Forumunda Konuşmalar”ından (1942).
[11] Schistosomiasis parazit kurtların neden olduğu bir hastalıktır. Enfeksiyon, mikrop bulaşmış taze suyla temas edince ortaya çıkmaktadır. Yaygın belirtileri yüksek ateş, öksürük ve adale ağrılarıdır. Daha ciddi vakalarda hastalık karaciğer, bağırsak, akciğer ve mesanenin hasar görmesine ve nadir vakalarda ani hastalık nöbetleri, felç ve omurilik iltihabına sebebiyet vermektedir.
[12] Dao De Jing, 2.Kısım.
[13] “jin” bir Çin uzunluk birimidir. 1 jin = 0.5 kg’dır; “mu” ise Çin arazi ölçüsü birimidir. 1 mu = 0.165 dönümdür.
[14] Çevirmen tarafından tercüme edilmiştir.
[15] Yeşim İmparator ve Ejderha Kral Çin mitoloji figürleridir. Yeşim İmparator, resmi olarak Yeşimin Ulu Kişisi olarak bilinmektedir ve çocuklar ve halk tarafından gayri resmi olarak Cennet Dede olarak anılmaktadır. Gökyüzünün hükümdarı ve Çin’in Taoist tanrıları arasında en önemlisidir. Ejderha Kral ise dört denizin kutsal hükümdarıdır. Her biri bir ana yöne karşılık gelen denizler bir Ejderha Kral tarafından yönetilmektedir. Ejderha Krallar kristal saraylarda yaşamakta, karides askerler ve yengeç generaller tarafından korunmaktadırlar. Su hayatını yönetmenin yanında, Ejderha Krallar bulutları ve yağmuru da yönlendirmektedirler. Doğu Denizini yöneten Ejderha Kralın en geniş hakimiyet alanına sahip olduğu söylenmektedir.
[16] The Complete I Ching, Alfred Huang tarafından çevrilmiştir. Rochester, VT: İçsel Gelenekler (1998).
[17] İncil, Matta, 22:21
[18] Lümpen proleterya, kenar mahalle işçileri tarafından kabaca çevrilmiştir. Bu terim, endüstri merkezlerindeki halkın bir bölümünü oluşturan toplum dışına itilmiş, yozlaşmış ya da yeraltına inmiş kişiler için kullanılmaktadır. Dilencileri, hayat kadınlarını, gangsterleri, haraççıları, dolandırıcıları, adi suçluları, serserileri, kronik işsizleri ya da iş verilemeyecekleri, endüstri tarafından dışarı atılmış kişileri ve her türlü aşağılanmış ya da yozlaşmış öğeleri ve alt sınıfı kapsamaktadır. Bu terim Marx tarafından Fransa’daki Sınıf Mücadeleleri (1848-1850) kitabında icat edilmiştir.
[19] Üç-Kendi Yurtsever Komitesi (ya da Üç-Kendi Yurtsever Kilisesi, ÜKYK) ÇKP’nin yarattığı bir şeydir. “Üç-Kendi”, “ kendi kendini yöneten, kendi kendini destekleyen ve kendi kendini çoğaltan” anlamına gelmektedir. Komite, Çinli Hıristiyanların Çin dışındaki Hıristiyanlarla bağını koparmasını istemiştir. ÜKYK Çin’deki bütün resmi kiliseleri kontrol etmiştir. ÜKYK’ye katılmayan kiliseler kapanmaya zorlanmıştır. Bağımsız ev kiliselerinin önderleri ve üyelerine işkence edilmiş ve sık sık hapse mahkum edilmişlerdir.
[20] John Pomfret, “Jiang Birleşik Devletleri uyarıyordu- Çin lideri, Tayvan savaş silahları anlaşmasının büyümeyi kışkırtacağını söylüyordu.” Washington Post, 24 Mart 2001.