Çin Mimarisi: Çin Tarihindeki Hanedanlıkların Mimari Özellikleri (2)

Facebook Logo LinkedIn Logo Twitter Logo Email Logo Pinterest Logo

Çin’in Yuan Hanedanlığı Dönemindeki Mimari

Çin’in Yuan hanedanı (M.S.1206 - M.S.1368), Moğol yöneticiler tarafından kurulan, geniş yüzölçümüne yayılan askeri bir imparatorluktu. Bu dönemde Çin kültürü ve ekonomisi yavaş gelişmiş, mimari alanında ise gerilemeler yaşanmıştır. Bu dönemde kurulan yapıların çoğu gözü fazla sade ve kaba görünür.

Yuan hanedanı döneminin başkenti Dadu (günümüzde Pekin’in batı kesimi) büyük bir alanı kapsamış ve sonraki hanedanlarda da bu büyüklüğü sürdürmüştür. Çin’in Ming ve Qing hanedanları dönemlerinin başkenti olan Pekin’in büyüklüğü de bu dönemde kalıplaşmıştır. Günümüze kadar varlığını koruyan Yuan hanedanı dönemine ait Taiyechiwansui Dağı (bugünkü Beihai gölünün Qiong Adası) da Yuan hanedanı döneminde kurulan yapıların başında gelmiştir.

Yuan hanedanının yöneticileri başta Tibet Budizm’i olmak üzere dinleri önemsemeleri ve yüksekte tutmaları nedeniyle bu dönemde dini yapılar da yaygınlaşmıştır. Pekin’de bulunan Miaoying Tapınağında yer alan Beyaz Pagoda da Nepalli mimarlar tarafından tasarlanarak inşa edilen Lama pagodası olarak tanınmıştır.

(Beyaz Pagoda)

Çin’in Ming Hanedanlığı Dönemindeki Mimari

Çin, Ming hanedanı döneminde (M.S.1368 - M.S.1644) feodalizm son dönemine girmiştir. Çin’in Song hanedanı yapılarının tarzını sürdüren bu dönemde kurulan yapıların tasarım ve oluşum bakımından başlıca özellikleri, büyük ölçüler ve görkem olarak kabul edilmiştir.

Bu dönemdeki kent oluşumu ve saray inşa tarzları, sonraki dönemlerde de sürdürülmüştür. Ming hanedanı döneminin başkenti Pekin ve Çin’de günümüzde de varlığını koruyabilen en büyük antik kent olan Nanjing de Ming hanedanında yapılan planlama ve işletmeden kaynaklanmıştır. Qing hanedanının sarayı da Ming hanedanının temeline dayanarak devamlı olarak genişletilmiş ve mükemmelleştirilmiştir. Dönemin başkenti Pekin, eski temeline dayanarak bugünkü hale getirilmiş ve dış kent, iç kent ve saray kenti olarak üç kesime ayrılmıştır.

Ming hanedanının yöneticileri, görkemli bir savunma yapısı olan Çin Seddi’ni inşa etmeye büyük önem vermişler ve tüm güçleriyle inşayı sürdürmüşlerdir. Çin Seddi’nin birçok önemli mevkiinde yer alan duvarlar ve kule kapıları, tuğlalarla yapılmış ve yüksek mimari düzeye ulaşmıştır. Yalu Irmağından başlayarak Gansu eyaletine bağlı Jiayu kule kapısına kadar uzanan Çin Seddi, 5660 kilometre uzunluğundadır. Çin Seddi’nin ünlü kule kapılarında yer alan Shanhaiguan Kule Kapısı ve Jiayuguan Kule Kapısı, Çin mimari sanatının özgün tarzlarını barındıran seçkin eserlerdir. Çin Seddi’nin Pekin’deki Badaling kesimi ve Simatai kesimi yüksek sanat değerini taşımıştır.

(Çin Seddi)

Bu dönemde kurulan yapılarda kullanılan ahşap tekniği sayesinde ahşap sanatı yeni bir aşama kaydetmiştir. Ciddiyet uyandırıcı dış görünüme sahip olan resmi yapıların dekoru, boyalı resimlerle süslenerek günden güne kalıplaşmış ve tuğla, taş, cam ve tahta gibi değişik malzemelerle süsleme yapılan birçok yapı meydana gelmiştir. Konutların duvarlarında tuğla kullanılması, halk arasında da yaygınlaşmıştır.

Ming hanedanı döneminde yapı gruplarının oluşumu daha da olgunlaşmıştır. Nanjing kentinde bulunan Çin’in Ming hanedanına ait Xiao Mezarlığı ve Pekin’de yer alan Shisan Mezarlığı, coğrafya ve çevre koşullarını akılca değerlendirerek mezarlığın ciddiyet uyandırıcı hava yaratabilen seçkin yapılar arasında yer almıştır.

Bu yapıların dışında Yangzi Nehri’nin güney kesiminde yaşayan bürokrat ve ağaların sahip oldukları bahçelerin mimari teknikleri de son derece gelişmiştir. Ming hanedanı tarzındaki mobilyalar da bu dönemde dünyaca ün kazanmıştır.

Fengshui düşüncesinin son derece yaygın olması, bahsedilmesi gereken başka bir noktadır. Çin mimari tarihinde özgün kültür görüntüsü olan Fengshui düşüncesi, etkisini yakın çağa kadar sürdürmüştür.

Çin’in Qing Hanedanlığı Dönemindeki Mimari

Çin’in son feodal hanedanı olan Qing hanedanında (M.S.1616 - M.S.1911) kurulan yapılar, Ming hanedanına özgü mimari gelenekleri sürdürmesinin yanı sıra yeni aşamalar kaydetmiş, yeni buluşlar olmuş, ince işçiliğe ve görkemliliğe önem verilmiştir.

Qing hanedanının başkenti Pekin, esas olarak Ming hanedanının eski görünümünü korumuş, yüksek ve çok görkemli 20 kapıya sahip olmuştur. Bu kapılardan en ihtişamlısı Pekin kentinin iç kesiminde bulunan Zhengyang Kapısıdır. Ming hanedanının sarayını kullanmaya devam eden Qing hanedanının imparatorları, büyük bahçecilik mimarilerine imza atmışlardır. Bu mimari örnekleri de Qing hanedanının yapılarının özü olarak kabul edilmiştir. Görkemli ve son derece güzel görünen Yuanmingyuan Parkı ve Yazlık Saray, bu bahçecilik mimarilerini temsil edebilen yapıların başında gelmiştir.

Qing hanedanında inşa edilen yapı gruplarında grup oluşumu ve dekor tasarımı artık olgunlaşmış bir hale gelmiştir. Özellikle bahçecilik mimarisinin tasarımı, coğrafya veya açık havadan mükemmel bir şekilde yararlanılmasıyla son derece yüksek bir düzeye ulaşmıştır.

Bu dönemdeki mimari tekniklerin başlıca ilerleme göstergesi, ithal camların kullanılması, taş ve tuğla yapılarda gelişmeler kaydedilmesidir. Bu dönemde halk da değişik konutlar da yapmış, serbest mimari tarzında kurulan konutlara da sık sık rastlanmıştır.

Özgün mimari özelliklere sahip olan Tibet Budizm yapıları bu dönemde yaygınlaşmıştır. Değişik tarzlarda kurulan bu yapılar, önceki tapınak yapılarında bulunan kalıplaşmış gelenekleri değiştirerek gizemli yapı tarzlarını icat etmiştir. Pekin’de yer alan Lama Tapınağı ve Hebei eyaletine bağlı Chengde kentinde yer alan Tibet tapınakları, bu tapınakların başında gelmektedir.

Qing hanedanının son döneminde de Batı mimarisi ve Çin mimarisinin kaynaşmasının ürünleri olan yeni tarz yapılar meydana gelmiştir.

(Pekin Lama Tapınağı)

* * *

Facebook Logo LinkedIn Logo Twitter Logo Email Logo Pinterest Logo

Clearharmony'de yayınlanan tüm makaleleri kopyalayabilir ya da çıktı alabilirsiniz, fakat lütfen kaynak belirtiniz.