Bencillik

Facebook Logo LinkedIn Logo Twitter Logo Email Logo Pinterest Logo

Dünyadaki herkes kendi egosunu tatmin etmek için yaşıyor ve de karşısındakini önemsemeden ve onu rahatlıkla kendini tatmin etmek için kullanarak bencil olmayı rahatlıkla başarabiliyordu. Aslında gerçek şuydu. Geçmiş yaşamlarında bencilleşmeye başladığı anda iyilikten kopuyor ve de bencilleşiyordu. Zaman içinde kendi yüzünü saklayarak bencil amaçlarına ulaşmaya çalışıyor ve de bu amaçlarından asla vazgeçmeyerek herkesi kendine köle yapmak istiyordu. Aslı buydu. Ve bunu yaptıkça ret ediliyor ve de dışlanıyordu. Yavaş yavaş tüm yaşamlar tarafından dışlandıkça, emellerine ulaşamamanın ve kendisinin ortaya çıkmasının ardından kendini örtmeye çalışıyor ama bu arada her şeyi aşağılayıp kendi amaçlarına uymaya çalışıyor ve de yüzü ortaya çıktıkça başkalarından nefret etmeye başlıyordu. Sanki kendisi suçlu değilmiş de onlar suçluymuş gibi bunları inkâr ederken her şeye ihanetini umursamıyor ve hiçbir şeyi düşünmüyordu. Sanki onlar kötüymüş gibi yüzünü ortaya çıkardıkları için travma yaşıyor ve her şey tersine dönüyordu. Bunun yanında da, sürekli başkalarını kandırdığı için sürekli denge de tutmaya çalıştığı bir gerçeklik yaratıyor ve gerçekleri yalanlar yalanları da gerçekler yapıyordu. Ve etrafındaki her şeyi aşağılayıp bu hale getirdikten bütün evreni kendine düşman ettikten sonra, tüm kalpleri kırıp onları kendini tatmin etmek ve de amaçlarına ulaşmak için kullandıktan sonra da hala bu davranışından vazgeçmiyor ve varlıkları kullanarak amaçlarına ulaşmaya devam etmek istiyordu. Sanki geri dönüş yoktu. Tabii artık tüm kişiliğini ve gücünü yitirmiş oluyor bu yüzden de yok oluşunu engellemek için sürekli bir güç arayışı peşinden koşuyor ve de zaten varlıklardan kendini üstün hissedebilmek ve onlara istediği gibi boyun eğdirmek için güç arayışı önceden başladığından çok daha güçlü bir hale geliyordu.

Yani iki sebepten dolayı güçlü olmak istiyordu: hem kendi egosunu hala tatmin etmek hem de korkudan dolayı güçlü olmayı istiyordu. Bunlar birbirini güçlendiriyor ve de içinde öfke yaratıyordu. Ret edilmişliğini hazmedemediği için bunu gücü elde ederek örtebileceğini düşünüyordu. Yani değeri zorla ele geçirmeye çalışıyordu. Hem bencil olmak hem de değerli olmak istiyordu. Yalnızca en güçlü olan karar verebildiğinden belki en güçlü olmak istiyordu ama en güçlü olan en bilge olandı kendisi ise kötülükle bunu istiyordu. Her şeyi örtbas etmek için bunu istiyordu.

Güçlü olmak için çıktığı güç arayışı şimdi korkuyla elde edilmesi zorunlu bir duruma dönüşüyor ve de yokluğu korkunç durumlara yol açıyordu. Yok, olma korkusu ve mahvolmuş kişiliği ile bu dünyaya geliyor ve de bütün bu yukarıdaki yazdığım şeyleri deneyimliyor ve de bütün evrene düşman kesiliyordu.

Aslında başkalarına ani olarak yaşattığı şeyleri kendi yaşıyor ve de bütün bunları deneyimliyor ve sonunda ne seçeceğine karar vermek zorunda kalıyordu. Artık kimseye güvenemiyordu. Korkunç kaybolmuş bir durumda hem kimseye güvenemiyor hem de kendini gizleyip hala kendi emellerine ulaşmak istiyordu. Güçsüz olduğunu biliyor ama kendini aşağılıyor ve de güçlü biri gibi görünmeye çalışıyordu. Çünkü değerli olan güçlü olandı ve güçlü olan her şeyi verebilirdi. Güçlü olmak tatmini oluyordu.

Diğer varlıklara istediği gibi zorbaca davranabiliyor ve her zaman üstte olabiliyor, başkalarını susturabiliyor ve de istediğini elde edebiliyordu. Böylece kendini bir illüzyon içinde gücünün verdiği hâkimiyet ve de insanların kalbine saldığı korku ile her şeyi yapabilecek ve de kontrol edebilecek bir şey olarak görüyordu. Bunu yapamadıkları için başkalarını aşağılıyor ve de bunu gücü ile yapabildiği için kendini ayrıcalıklı görüyordu. Tabii bu durum hastalıklıydı ve bu yüzden herkesten güçlü olmalıydı ve kimsenin güçlü olmasına izin vermemeliydi. Yaptıklarını ve kötülüğünü kalbinde biliyordu belki ama herhalde umursamıyordu. Çünkü daha güçlü biri gelip kendine karşı bunları gösterdiğinde yalvararak karşısında diz çöküyor ve de af diliyordu. Tam bir zavallı gibi davranıyordu. Sanki yaptıkları yanlış ve de iğrenç değilmiş gibi gücü ele geçirdiğinde kendini bu duruma düşürenden intikam almak içinde elinden geleni yapacak kadar şerefsizdi.

Kimse tarafından beğenilmediğini, istenmediğini ve de anlamlı bulunmadığını anlamak istemiyordu. Ya da belki bu gerçekliğe dayanamadığı için bunu yapıyordu. Beni beğeneceksin gibi bir zorbalık sanki zorla olurmuş gibi. Bütün bunların hiçbir anlamı olmadığını sadece zorbalık olduğunu ve de insanları istekleri dışında kontrol edip onlara en mantıksızca ve onları üzecek şekilde davrandığını anlamıyordu.

Tek düşündüğü insanlara karşı üstünlük sağlıyor olmak ve de onları aşağılıyor olmaktı. Güçlü olmak güçlü olmaktı. Ve insanlar istese de istemese de onları yönetebilirdi ama kimsenin kalbini kazanamazdı. Bunu anlamıyordu. Kibri bunu anlamasını engelliyordu. İnsanların onu istemediğini anlamıyordu. Ve aslında bu gerçekliğin üstünü örtmek için sürekli kibirli ve istenilirmiş gibi davranıyordu. Ve biri onu istemiyorsa defolabilirdi. Ama olmuyordu işte. Kördü. Aslında içinde bunu biliyordu. Aslında kendi kendini istemeyen ve içindeki bütün güzellikleri ret eden de kendisiydi. Böylece evrenin doğasından ayrılmamış mıydı? Her şeyin dengesini yerinden oynatmamış mıydı? Kendinden uzaklaşarak kendini ret eden ve böylece asıl güçsüzlüğü ve güvensizliği yaratan kendisi olmamış mıydı? Ve kendini ret ettiği sürece tüm var oluş onu ret etmiş ve oda bunu kendinde dengeleyebilmek üzere kibirli olmuş ve de daha çok kendinden uzaklaşmamış mıydı? İstediğini elde etmenin tek yolu da güçlü olmak olmuş bu yüzden de tüm hayatı boyunca güçlü olanlara tapmış güçsüz olduğunu düşündüğü kişileri aşağılamamış mıydı? Bu hem bir arzu hem de kendinden kaçışa dönüşmemiş miydi? Bu aslında kendi Tanrısı değil miydi? Aslında güçlü olana yalakalık yapmış ve de sözde sadakat göstererek onun yerine geçmek için fırsat kollamamış mıydı? Yani amacına ulaşmak için her şeyi yapmamış mıydı? En saf ve kendine en çok güvenen insanların oldukları yeri ele geçirmek için ihanet etmemiş miydi? Kendisini orada olmadığı için aşağılamamış mıydı? Ya da böyle bilge bir insanın emrinde olmak ona zor gelmiş ve de kendini güce taptığı için aşağılamış mıydı? O daha değerli ve güçlü değil miydi?

Neden başkasının emrindeydi ki. Herkese o emretmeliydi ve hükmetmeliydi. Ama o bilge kişi hükmetmiyordu. Saygı gösteriyor ve anlayışla sadece tavsiye ediyordu. İki gerçeklik korkunç farklıydı. Ama o bütün bunları kendi bilinci ile aşağılanmışlık olarak alıyordu. Değersizlik ve de yetersizlik olarak algılıyordu. Çünkü ona göre tavsiye değildi bu. Anlayış ve sevgi değildi. Bu ancak kendini tatmin etmek için yapılırdı ve ne zaman bir tavsiye alsa bu yüzden kendini aşağılanmış hissediyor aptal ve de geri zekâlı hissediyordu. Bencilliği bunun ötesinde bir şey hissetmesine zaten izin vermiyordu. Aradaki uçurum o kadar büyüktü ki. Kendi bile bu gerçeği görmek istemiyordu. Güç onun olmayan her şeyi ona verebilirdi. O insanların kalbini zorla istiyordu. Neden? Sevemiyordu. Çünkü değer vermek paylaşmaktı. Değer vermek eşit olmaktı. Karşısındakine özgürlük sunmaktı. Ama bencillikte böyle bir gerçeklik yoktu. Bencillik ret etmekti kendine çıkar sağlamak ve kendi egosunu başkasının üstüne koyarak tatmin etmekti. Ona saygı göstermekti ret edilebilmekti, kendinle yüzleşebilmekti. Tüm bencilliğini gerçekleştirebileceği tek amaç vardı o da gücüydü. Gücü elde edip kendisinin olmasını istediği her şeyi zorla ele geçirebilirdi ve de iğrenç bir durumda her şeye saygısızlık ve de ihanet ederken istediklerine kavuştuğunu düşünebilirdi. Ve hala kendini istemezlerse defolabilirlerdi. Hiç önemli değildi. Kendi kuyusunu kazıyordu. Aslında bu iğrenç tarafları yüzünden insanlar onu değersiz bulmuyor muydu? O da bunu bilmiyor muydu? Farkındalık bunu nasıl anlamazdı. Ama kibri onu engelliyordu. Hata yapamazdı çünkü o en üstteydi ve en üstte olmadığını bile bile kendisiyle ilgili nasıl kendini bu kadar ret edebiliyor ve de kandırabiliyordu. Bu kendini bu kadar aşağılamasının da aslında sebebiydi ve sürekli kendini kandırıyordu. Şeytanileşmiş tutkuları kendi gerçekliğini gerçekten bozduruyordu. Çünkü kendini o kadar önemsiyordu ki onun için önemli olan herkes için önemli olmalıydı. Her şey kendine tabii olsun ve de onları yönetsin istememiş miydi? Peki, zamanı geldiğinde bu durumu kendi ele geçirdiğinde diğer insanların bilgeliği ile kazandığını o entrika ve oyunlarla kazanmış olacak ve hiçte hak etmediği bir yerde iğrenç bir şekilde var olmayacak mıydı? İşte bu yüzden aslında sürekli kendini ve konumunu o insanlar karşısında aşağılıyordu. Çünkü her şeye hükmeden en değerliydi. Diğerlerini aşağılayarak hükmediyordu ve evrenin doğasından sapıyordu. Ama hiç kimsenin hiçbir şeye hükmetmediğini ve sadece tavsiye verdiğini anlamıyor bunu kabul edemiyordu. Üstünlük ve aşağılama olmadığını kabul edemiyor ve de bütün evrenin kendisini aşağıladığını düşünüyordu. Çünkü bunu kabul etmek aynı zamanda kendi gerçekliği ile nasıl şeytanileşmiş olduğuyla ve kendi yarattığı yalanlarıyla yüzleşmekti. Bencilleşmiş olduğu anda bu adımı atmıştı ve de bu gerçekliği isteyerek kendi yaratmıştı. Böyle bir gerçekliğe geçmeyi istemişti ve bunun en başında var olmak istemişti. Bencillik bunu istemekti. Sadece her şeyi yöneten herkese hükmeden kişi en değerli değil miydi? Diğerleri sadece birer piyon gibi! İşte bu düşünce tüm bencilliğin özüydü. Yalnızca en tepedeki en değerliydi, diğerleri mefta olabilirdi. İşte şeytanın kendi ile ilgili geliştirdiği anlayış buydu ve bu korkunç bir durum yaratıyordu. Tabii dürüst ve de ahlaklı görünmesi gerekiyordu. Çünkü gücü yoktu ve güçlü olana kadar insanları idare edebilmeliydi. Bu en kötü ve en ikiyüzlü varlık tipiydi. İnsanların istekleri dışında onlara boyun eğdirmek için hile teknikleri kullanıp, onların ihtiyaçlarını kullanmamış mıydı? Tek amacı neydi? Amaçları için insanları kullanmak. Amacı neydi? Kendini her şeyin üstüne çıkarıp, her şeyin kendisine boyun eğmesini sağlamak. Ve güçlü olamayınca da bu amacına ulaşmak için hile tek yöntem değil miydi? KİMSEYİ SEVMİYORDU. Sadece bencilliği ve de amaçları vardı. Aslında içinde herkesin kendini ret ettiğini biliyordu. Bu ikilem korkunçtu ve şimdi istenmediğini bile bile başkalarına bencilliğiyle boyun eğdirmeliydi. Hem güçlü olup herkese hükmetmeliydi, hem de başkalarının ilgisini üzerinde tutabilmek için onlara boyun eğdirmeliydi. Güç bu noktada bir nesne oluyordu. Ama her şeyi istiyordu. Kimseye bağlanamazdı çünkü bağlanırsa zayıf düşerdi ve başkasının kontrolü altına girebilirdi. Bu korkunç bir aşağılanmışlıktı. Ama bu zaten kişinin zayıflığı değil miydi? Zayıf kişide aşağılanmalıydı değil mi?

Bu korkunç durum nasıl sona erecek. Neden vazgeçemiyorum ve hep geç kalıyorum. Neden insanlara güzellikle bir şeyler veremiyorum. Dünya görüşüm bu olduğu ve de çok güçsüz olduğum için sürekli kendimi korumaya çalışıyorum. Kimseye kendimi gerçek anlamda açamıyorum ve sürekli kendimi aşağılıyorum ve de değersiz görüp en tepeye tırmanmaya çalışıyorum. İlgi ile değeri karıştırıp her şeyi ters düz ediyorum. Sonra da başkalarını ve de evreni suçluyorum.

Doğru olanın bencil amaçları yoktur.

Şefkatli olanın arzuları yoktur.

Merhametli olanın üstünlüğü yoktur.

* * *

Facebook Logo LinkedIn Logo Twitter Logo Email Logo Pinterest Logo

Clearharmony'de yayınlanan tüm makaleleri kopyalayabilir ya da çıktı alabilirsiniz, fakat lütfen kaynak belirtiniz.