Bir Yıllık Tecrübe

Facebook Logo LinkedIn Logo Twitter Logo Email Logo Pinterest Logo

Adım Mustafa Karaduman ve prensip sahibi, programlı, yaklaşık 20 yıldır sağlık için spor yapan, yürüyen, denizi, doğayı seven bir insanım. Spora başlamanın çok faydasını gördüm; mide rahatsızlığım düzeldi, kilo kontrolüm kolaylaştı moral ve sağlık olarak epeyce fark meydana geldi. Bu arada özellikle Robin Sharma’nın “Ferrarisini Satan Bilge” kitabını okudum ve çok etkilendim. Gerek bu kitap gerekse diğer gazete haberlerinden meditasyona karşı bende bir ilgi, bir merak uyandı, insan üzerinde faydalı olacağı kanaati bende oluştu. Bir sabah yürüyüşü sırasında yanımdaki arkadaşım sahilde (Mersin) yoga yapan grubu bana gösterdi. Bende hemen grubun yanında beklemeye başladım. Çalışmaları bitince kendileri ile tanıştım, ertesi günkü çalışma saatine beni davet ettiler, tam bir yıldır zaman zaman grupla birlikte, zaman zaman da kendim yalnız olarak uygulamaları yapıyorum.

Başlangıçta uygulamadan sonra uykum geliyordu, müsait isem uyuyordum, kısmi bir rahatlık, hafifleme hissediyordum. Bu arada Zhuan Falun kitabını grupla veya yalnız fırsat buldukça okumaya başlamıştım. Yaklaşık 25 yıldır bel fıtığı rahatsızlığım vardı. Zaman zaman tutulmalar oluyordu, ameliyat gerektirecek seviyeye hiç ulaşmadı, çok dikkat ediyordum belimi zorlamamaya çalışıyordum, 5–6 kilodan ağır eşya taşımıyordum, doktorların tavsiyelerini harfiyen uyguluyordum. Otomobil kullanırken koltuğun arka köşesini çocuk yastığından daha büyük eşyalarla beslemek zorunda idim. Falun Dafa’ya başladıktan 2,5 ay sonra belimde diskte taşma olan yerde zonklamalar başladı, sıcak suda ve sıcak kumda da benzer belirtiler olurdu. Bir gün Silifke’den arabamla Mersin’e gelirken Erdemli’de belim ağrımaya başladı. Sanki zorlamışım, çok uzun süre araba kullanmışım gibi. Bu kadar kısa sürede bu şiddette ağrıma bana normal gelmedi. Sonra birden şimşek çaktı beynimde, benim belim belki de iyileşmiştir diye düşündüm. Eşim alışveriş için Kargıpınarı’nda indi, bende koltuk arkasındaki fazlalıkları attım. Eğer destekler olmadan 15–20 dakika araba kullanabilirsem belimde iyileşme olmuştur diye düşündüm. Sonra Mersine kadar geldik ve belim rahatlamış ağrı azalmıştı. O günden bu yana koltukta hiçbir ilave olmadan seyahat ediyorum. Bu olaydan bir müddet sonra bahçede yalnızken gübre çuvallarının taşınması gerekiyordu, etrafı kolladım kimseler yoktu, çaresiz kalınca gübre (50 kg)çuvalını arabadan 14–15 m kadar tek başıma taşıdım, baktım bir şey olmadı. Daha sonra sen iyi oldun artık dedim, çuvalın ağzını açıp kaldırdım ve gübreyi varile boşalttım. Gerçekten de iyi olmuştum, hala bu konuda geriye gidiş yok belim çok iyi.

Demek ki bende bazı iyileşmeler oluyor dedim, sonra yıllardır beni rahatsız eden topuk dikenimi hatırladım. Baktım ki yerinde yeller esiyor, habersizce kaybolmuş. Oturup doğrulurken dizlerim zorlanıyordu, bir yerden destek almam gerekiyordu, şimdi ise destek ihtiyacım azaldı. Uzun yıllardan beri müzmin farenjit hastalığım vardı, zaman zaman dersimi anlatamayacak kadar sesim kısılıyordu, bu konuda da çok dikkatli davranıyordum, soğuk bir şeyler yiyip içemiyordum, özellikle rüzgârlı havalarda şapka kullanıyordum. Ayrıca 8–10 yıldır grip aşısı oluyordum. Bu yıl ekim ayı geldiğinde eczanelerde ‘grip aşısı geldi’ ilanını gördüğümde artık bana lazım değil diye düşündüm. 34 yıllık meslek hayatımda aynı günde üst üste 8 saat ders hiçbir zaman yapmamışken, bu yıl hem de oruçken aç olarak 8 saat ders yapabildim, çok fazlada zorlanmadım. Kendimi enerji dolu zinde ve güçlü hissediyordum. Ara sıra boğazımda ağrı, yanma, gıcık hissettim, bazen hafif ses kısıklığı yaşadım. Ama hepside kolay atlatıldı. İşin en güzel yönü de hiç ilaç almadım.

Tahminen 15 yıl kadar önce hafif bir kalp spazmı gibi bir sıkıntı yaşadım, daha sonra yapılan tetkiklerden herhangi bir kalp damar hastalığım olmadığı anlaşıldı. Ancak o günden sonra gömleğimin yaka düğmesini hiç ilikleyemedim, sıfır yaka tişört giyemedim, balıkçı yaka hatta sıfır yaka kazak hiç giyemedim. Sanki boğulacak gibi oluyordum. Kravatımı hep biraz bol duracak şekilde gevşek bırakıyordum, ilk fırsatta da kravatı çıkarıp atmak istiyordum. Bu kış kravatımın bir an boğazıma değdiğini hissettim, kontrol ettim doğruydu, hiç boşluk olmadan duruyordu ama benim için çok ilginç tarafı, o boğulma ve sıkıntı hissi yoktu. Sonra gömleğimin yaka düğmesini ilikledim, kravatımı tam sıkı bağladım baktım ki hiçbir rahatsızlık hissetmiyorum. Tıpkı 20–25 sene önceki gibi. Bu olağan üstü bir durumdu. Kendi kendime hayretler içerisinde kaldım, eşime durumu anlattım.

Sivrisinekler beni çok severlerdi, hem de vızıltıyı duyunca ben fevkalade rahatsızlık duyardım. Bahçede akşama doğru biraz geç kalsam hiçbir iş yapamazdım ancak kov sürerek biraz rahat edebilirdim. Şimdi çok fazla gelmiyorlar üzerime gelenlerde fazla acıtıp yakmadan hafif dokunup gidiyorlar. Şu anda sinekler öncelikle benim dışımdakilerden işlerini hallediyorlar ve bende eskisi kadar rahatsız olmuyorum artık daha hoşgörülü karşılıyorum. Bir gün bahçede yaklaşık 1 m2’lik bir mekâna girmem gerekliydi, kapıyı açtım sarı arılar petek yapmışlar, yüzlercesi içerde idi, bir an düşündüm ‘sen Dafa’lısın dedim rahat ol’.Aynen öyle yaptım içerde birkaç dakika kalıp çıktım. Hiç bir vukuat olmamıştı. Yazın denizde yüzerken, kolumun arka kısmına beyaz, tabaktan büyükçe yumuşak bir şey dokundu gitti. Birden kolumda yanma ve uyuşma oldu, denizanası imiş. Kıyıya çıktım herkes bir şeyler söyledi. Ben söylenenlere kulak tıkadım, yattım uyudum sabah kalktığımda bir şey kalmamıştı.

Başım ağrımıyor ve vücudumda hemen hemen hiç ağrı olmuyor, olsa da hafif şekilde olup geçiyor. Normal olarak kışın ev ortamında 24 derecede üşümeden oturabiliyordum. Bundan dolayı da aile ziyaretlerimde ev sahibi ile sıcaklık konusunda problem yaşıyordum. Ben üşüyorum derken onlar sıcakladık, terliyoruz diyorlardı. Bu yıl 21–22 derecede üşümeden oturabiliyorum. Soğuk ortama direncim arttı, zannediyorum. Eşimle de oda sıcaklığı konusunda anlaşmazlık yaşıyordum artık hiçbir problem kalmadı.

Evrenin üç prensibine inanıyorum ve hayatıma geçirmeye gayret ediyorum.’Doğruluk-Merhamet-Hoşgörü’.’Ne ekersen, onu biçersin’, özdeyişine inanıyorum ve uygulamaya çalışıyorum. Kin beslememeyi, karşımdakileri, öncelikle kendim için affetmem gerektiğine inanıyorum. Canlı ve cansız bütün varlıkları; insanları, hayvanları, bitkileri, ağaçları, denizi, makineleri aletleri seviyorum. Birileri benim istemediğim davranışta bulunduğu zaman çok önemsemiyorum, hoşgörülü davranıp, doğru davranışın ne olacağını düşünüp karar verip onu yapmaya çalışıyorum. Hırsımı büyük ölçüde yenmeyi öğrendim. Planladığım işler gerçekleşmeyince kendimi perişan etmiyorum artık.

Ben 58 yaşımda yeniden doğdum, keşke Falun Dafa ile daha önce tanışaydım diyorum. Ama şu anda bulunduğum durumdan çok memnunum, şükretme konusunda daha istekliyim, mutlu olmayı öğrendim.

* * *

Facebook Logo LinkedIn Logo Twitter Logo Email Logo Pinterest Logo

Clearharmony'de yayınlanan tüm makaleleri kopyalayabilir ya da çıktı alabilirsiniz, fakat lütfen kaynak belirtiniz.