Qing Hanedanlığı dönemindeki Fujian Eyaletinde Du Jinghang adında Budizm uygulamaya çalışan bir kişi varmış. Du, Budizm’e o kadar sadakat gösteriyormuş ki her gün sadece bir kâse basit yemek yiyor ve hiç et veya içki kullanmıyormuş. Du sıkça başkalarına Tao’ya tamamlanacağını ve yakın zamanda göğe uçacağını söylüyormuş, ara sıra da çok ciddi bir şekilde aile üyelerine mutlaka böyle bir gün geleceğini ve zihinlerini temizleyip sabırla beklemeleri gerektiğini tembih ediyormuş.
Bir gün, gündüz sırasında Du bir uykuya dalmış ve çok net bir rüya görmüş. Rüyada, Du cennet gibi bir yere gelmiş, orada birkaç kişi onu karşılamış ve ona bir kitap vermişler. Du, verilen kitabı açıp birkaç sayfayı okuduktan sonra, kitabın içinde hep Budizm hakkında şikâyet eden yorumlar olduğunu görmüş. Du çok kızmış ve kalkıp hemen ayrılmak istemiş. Az önce Du’yu karşılayan kişilerden biri Du’ya, “Bu kitabın asıl anlamını bilen kişi sana anlatmak üzere için hemen gelecek. Niçin gidiyorsun ki?” diye söylemiş. Derken, çok güzel ve genç bir bayan gelmiş ve gülümseyerek kulağa çok hoş gelen bir sesle Du’ya demiş ki, “Ben bu kitabı anlayabilmen için geldim, lütfen birazcık kal.”
Bu lafı söyler söylemez, o bayan Du’nun yanına oturmuş, vücudunun yan tarafı Du’ya sıkıca yapışıp Du’nun elini tutarak birlikte kitabı sayfa sayfa okumaya başlamışlar. Du, bütün kemiklerinin eridiğini hissetmiş, ruhu ve bilinci sanki tamamen bedeninden ayrılıp uçmuş gibi bir duruma girmiş. O sırada, Du’nun tüm düşüncesi ve dikkati tamamen bayana takıldığından ve bayanın herhangi bir şeyden memnuniyetsizlik duymasından korktuğundan, bayan ne derse devamlı başını sallayarak kabul etmiş, hatta bayanın Budizm için söylediği bazı hakaret içeren sözlere bile en ufak bir tepki bile göstermemiş, tek yaptığı şey ise bayana kendini sevdirmeye çalışmakmış. Fakat bayanın birdenbire yüzü değişmiş ve yüksek sesle, “Sen insani takıntıyı bırakmazsan, nasıl Buda olabilirsin ki?” diyerek Du’yu azarlamış. Du korkuyla aniden uyanmış ve bir rüya gördüğünü fark etmiş.
O günden itibaren, Du kendisinin Tao’ya Tamamlanması için bayağı büyük bir mesafenin olduğunun farkına varmış, çok utanmış ve kendisinin Tamamlanmaya yaklaştığına dair tek bir söz bir daha söylememiş.
Bu hikaye aslında bize iki konuyu vurgulamakta: Birincisi, bir uygulayıcı olarak, eğer şehvet takıntısını bırakmazsa, kesinlikle uygulamada başarılı olamaz; ikincisi ise bir uygulayıcı için ne kadar yüksek seviyeye kendini geliştirmiş olursa olsun, hiçbir zaman büyük laf söylememesi veya kendini beğenmiş ve havalı olmaması gerekir, aksi takdirde, belki kendi uygulamasına olumsuz etkiyi getirebilir.
* * *
Clearharmony'de yayınlanan tüm makaleleri kopyalayabilir ya da çıktı alabilirsiniz, fakat lütfen kaynak belirtiniz.